KCDK-E: Sandığa gitmek AKP-MHP faşizmine karşı mücadele etmektir

KCDK-E: Referandum süreci aynı zamanda bir hamle sürecidir. Faşizme, tek kişilik diktatörlüğe, AKP-MHP hegemonyasına karşı en aktif mücadele sandığa gitmek ve HAYIR oylarını çoğaltmaktır.

KCDK-E: Referandum süreci aynı zamanda bir hamle sürecidir. Faşizme, tek kişilik diktatörlüğe, AKP-MHP hegemonyasına karşı en aktif mücadele sandığa gitmek ve HAYIR oylarını çoğaltmaktır. Bu, artık kesinleşmiş ve netlik kazanmış bir mücadele taktiği olarak karşımızda durmaktadır.

Yazılı bir açıklama yapan KCDK-E, Erdoğan diktatörlüğüne, AKP-MHP faşizmine, devletin inkarcı politikasına karşı mücadele etmenin Anadolu ve Mezopotamya’da yaşayan halkların temel görevi olduğunu belirtti.

Erdoğan-Bahçeli diktatörlüğü ve AKP-MHP faşizminin sadece bir kesimi, bir sınıfı, bir grubu değil, tüm halkları kırımdan geçirmek için ne gerekiyorsa onu yapmayı hedeflediğini kaydeden KCDK-E açıklamasında şunlara yer verdi: “Referanduma gitme kararı bu hedefi gerçekleştirmenin hukuksal ve yasal gerekçesini oluşturmanın kararıdır. Sadece halkları, devrimcileri, sosyalistleri, demokrat ve aydınları değil, tüm inançları, farklı kimlikleri de ortadan kaldırmanın çalışması olan referandum çalışmasında HAYIR demek gelinen aşamada en temel mücadele mevziisi olmaktadır.

Gelinen aşamada Erdoğan diktatörlüğüne karşı mücadele etmek artık bir namus ve vatan borcu olduğu kadar, doğru bir yaşam ve insan olmanın olmazsa olmazıdır. Erdoğan diktatörlüğüne karşı taktiksel ve güncel mücadele biçimi bizzat kendisinin başlatmış olduğu referandum sürecinde hayır oyu kullanmak, çoğaltmak ve onu sandıkta boğmaktır. Nasıl ki 7 Haziran seçimi ile faşist-diktatör-inkarcı ve soykırımcı Erdoğan'ın kimyası bozulduysa referandum sürecinde de kimyasını bozmak ve halkların iradesini açığa çıkartmak esas görevlerimiz arasında yer aldığı kesindir.

Referandum süreci aynı zamanda bir hamle sürecidir. Faşizme, tek kişilik diktatörlüğe, AKP-MHP hegemonyasına karşı en aktif mücadele sandığa gitmek ve HAYIR oylarını çoğaltmaktır. Bu, artık kesinleşmiş ve netlik kazanmış bir mücadele taktiği olarak karşımızda durmaktadır. Bu konuda, yani bu güncel ve taktik mücadele sahasında geri kalmak, gevşek davranmak, karamsar tutumlara girmek, bu nedenle de halkı sandıklara taşımamak AKP-MHP-Erdoğan-Bahçeli faşizmine hizmet etmek anlamına geleceği bilinciyle tüm gücümüzle çalışmalıyız.

Görev kapı kapı dolaşmak, ne pahasına olursa olsun halkı sandıklara taşımak, ikna olmayanları ikna etmek, kadınları, gençleri mutlak anlamda oy kullanma yerlerine götürmektir. Güncel ve taktik görev budur. Çok iyi bilinsin ki halk ancak doğru bir ikna ve çalışma tarzıyla sandıklara gider. Hiç kimse kendiliğinden sandık başına gitmez. Ancak doğru, kolektif ve ortak bir çalışmayla herkesi sandık başına götürebiliriz. Bunun dışında başka türlü davranmak AKP-MHP-Erdoğan-Bahçeli faşizmine objektif olarak hizmet etmek anlamına gelecektir.

