1 milyon HAYIR oyu Avrupa’dan

Brüksel’de yaptığı kongreyle kuruluşunu ilan eden HDK-Avrupa, Ortadoğu’da yaşam bulmaya başlayan Öcalan’ın projesini Avrupa’ya taşımayı amaçlıyor. Referandum hazırlığına başlayan HDK-Avrupa’nın hedefinde 1 milyon HAYIR oyu var.

Şubat 2016’da Avrupa’da çalışmalarına başlayıp 4 Şubat 2017’de Brüksel’de gerçekleştirilen birinci kongresiyle kuruluşunu ilan eden HDK-Avrupa’nın, neden Avrupa’da kurulmaya ihtiyaç duyulduğunu, çalışmalarının ne olacağı, kimleri kapsayacağını ve 16 Nisan’da düzenlenecek olan referandumda nasıl bir rol oynayacağını, HDK-Avrupa dönem Eş Sözcülüğüne seçilen Demir Çelik ile konuştuk.

4 Şubat 2017 tarihinde Brüksel’de gerçekleştirdiğiniz kongreyle HDK-Avrupa’nın kuruluşunu ilan ettiniz, bu süreci ve neden HDK’yı Avrupa’da kurma gereksinimi hissedildi anlatabilir misiniz?

Gerek Türkiye gerekse Ortadoğu’daki gelişmeler ışığında Avrupa’daki demokrasi dinamikleri ile birlikte hareket etmeyi önemseyen Avrupa’daki demokrasi güçleri, önceki çalışmalar içerisinde bulunan güç birliğini daha örgütlü bir platforma kavuşturmak adına böylesi bir kongre kararlaşmasına gitmişti.

Demokrasi güçleri, HDK-Avrupa adı altında İsviçre, Almanya ve Fransa başta olmak üzere birçok ülkede; ülke meclislerini, ülkelere bağlı bölge meclislerini, bölgelere bağlı kent meclislerini kurarak 4 Şubat 2017 kongresine gelmiş bulunuyorlardı. Bunun üzerine Avrupa ülkelerinin tümü değilse bile ilk elde önemli sayıda ülkelerin emek, ekoloji, kadın ve gençlik hareketlerini yani devlet dışı, iktidar dışı kalmış kesimleri küresel demokrasi hareketiyle paralellik arz eden bir örgütlülüğe kavuşturmayı önemli bir demokrasi kazanımı olarak gördüğümüzden Avrupa’da böylesi bir kongrenin önemli olduğu kanısındayız.

İlk etapta Kürdistanlı ve Türkiyeli demokrasi güçleri ile böyle bir kongreye gitmiş olsak da aslında Avrupa’nın tümünü kıtasal düzeyde örgütleyen bir küresel demokrasi hareketinin parçası olmayı amaçlıyoruz.

Bu anlamda HDK-A yüzyıllardır insanlığın karşı karşıya kaldığı umutsuzluğu gidermek kapitalizmi ve kapitalist modernitenin mutlak olmadığını, alternatif bir yaşamın da mümkün olabileceğini, toplumun öz gücüne dayanarak kendi yaşam alanlarını kurabileceğini dillendirdiğimiz ve geliştirdiğimiz Türkiye ve Kürdistan’da son yıllardır mücadelesini verdiğimiz bu projeyle, Avrupa’da da önemli ölçüde var olmayı hedefliyoruz.

HDK- Avrupa olarak Avrupa’da yaşanan temel sorunları da kapsayan bir çalışma içerisine girecek misiniz?

Evet, HDK, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın projesi. Bu proje sadece Kürtlerin ulusal demokratik taleplerini gerçekleştirmesi mücadelesine hapsedilmeyen ama onu da çözüme kavuşturan parametrelere sahip. Beraberinde parça bütün ilişkisi ile Türkiye’yi, Irak’ı, İran’ı Suriye’yi demokrasiye eviren, o ülkelerde demokrasiye duyarlı yönetimlerle halkın kendi kendisini yönetecek bir kısım olanaklara fırsat verme adına geliştirilen bir projedir. Bu anlamda bu proje sadece Kürdistan ve Türkiye ile sınırlı değildir. Bu proje, Demokratik Ortadoğu Konfederalizmi olarak ifade ettiğimiz Ortadoğu halklarının demokratik modernitesi manasında orada gelişerek vücut bulup sahiplenilecek noktaya geldi. HDP ile de Türkiye’de 7 Haziran seçimlerinde büyük bir başarı sağladı. Bu durum bize büyük umut oldu.

