Hüseyin Can: Referandumun kaderini Kürtler belirleyecek

Yazar Hüseyin Can, Türkiye’nin gidişatından tüm dünyanın endişeli olduğunu ve yetkinin tek elde toplanmasının felaket anlamına geldiğini ifade etti.

16 Nisan tarihinde anayasa değişikliğini oylamak için yapılacak referandumunu değerlendiren Yazar Hüseyin Can, Türkiye’nin gidişatından tüm dünyanın endişeli olduğunu ve yetkinin tek bir kişide toplanmasının felaket bir felaket anlamına geldiğini ifade etti.

ANF’nin sorularını yanıtlayan Hüseyin Can, 16 Nisan’da ‘’Evet’’in çıkmasıyla, demokrasi diye bir olgunun kalmayacağına dikkat çekti. Referandumun kaderini Kürtlerin belirleyeceğine dikkat çeken Can, AB ülkelerinin referandumda Türkiye’ye gözlemci göndermeleri gerektiğini söyledi.

Referanduma sunulan paketin, Türkiye'nin demokratik kazanımlarını ortadan kaldıracağı iddiası var. Sizce bu mümkün mü?

Paketi okuduğumuzda maalesef demokrasi diye bir olgudan söz edemeyiz. Baştan sona kadar hukuksuzluk doludur. Bu hukuksuzluk, bu teşebbüs kabul edilemez.

Referanduma sunulan paketle, bütün kazanımlar sıfırlanacaktır. Bu konuda ciddi endişelerim var. Endişelenen sadece ben veya Türkiye halkları, işçiler, emekçiler değil, dünya endişeleniyor. Çünkü demokrasi sınavı verememiş ve demokrasi kültürü olmayan bir ülke. Bu kadar yetkiyi diplomasız bir insana emanet etmesi felakettir!

‘ÇOK SESLİ VE TARAFSIZ BASIN OLMADAN TOPLUM AYDINLATILAMAZ’

Paketin referandumla onaylanması ciddi toplumsal sıkıntı doğuracaktır. Mevcut koşullarda, demokrasi, özgürlükler, insan haklarından söz edemeyiz. Paketin geçmesi durumunda uluslararası kamuoyu bu referandumu tanımamalıdır. AKP hükümeti, halkı faşizan uygulamalarla korkutarak referandumda “Hayır” oyunun kullanılmasını engelliyor. Her şeyden önce parlamento işlevsiz kalacaktır. Bizim gibi ülkelerde çok partili ve çok sesli sivil toplum örgütleri ile tarafsız basın olmadan toplum aydınlatılmaz.

Referandum da ‘Evet’ çıkması halinde Türkiye'nin Avrupa birliği sürecinin dondurulacağı ifade ediliyor, bu mümkün mü?

Ben, ‘’Evet’’ çıkmasını bir vaka olarak görüyorum. Umarım AB, bu vakayı kabul etmeyecek. AB, başta Kürt sorunu olmak üzere; demokrasi, insan hakları konusunda bugüne kadar Türkiye’ye ciddi baskı yapmamıştır. Bugüne kadar AB, çıkarsız yaklaşmış olsaydı, Erdoğan bu kadar palazlanmazdı. AB, Türkiye’ye ciddi manada baskı yapmamıştır. Umarım bu sefer Erdoğan hükümetine doğrudan tavır alırlar, almalılar.

Referandum sürecinde ‘Evet’ ve ’Hayır’ kampanyasını yürütenler eşit koşullarda kampanya yürütebiliyor mu?

Kesinlikle eşit koşullardan söz edemeyiz. “Hayır’’ kampanyasını yürütenler, devletin polisi tarafından sakaklarda darp ediliyor, cezaevine atılıyorlar. Sedat Peker gibi mafya liderleri, hükümetin seçim çalışmalarını yürütüyorlarsa oturup düşünmek gerekiyor. Yani mafyalar hükümetle el ele yürüyorlar.