Oy kullanma sürecinde iş, okul, farklı çalışma alanları gerekçe gösterilerek seçim için çalışmamak, buna göre plan ve program yapmamak da AKP-MHP'ye hizmettir. Bu nedenle kesintisiz ve sınırsız bir çalışma ile herkes, her yurtsever, her meclis üyesi, her kültür çalışanı, her devrimci, her aydın, her akademisyen, her gazeteci tüm olanaklarını kullanarak bu sürece dahil olmalıdır. Çünkü Erdoğan herkese karşıdır, herkesi işinden, emeğinden, çalışma alanından, okul ve bilim hizmetinden alıkoymuştur. Erdoğan herkesi boğmak, herkesi teslim almak, herkesin iradesini kırmak, herkesin yaşamına karışmak, her kadının bedenine, ruhuna ve düşüncesine dokunmak, her genci kendi dünyasından uzaklaştırmak istiyor. O halde herkes Erdoğan'a, AKP-MHP faşizmine karşı oy kullanmak için sandığa gitmelidir. Sadece sadığa gitmek de yetmiyor aynı zamanda oy kullanma hakkı olan herkesi sandığa götürme konusunda birinci derecede görev almalıdır. Erdoğan diktatörlüğünü yenmenin, AKP-MHP faşizmine ‘DUR’ demenin en önemli araçlardan birisi budur.

Zamanla asla oynanmamalıdır. ‘Daha zaman çok var, acele etmeye gerek yok’ yaklaşımı asla yaşanmamalıdır. Çünkü faşizme karşı mücadele etmenin zamanı yoktur. Ne kadar erken mücadele edilirse ne kadar erken darbe vurulursa faşizm o kadar erken teslim olur, o kadar erken yenilgiyi kabul eder, o kadar erken iradesi kırılır. Bu nedenle bir an önce sandığa gidilmeli, bir an önce halk sandıklara taşınmalıdır. İşi olanlar işini, okula gidenler okulunu, farklı uğraşlarla ilgilenenler uğraşlarını bırakarak oy kullanmaya gitmeli.

Bunun da çok önemli bir yurtseverlik, vatanseverlik ve insanseverlik olduğu bilinmelidir. Bu bilinçle sandıklara gidilmelidir. Her oy Erdoğan ve diktatörlüğüne karşı bir mücadele mevziisi olduğu mutlaka bilinmelidir. Referandumda oy kullanmanın Cizre, Silopi, Nusaybin, Şırnak ve Kürdistan'ın diğer alanlarında yapılan katliamların hesabını sormanın başka bir yolu olduğu da unutulmadan sandık başına gidilmelidir.

Bir kez daha tüm Anadolu ve Mezopotamya halklarına, tüm inançlara, Kürtlere, Laz, Çerkez, Ermeni, Türk, Asuri-Süryani-Keldani halklarına, demokratlara, aydınlara, akademisyenlere, gazetecilere, kadınlara, gençlere, kısacası ben insanım diyen herkese çağrımız faşizme karşı birlik, dayanışma ve ortak mücadele iradesini teşkil eden sandıklara gidip HAYIR oyumuzu kullanalım.

Çünkü Hayır demek halkların iradesinin açığa çıkması demektir,

HAYIR demek inançlar arasında birlik ve beraberliğin sağlanması demektir,

HAYIR demek soykırım ve katliamlara karşı DUR demektir,

HAYIR demek Erdoğan-Bahçeli faşizmine karşı dik durmak demektir,

HAYIR demek demokrasi ve özgürlük imkanlarının artırılması demektir,

HAYIR demek kadınların katledilmesine, IŞİD ile aynı anlamına gelen AKP'nin kadınlara karşı dayattığı cinsiyetçi şiddet politikasına ve kadını ezme-kişiliksizleştirme-iradesini ve ruhunu öldürme çizgisine karşı aktif mücadele etmektir.”