'Suriye krizinin çözümü için kendi ilkelerimizi belirledik’

Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu Eşbaşkanı Hediye Yusuf: Suriye krizinin çözümüne ilişkin federasyon projesinin ilanını yaptık bu çözümün bir parçasıdır. Kurtarılmış Kuzey Suriye’de tüm halklar ile birlikte bu kararı aldık.

Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu Eşbaşkanı Hediye Yusuf: Suriye krizinin çözümüne ilişkin federasyon projesinin ilanını yaptık bu çözümün bir parçasıdır. Kurtarılmış Kuzey Suriye’de tüm halklar ile birlikte bu kararı aldık. Aynı zamanda bu proje ve sözleşmede böyle bir çözümü hedefleyerek, öngörerek bu karara gitti. Suriye sorunu hangi ilkeler çerçevesinde çözülür arayışında biz kendi ilkelerimizi belirledik. Mevcut durumda bölgede bu konuda elinde somut projeleri olan tek güç biziz.

Türk devletinin tüm tehditleri ve işgal hareketine rağmen Rakka’yı özgürleştirmek için gerçekleştirilen Fırat’ın Gazabı Hamlesi devam ederken, Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu 2016 yılı sonunda gerçekleştirilen 2. Kurucu Meclis toplantısında ulaşılan kararlaşmayla adım adım pratikleşiyor. Böyle bir ortamda Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu Çözümü görmezden gelinerek Rusya, İran, BAAS Rejimi, Türkiye tarafından 25 Ocak’ta Astana’da Suriye Krizi’nin çözümü için geliştirileceği ifade edilen toplantı sonuç alabilecek mi?

Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu Eşbaşkanı Hediye Yusuf ile federasyon projelerine gelişen tepkileri ve geleceğe ilişkin planlamalarını, Türk devletinin Kuzey yönelik işgal hareketini ve tehditlerini, Rakka operasyonunu, Astana görüşmelerini konuştuk.

2016 yılı sonunda gerçekleştirilen 2. Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu toplantısında toplumsal sözleşme ve siyasal belgeniz onaylandı. Bu bir anlamda federasyon projenizin pratikleşmesi anlamına da geliyor. Bu duruma bölgesel ve uluslararası düzeyde nasıl tepkiler aldınız?

Federasyonun asıl ilanı geçen Mart ayında yapıldı. Hem iç hem de dış güçler tarafından projemize karşı tepkiler geliştirildi. Hem rejim hem de Suriye muhalefeti yine Türk devlet, Suudi Arabistan ve Qatar gibi devletler Suriye’nin federasyonla birlikte parçalanacağını savunarak tepki gösterdiler. Şüphesiz hala projemizin içeriğini anlamamışlardı yine rejim ve muhalefet de projeyi karalamaya çalışan faaliyetler yürütüyordu. Bu projenin ters anlaşılmasını sağlamaya çalıştılar. Fakat daha sonra bölgedeki devletler, uluslararası devletler ile içerdeki güçler ile yapılan görüşmeler sayesinde projelerimiz daha iyi anlaşılmaya başlanıldı.

TÜRK DEVLETİ DIŞINDA OLUMSUZ TEPKİLER ALMADIK

8 aylık bir çalışma sonucu olumlu sonuçlar aldığımızı belirtebiliriz. Özellikle Kuzey Suriye tabanımız Federasyonun hangi amaçla ilan edileceğini, Federasyonun ne anlama geldiğini, ulusların haklarını nasıl koruyacağını, ulusların bu sistemde nasıl yer alacağı anlatılmaya çalışıldı. Bu ise dış siyaset karşısında içteki birliği güçlendirdi aynı zamanda da diplomatik ilişkilerde projemizi daha iyi tanıtabildik. Dolayısıyla ikinci toplantıda sözleşmenin onaylanmasıyla birlikte sistemimizin nasıl kurulacağının içeriği belirlendi. 165 kişi tarafından bu sözleşme onaylandı ve kamuoyuna açık yürütüldü. Birçok biçimde bu paylaşıldı. Şimdiye kadar genel yaklaşım olumluydu. Hem bölgedeki devletler ve uluslararası devletler tarafından olumlu bir adım olarak değerlendirildi. Hatta bazı çevreler demokratik bir proje olduğu için kutlama mesajlarından da bulundu. Kısacası kimseden olumsuz anlamda bir tepki gelişmedi.

Sadece Türk devleti bu projeye tepki gösterdi. Çünkü Türk devletinin Kuzey Suriye’yi işgal etme projesi var. Dolaysıyla Kuzey Suriye’de gelişebilecek olası bir demokratik projeyi kendi çıkarları doğrultusunda bulmuyorlar. Türkiye dışında genel olarak proje herkes tarafından olumlu ve uygun bulundu.

Bizim için en önemli durum ise kuzey Suriye halklarının, uluslarının bu projeyi büyük bir sahiplenme ve istek de bulunmalarıydı. Çünkü herkes kendini bu projenin içinde buluyor.

