ANALİZ

Özgürlük anayasası direnerek yazılır

Özgürlüğü kazanmanın yolu da önce varlığı korumaktan geçer. Yani sandıktan çıkacak “evet” rüyasına yatmaktan geçmez. Hele hele faşizmin simgesel partisi olan MHP ye bel bağlamaktan hiç geçmez.

Mustafa Suphi İttihat Terakkki yayın organlarında muhabirlik yaparak siyasete başlar.  Sonra İttihat’ten ayrılır ve Milli Meşrutiyet Fırkası’nın kurucuları içinde yer alır. Büyük savaştan hemen önce tüm muhalifler gibi 1913 yılında tutuklanıp sürgüne gönderilir. Ve bu tutuklamalar arkasından Almanya’nın yanında savaşa girilir. 28 Ocak 1921 tarihinde İttihatçıların muhalifi olan bu devrimci, bu sefer de Kemalistler tarafından tehlikeli görülür ve 14 yoldaşıyla birlikte Karadeniz’de katledilir.

Rosa Lüxemburg ve Karl Liebnecht Alman Sosyal Demokrat Partisi’nde siyaset yaptılar. Liebniecht’in babası aynı zamanda ASDP’nin de kurucularındandı. 1914 yılında her iki devrimci ayrı bir örgüt olarak sonradan adı Spartaküsler Birliği olan International’i kurdular. 15 Ocak 1919 yılında Alman Sosyal Demokrat Partisi’nin iktidarındaki polisler tarafından katledildiler.

Aynı yılda Adolf Hitler de Alman gizli polis elemanlarından biriydi. Hitler bu dönemde daha sonradan adı Nasyonal Sosyalist İşçi Partisi olan Alman İşçi Partisi üyesidir. Hitler çok kısa bir süre içinde polis olmanın da avantajlarını kullanarak parti liderliğini ele geçirir. Belki de Rosa Lüxemburg’ların cinayetinde rol aldığı için sosyal demokratlarca ödüllendirildi. Komünistler ve diğer partiler bu partiyi kısaca NAZİ diye adlandırdılar.

Hitleri ödüllendirme devam etti. Bavyera Eyaleti’ni ele geçirme isyanı nedeniyle tutuklandı ve uzun bir süre yatacak kadar ceza almasına rağmen 9 ayda bırakıldı. Bu 9 ay içinde Kavgam adlı kitabını yazdı. Hitler iktidara geldikten hemen sonra 30 Haziran 1934 yılında partinin illegal askeri kanadının başı olan Erst Hörn başta olmak üzere çok sayıda üst düzey SA(Taarruz Bölüğü) yöneticilerini katlettirdi. Bu görevi SS(Koruma Timi)  birliklerinde görevli olanlar yerine getirdi. Bu olay tarihe “Uzun Bıçaklar Gecesi” olarak geçti. Bu olaydan sonra Hitler ordu üzerinde önemli oranda denetim kurmayı başardı. SA silahlı sayısal güç olarak yüzbin kişilik resmi ordudan en az kırk kat daha büyük hale geldi. SS’ler Hitlerin özel muhafız timleri olarak kurulmuştu. Ve ilk kurulduklarında polis görevi yapan milis güçleri olurken, daha sonra bir kısmı ordu gibi örgütlendi. Ve Himler’e bağlı olarak kendine has rütbelerden oluşan ikinci bir ordu gibi hareket etti.

Hitler dönemi boyunca varolan ekonomik bunalımı aşmak için yabancı düşmanlığı geliştirilirken başta Yahudiler olmak üzere muhalif iş çevrelerine karşı boykot uygulanırken, zamanla mallarına ve paralarına el konulmuştur. Başta eğitim olmak üzere yaşamın her alanında yeni bir zihniyet oluşturmayı esas alan NAZİ’ler, Birinci Dünya Savaşı sonrası gücü çok sınırlı olarak varlığını sürdüren cumhuriyet yerine imparatorluk hülyasını gerçekleştirme hazırlıklarına hız verdi. Yani Hitler ve partisi için herşey yeni Alman imparatorluğu içindi.

Bu bilgiler bugünün Türkiyesi’ne ışık tutmak için verildi. Faşizmin gelişiminde sosyal demokratların rolüne bir kez daha vurgu yapmak için Alman sosyal demokratları örneği verildi. Faşizmin yeşerdiği bir vaha olarak sosyal demokrasi neredeyse çağımızın bütün katillerine koltuk değnekliği yaptı. Hitlerin polisliğinden tutuklanma serüvenlerine oradan parti başkanlığından imparator oluşuna kadar geçen süreçlerde en büyük rolü Alman sosyal demokrasisi oynarken, diğer yandan çağın yeni yükselen egemeni olarak ABD sermayesinin de kayıtsız şartsız desteği unutulmamalıdır. Sonuçta 20. yüzyılın en acımasız savaşı ortaya çıktı. Sovyetlere karşı hazırlanan Nazizim önce Yahudi düşmanlığı altında tüm muhaliflerini ya da kendisinden olmayanları vurdu. Sovyetlerle geçici antlaşma yaparak kendisini besleyenlere saldırdı.

Bunları yaparken, gücü sınırlanmış cumhuriyeti Bismarck İmparatorluğu ruhuyla donattı. Orduyu yapılandırdı. Kendisine bağlı milis güçler oluşturdu. İçerde kendisini sağlama almak için en yakın çalışma arkadaşlarını katletti, tutuklattı. Muhalif tüm sesleri keserken, orduyu yeniden dizayn ederek İmparatorluğun doğal uzantısı olarak gördüğü Polonya’yı işgal etti.

Şimdi SS’ler SA’lar Türkiye’nin içinde ve hem de yakın komşularında kaynıyor. DAİŞ, El Nusra bunlardan sadece ikisi. 17 milyon ruhsatsız silah SA’ların içerde de oldukça sistemli olarak örgütlendiğini gösteriyor. 15 Temmuz ‘Uzun Bıçaklar Gecesi’ sonrasında da FETÖ adı altında tüm muhalif mülkler ve sermaye Saray kasasına gönderiliyor. Eski cumhuriyet küçültüldüçe İmparator daha heybetli bir şekilde ortaya çıkıyor. Bütün bunlar olurken CHP lideri sanki çocuk kandırır gibi ‘göreceksiniz nasıl muhalefet yapılır” diye kundaklayıp büyüttüğü faşizmin Kürtlere ve tüm farklılıklara saldırısını büyük bir şevkle izliyor. Bu nedenle de sıra şimdi kime gelecek kaygısına düşenlerin önünde tek bir seçenek kalıyor. O da Kürtler gibi örgütlenmek ve direnmek. Demokratik cumhuriyetin temelleri de ancak böylesi bir ortak direnişle güçlü bir şekilde atılır. İttihat’ın Ermenileri, Hitlerin Yahudileri ve hepsinin de demokratları gibileri yani başta Aleviler olmak tüm demokrasi güçleri ancak Kürt direnişi ile bütünleşerek katliamdan kurtulur. Özgürlüğü kazanmanın yolu da önce varlığı korumaktan geçer. Yani sandıktan çıkacak “evet” rüyasına yatmaktan geçmez. Hele hele faşizmin simgesel partisi olan MHP ye bel bağlamaktan hiç geçmez. Unutmayalım ki polisi Rus Büyükelçisi’ni vuracak kadar gözü kara bir sistemin kurduğu ve koruduğu sandıktan “hayır” çıkmaz.