Biz Öcalan’ın var ettiği bu projeyi, dünyanın dört bir yanına yaymak ve neredeyse 3 enternasyonelin komüniter anlayışının umut olmaktan çıktığı bir dönemde bu kongreyle Avrupa’yı da aşan bir boyutta iktidar dışı kalmış halklara umut olup küresel bir dünya hareketine evirebiliriz.

Dünyada asıl ihtiyaç duyulan Öcalan’ın bu projesidir. Dünyada emperyalist kuşatma var. Bu kuşatmaya karşı iktidar ve devlet dışı kalmış kesimler başta olmak üzere ezilenler, mağdurlar, emekçiler, kadınlar ve gençler yeni bir yaşam umudu içerisinde ama nereden başlayacakları ne yapacakları konusunda net olmadıkları için nitelikli hamleler veya müdahaleler yapamıyorlar.

HDK-Avrupa, tam da bu noktada dini, dili, mezhebi, düşüncesi, inancı fark etmeksizin iktidar ve devlet dışı kalmış herkesi kapsayacağından; asıl amacının da, Avrupa’da kurduğumuz için de elbette ki bir yüzümüz Kürdistan ve Türkiye’de olacak ama asıl buradaki ekoloji, kadın, emek, gençlik hareketlerini harekete geçiren demokrasi güçleri ile birlikte olmayı sağlayan kamuoyu diplomasisi üzerinden halkların barış ve özgürlük mücadelesini gerçekleştirmesini, Avrupa’da öncülük yapan bir hareket olmasını istiyoruz.

Buradaki halklar ile doğru ilişkiler geliştirildiğinde bu halklar kendi siyasetçileri, iktidarları ve hükümetleri üzerinden oluşturacakları basınçla Türkiye’ye yaptırımlara girmek zorunda kalacak. O nedenle asıl olarak buradaki Kürdistanlı ve Türkiyeli devrimcileri, demokratları, sosyalistleri örgütlemek değil onların geçici sürede bir kısım emekleri ve birikimleri üzerinden İsviçreliye, Almana, Fransıza dokunan, onları harekete geçiren, onlarla ortak zeminde olmayı başaran bir hareket olmayı amaçlıyoruz.

16 Nisan’da yapılması yönünde karar alınan referandum için ne gibi çalışmalarınız olacak?

Kongrede nasıl bir çalışma içerisinde olacağımıza yönelik önemli kararlar alındı. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, 21 Mart Newroz ve ardından 1 Mayıs’ta için önemli çalışmalar içerisinde olacağız. Yine 4 Şubat 2017’de yaptığımız kongrede, 2015’in 7 Haziran’ından hemen sonra başlayarak Kürtlere ve Kürdistan’a açılan savaştan hareketle faşizan uygulamalara karşı sessiz kalamayacağımıza yönelik bir tavır ortaya çıktı.

Kürdistan’ın işgali üzerinden Türkiye’nin savaşçı politikalarının anayasası olarak tanımladığımız yeni bir anayasa Türkiye’de gündeme gelmiş bulunuyor. 16 Nisan’da referanduma gidilecek bu anayasa her şeyden önce meşru olmadığından toplumun temel ihtiyaçlarını karşılamada yoksun ve saraydaki tek kişiye yasamanın, yürütmenin ve yargının bağlanmış olmasının ortaya çıkaracağı diktatöryal yapı ve faşizmin halklarımız açısından yaratacağı tehlikeden dolayı da biz bu referandumda Avrupa’dan ciddi bir ses vermek istiyoruz.

Başta İngiltere, Almanya, Fransa, İsviçre ve Avusturya olmak üzere bütün Avrupa’da, HDK-A üzerinden HAYIR kampanyası yürüterek, bu kampanyanın nitelikli bir kazanıma yol açmasını amaçlıyoruz. Erdoğan’ın ortaya koyduğu bütün anti-demokratik politikalara rağmen halk iradesinin tutuklama, belediyeleri gasp etme ile yok edilemeyeceğini göstermek için Avrupa’dan 1 milyon HAYIR ile büyük bir destek vereceğiz.