Mesela ‘’Hayır’’ kampanyası yürüten muhalif partilerin seçim çalışmaları engelleniyor. Hatta Türkiye’nin en saygın partisi HDP’nin eş başkanları, binlerce üyesi, yöneticisi, çalışanları ve seçmeni cezaevlerinde tutuluyor. HDP’nin sandık görevlilerini bile tutuklayabilirler.

Referandumla ilgili son durum nedir? Anketler neler diyor? Ne anlamalıyız?

Anket düzenleyen kurum ve kuruluşlar da tehdit altındadır. Hükümet bu alana da baskı uyguluyor. Baskılara rağmen vicdanlı ve korkmayan anketçilerin sundukları sonuçlara baktığımızda, hâlükârda seçmenin “Hayır” diyeceğini açıklıyorlar. Yani sandıktan ‘’Evet’’ çıkacak açıklamaları yapıyorlar. Fakat bu hükümetin en büyük özelliği çalmaktır. Çalarak ömrünü uzatan bir hükümettir. Çalma konusunda mastır yapmış bir hükümetle karşı karşıyayız.

Dünyanın hiçbir ülkesinde bu kadar yolsuzluk yaşanmıyor. Ayrıca olağanüstü halin yaşandığı ve şiddet uygulayan bir hükümet söz konusuyken, seçimlerin şeffaf geçmeyeceği apaçık ortadır. Mesela AB, uluslararası gözlemci göndermelidir. Gözlemciler, Erdoğan tarafından kabul edilmemesi durumunda mevcut ilişkilerini sonlandırmalılar. Bu referandum henüz yapılmadan tanımamalılar. AB, Türkiye’ye karşı radikal yaptırımlar uygulamalıdır. Oysa şu ana kadar radikal önlemlerin alınmadığını, ahlaki davranmadığını gözlemliyorum. Sonuç olarak, şeffaf koşullarda yapılan bir seçim değildir. “Evet” çıkması durumunda ülkemizin insanı büyük zarar görecektir. Bunu düşünmek bile istemiyorum. Sonuç çok acı olacaktır.

16 Nisan akşamı ‘Evet’ çıkarsa, erken seçim olur mu?

Her şey olur. Tek adamın psikolojisine bağlı bir durumdur. Sayın Erdoğan’ın referandumu kazanması diktatörlüğün önünü açacaktır. Başta erken seçim olmak üzere kararnameler, olağanüstü halleler, sıkıyönetimler dönemine geçilir. Türkiye halkı iyi düşünüp kararını vermelidir. Kömürle, fasulyeyle makarnayla oyunu satmamalıdır. Etik olan, gidip sandığa ‘’Hayır’’ oyu kullanmalıdır.

Peki, referandumda ‘Hayır’ çıkarsa ne olur?

“Hayır” çıkarsa seçmen özgüvenini tazelemiş olur. Korkuyu yenmiş olur. Dolayısıyla hükümeti alaşağı etmek için korkusuzca çalışacaktır. Mücadele kültürü gelişecektir. AKP hükümetinin; hakları ayrıştıran, çatıştıran, birbirine düşmanlaştıran politikaları çökecektir. Halkımız rahat bir nefes alacaktır.

Kürt seçmen ne diyecek?

Bu seçimin kaderini, Kürt seçmeni belirleyecektir. Kürtler, yalana dolana değil, HDP’ye kulak vermelidir. Yerleri yurtları yakılmış yıkılmış, gençleri bodrumlarda diri diri yakılmış bir hükümete ‘’Hayır’’ demeliler. Kürt halkının ‘’Evet’’ deme gibi bir lüksü olmamalıdır. Özellikle Alevi kurumları bu seçimde blok karar almalılar, “Hayır” demeliler.

HÜSEYİN CAN KİMDİR

Yazar Hüseyin Can, Dersim’in Pülümür ilçesinde dünyaya geldi. Sürgünde yaşayan bir yazardır. Uzun yıllar gazetecilik yaptı. Ayrıca, 2007 yılında İsviçre Ulusal Parlamento milletvekili adayı oldu. Can’ın yayınlanmış dört kitabı bulunuyor.