İki dönemin mağdurları: FETÖ tutukladı, AKP ihraç etti

İhraç edilen kamu emekçileri Dursun Doğan ve Yalçın Düzgün, AKP hükümetinin Fethullahçılardan devraldığı saldırı politikasını daha da sistematik hale getirdiğini işaret ederek, saldırıların birlikte mücadele ile durdurulabileceğini vurguladı.

OHAL kararnameleriyle hukuksuz bir şekilde ihraç edilen KESK üyesi 3.500 kamu emekçisi arasında yer alan Dursun Doğan ve Yalçın Düzgün ayrı ayrı dönemlerde hem FETÖ hem de AKP mağduru oldular. İş, parasız eğitim ve sağlık güvencesi istedikleri için 2013 yılında FETÖ kumpası sonucunda tutuklanan Doğan ve Düzgün, şimdi de sözde FETÖ ile mücadele adı altında muhalif oldukları için işlerinden edildiler. ANF’ye konuşan Doğan ve Düzgün, AKP hükümetinin Fethullahçılardan devraldığı saldırı politikasını daha da sistematik hale getirdiğine işaret ederek, bu saldırıları durdurmanın tek yolunun faşizme karşı birlikte mücadele etmek olduğunu vurguladılar.

KESK’e bağlı BES İstanbul 1 No’lu Şube Başkanı Dursun Doğan, 25 yıldır çalıştığı İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı’ndan hukuksuz bir şekilde ihraç edildiğinde emekliliğine sadece 61 ay kalmıştı. 22 Kasım’da çıkartılan 679 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle (KHK) İstanbul Güngören Defterdarlığı’nda Mal Müdürlüğü’nde çalışan eşi Filiz Doğan ile aynı zamanda işten çıkartılan Doğan, ihraçların özellikle muhalif kimliğe yönelik olduğu gerçeğini, ayrı dönemlerde hem FETÖ hem de AKP mağduru olarak somutlaştıran örneklerden biri.

‘DARBENİN BEDEL ÖDEYENLERİ BİZ OLDUK!’

KESK’e yönelik 29 Şubat 2013 tarihli emniyet-yargı kumpası operasyonu sonucunda 11 ay tutuklu kalan Doğan, şimdi de FETÖ ile mücadele adı altında ihraç edilmiş olmanın trajikomik durumunu yaşıyor. Bu çifte mağduriyeti, “FETÖ tutukladı, AKP ihraç etti” diye özetleyen Doğan, sendikal faaliyetleri, parasız, bilimsel eğitim talebini kriminalize edip kamu emekçilerini hedef alan polislerin, hakim ve savcıların hepsinin bugün FETÖ’den tutuklu olduğuna işaret etti. Cezaevinden çıktıktan sonra işine geri dönen kamu emekçilerinin hemen hemen hepsinin bu kez AKP hükümeti tarafından çıkartılan KHK’lerle ihraç edildiklerini vurgulayan Doğan, “Fethullah çetesi bizi tutukladı, siyasi iktidar da işimizden aşımızdan etti. Her iki anlamda da bu darbenin bedel ödeyenleri biz olduk” dedi. Bugüne kadar çıkartılan KHK’lerle 3.500 KESK üyesinin ihraç edildiğine işaret eden Doğan, şunları kaydetti: “Hem o süreçte hem bu süreçte mağdur olduk. Kendi emniyetini, kendi yargısını yaratan AKP bu ihraçlarla şimdi de kamuda kendi alanını yaratmayı hedefliyor. Bizim yerimize kendi yandaşlarını sözlü sınavlardan geçirerek memur yapacaklar.”

KHK’lerdeki haksızlıkları düzeltme adına kurulacak komisyonun da hedefinin sorunları çözmek değil süreci uzatmak olduğuna işaret eden Doğan, bu manevranın uluslararası mahkemelere başvuruların önünü kesmek için atılmış bir adım olduğuna işaret etti. Çözümün sokakta olduğunu vurgulayan Doğan, “Tarihsel süreç bize sorumluluk vermiştir; her aydın, her demokrat, her kamu emekçisinin faşizme karşı bir sorumluluğu vardır, bu sorumluluk da sokakta faşizme karşı direnmektir” dedi.

‘DÜN ÖZGÜRLÜĞÜMÜZÜ ALDILAR, BUGÜN İŞİMİZİ’

Beden eğitimi öğretmeni Yalçın Düzgün ise son çıkan 686 Sayılı KHK’yle sorgusuz sualsiz ihraç edilen emekçilerden biri. Dursun Doğan ile birlikte 2013 yılında FETÖ operasyonunda tutuklanan ve 11 ay cezaevinde kalan Düzgün’ün, şimdi de FETÖ ile mücadele adı altında 12 yıllık memurluk hayatı sonlandırıldı. “Bizim açımızdan AKP veya Fethullahçı tanımı sadece dönemsel olarak bir şeyleri isimlendirmek için geçerli” diyen Düzgün, yaşadığı süreci şöyle anlattı: “2013 yılında Fethullah Gülen cemaatinin emniyet, yargı ve idari ayakları bizi iş güvencesi, parasız eğitim, parasız sağlık istemekle suçlayıp tutukladılar. Terör örgütü olarak nitelendirdiler ama biz yargılanmaya devam ediyoruz. 11 ay hapiste kaldık ve bizi sürekli ‘potansiyel terörist’ olarak gördüğünü söyleyen hakim Mehmet Ekinci 1 ay önce Yalova’da yakalandığında ilk söylediği şey, ‘Avukat istiyorum; ülkenin adaletine güveniyorum’ oldu. Bugün Fethullahçıların özgürlüğümüzü aldıkları o dava işimizden edildiğimiz sürece dönüştü.”

‘DAYANIŞMA BÜYÜDÜKÇE SALDIRAN TARAF KÜÇÜLÜR’

Sosyalist, muhalif ve halkın haklarının yanında olmanın tüm iktidarların hedefinde olmak için yeterli olduğunu vurgulayan Düzgün, darbe girişiminden sonra istediği ortamı bulan AKP hükümetinin Fethullahçılardan devraldığı saldırı politikasını daha da sistematik hale getirdiğini söyledi. Kamu emekçilerinin açlığa mahkum edilmesinin sistemli bir cezalandırmanın parçası olduğuna işaret eden Düzgün, “11 ay hapiste yatırmış yetmemiş, şimdi de işlerini ellerinden alalım, böylece açlıkla terbiye edelim demeye getiriyorlar” diye konuştu. Bu ihraçlarla aynı zamanda öğrencilerin de cezalandırıldığına dikkat çeken Düzgün, öğrencilerin hizmet almaktan mahrum edildiğini ifade etti. AKP’nin yönetememe krizinin faturasının kamu emekçilerine çıkartıldığını söyleyen Düzgün, “Mücadele yürüten insanlar şunu çok iyi bilir ki dayanışma büyüdükçe saldıran taraf küçülür. Yan yana gelmekten başka hiçbir şansımız yok; bu karanlığı ancak ve ancak birlikte yırtabiliriz” dedi.