Çünkü iyi biliyoruz ki; Kürdistan’da öz yönetimler direnişinde, yakılıp yıkılmış kentlerimiz, diri diri bodrumlarda yakılmış halkımız ve tutuklanmış on binlerce yoldaşımız üzerinde uygulanan politikalar ile AKP kendine bir gelecek var etmek istiyor. Biz de yaratılmak istenen politikalara karşı halk olarak 16 Nisan’da büyük bir tokat atıp Erdoğan’a ve onun faşizan uygulamalarına cevap olmak istiyoruz.

Referandumda ‘evet’ çıkması, Kürdistan’daki gerçekliği değiştirmeyecek tartışmasına dair ne demek istersiniz?

Bu söylem tamamen konformist bir yaklaşımdır. Bir kısım orta sınıfın veya küçük burjuva anlayışının ortaya çıkardığı bir söylemdir. Faşizm can yakıyor, kentler yakılıp yıkılmış taş üstünde taş bırakılmamış, on binler cezaevinde her gün Kürt soykırımı yaşanıyor ve yaşatılıyor, yetmiyor Rojava’yı işgal projesi var. Türk devleti Başur’da yerleşmek istediği bölgeler üzerinden Kandil’e gitmek istiyor. Bütün bunlardan hareketle yapmak istediği sadece yeni Türkiye olarak tanımladığı bir anayasa veya bir rejim değişikliği değil. Tamamıyla 1915’i başlatıp tamamlayamadıkları Ermeni soykırımı gibi Kürtleri aynı tarzda bu coğrafyadan silmek, ortadan kaldırmak istiyorlar. Bu manada insani, vicdanı ve ahlaki noktada duracak mıyız yoksa bu yapılmak istenene katkıda mı bulunacağız? Referandumda ‘evet’in çıkması, Kürt’e bir şey kazandırmayacak ama Kürt’e kaybettireceği çok şey olacak. Eğer ‘hayır’ değil de ‘evet’ çıkarsa bu, Cizre’de Kürt’ün canlı canlı yakılmış olmasına, kentlerin yakılıp yıkılmış olmasına rağmen AKP’nin politikası Kürt nezdinde kabul görmüş anlamına gelir.

Bu anlamda Kürt’ün boykot etme, sandığa gittiğinde ‘evet’ deme lüksü olamaz. Böylesi bir ortamda Kürdistan’da ‘hayır’ yerine ‘evet’ çıkarsa, bu AKP’nin politikalarına sonsuz derecede destek anlamına geleceğinden, onlar da Rojava’dan başlayarak Kürdistan’ı işgal etme politikasını daha da bir güvenle sürdürecekler. Kürt’ün özgürlük davasını tarih sahnesinden silmek istiyorlar, buna asla izin veremeyiz. Vicdanlı her Kürt’ün sandıkta kullanacağı oyun rengi HAYIR olacak.

Sandıktan ‘hayır’ın çıkma olasılığı ne ve ‘hayır’ çıkması durumunda neler yaşanacak?

Erdoğan ortaya koyduğu bütün faşizan politikalara rağmen toplumu denetimine almayı başaramadı. Toplumun bugün yüzde 60’lık bir kesimi ‘hayır’ diyor ve bu oran daha da yükselebilir. Ama büyük bir ihtimalle demokratik ortamda yapılmayacak bir seçimde her yöntemi deneyerek ‘evet’ çıkmasını sağlamak isteyecekler. Buna karşı biz Avrupa’dan çıkaracağımız 1 milyon ‘hayır’la bunun önüne geçmiş olabiliriz. Bu anlamda Avrupa’dan çıkacak her ‘hayır’ büyük bir öneme sahip.

Sandıktan ‘hayır’ çıkması ile birlikte, biat etmeye zorladıkları halkın, ‘ben özgürüm ve özgürlüklerimle varım’ demesinin çığlığı ile karşılaşacaklar. Her şeyden öte, ‘hayır’ çıkması ile birlikte AKP’nin dağılma süreci başlayacak. Kürt düşmanlığı üzerinden kurulan milliyetçi ve faşist cephe ortadan kaldırılmış olacak ve sonrasında halk demokrasisi yükselişe geçecek.

Tüm bunlardan hareketle biz HDK-Avrupa olarak, Avrupa’da yaşayan bütün Türkiyeli ve Kürdistanlı kesimleri harekete geçireceğiz. Bu süreçte biz de varız. Yüzyıldır halklarımıza dayatılan imha, inkar, savaş politikaları bir kader değil. Erdoğan’ın faşist rejimine dur demek için biz Avrupa’daki seçmenler HAYIR demeli ve bu süreci örgütlemeliyiz.