Türk devletinin Kuzey Suriye’ye işgal hareketi devam ediyor. Bu işgalin çeşitli hazırlıklar ve Erdoğan’ın DAİŞ’ten özgürleştirilen Minbic’i tehditleriyle daha da kapsamlaşağı ifade ediliyor? Söz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

AKP’nin hem Türkiye de hem de Suriye/Rojava’daki siyaseti yenilgiye uğradı. Türkiye büyük bir yenilgi yaşıyor. Şimdide büyük bir oyunun içinde yenilmek ile yüz yüze. Erdoğan sadece koşuyor. Suda boğulmamak için yılana sarılmaya çalışan insan misali belki kurtulurum hesapları yapıyor. Türkiye’nin tehditleri de aslında bir şey yapamamanın, çaresizliğin göstergesi olmakta. Erdoğan vaatler verip tehdit ediyor ancak.

ERDOĞAN MUHALEFETİ SATTI

Şüphesiz Türk devletinin Kuzey Suriye’de bazı bölgeleri işgal etmesi de büyük tepkilere yol açtı. Sadece Kuzey Suriye’de bulunan bütün halkların tepkisini toplamak ile kalmadı herkes buna karşı çıktı. Fakat mevcut durumda savaş var. Suriye halkı teröre destek veren Türk devletinin siyasetini imha siyasetinin bir parçası olarak değerlendiriyor. Bu anlamda da Türk devleti desteklediği Suriye muhaliflerini hezimete uğrattı. Cerablus ve Bab’ı işgal karşılığında pazarlık yaparak çok rahat bir şekilde sattı. Şu an muhalefet iflas etmiş durumda. Suriye muhalefetinin iflas etmesi Türk devletinin iflas etmesi anlamına geliyor. Dareya, Halep vb. birçok yerden çıktı sözde Suriye muhalefeti. Bu kendisiyle birlikte yeni siyasi dengeler oluşturdu. Bundan dolayı da Türk devletinin Kuzey Suriye’ye gelmesi herkesin rahatsız olmasına yol açtı. En çok da bizi rahatsız etti çünkü Kuzey Suriye en çok da bizi alakadar etmekte. Kuzey Suriye’de yaşayan Kürt, Arap, Ermen, Türkmen vb. halk bileşimleri bundan oldukça rahatsız. Biz kendi topraklarımızda yaşıyoruz ve topraklara dayalı bir sistem kuruyoruz. Dolayısıyla meşruiyetimiz var. Dışardan gelen ve işgal eden güç Türk devleti. Bu nedenle bizim de kendimizi bu saldırı ve işgal girişimleri karşısında koruma hakkımız var ve biz tüm gücümüz ile Türk devletini Kuzey Suriye’yi işgal ettiğine pişman edeceğiz ve yeneceğiz.

ERDOĞAN YENİLDİĞİNİN FARKINDA ONDAN TEHTİT EDİYOR

Erdoğan da yenildiğinin farkında fakat itiraf etmek istemiyorlar. Erdoğan buna rağmen hala işte “Minbic’e, Rakka’ya geleceğim” deyip duruyor. Bölge güçlerinin, ABD’nin, İran’ın, Rusya’nın, Suriye halkının, Ortadoğu halklarının bunu kabul edeceğini mi zannediyor. Şimdiden bile Türk devletinin İran ve Rusya ile yaptığı anlaşma karşısında Dubai tepki gösterdi. “Türkler bizi kandırdı” dediler. Suudi Arabistan yine aynısını söyledi. DAİŞ de Türk devletinin kendilerini kandırdığını söylüyor. Aslında şimdi tehdit edilen bir konumda ve çok zayıf Türk devleti. Örneğin hem açık hem de derin bir siyaset ile Rusya Türk devletini bataklığına sürükleyen bir güç durumunda. Aslında intikamını Türk devletinden böyle alıyor/aldı. Türkiye bu krizden nasıl başarılı çıkacağının hesabını yapmakta ama yenilgisi kesindir.

DAİŞ’in başkenti olarak bilinen Rakka’nın özgürleştirilmesi için başlatılan Fırat’ın Gazabı Hamlesi başarılı bir biçimde devam ediyor. Rakka’nın özgürleştirilmesi Kuzey Suriye Demokratik Federasyonunu nasıl etkiler?

Minbic’in kurtarılması güçlerimizin meşruiyetini artırdı ve bölgede esas güç olduğumuzu gösterdi. Rakka da alınırsa genel Suriye için meşruiyetimizi geliştirecektir. Bu şehirler öncü bir güce, örgütleyici bir güce ihtiyaçları olacaktır. Rakka’nın kurtarılması QSD’nin meşruiyetini tüm Suriye’de kanıtlayacaktır ve kabul edilecektir. Böylelikle Suriye krizinde çözümde damga vurmamıza yol açacaktır. Çünkü bölge halkı kendisi savaşmakta, yeni bir mücadele tarzı, özgüveni ve inancı ile. Rakka bu anlamda bizim için büyük önemde ve başarılması da siyasi anlamda önemli gelişmelere yol açacaktır.

Peki Rakka şehri de Kuzey Suriye Demokratik Federasyonuna dahil midir?

Hem Minbic hem Rakka gibi şehirlerin federasyon sistemlerine katılmaları onların iradelerine bırakılmıştır. Zaten şimdi kurtarılan alanlar artık yavaş yavaş özerk yönetimlerini, meclislerini oluşturuyorlar. Örneğin Minbic şehri meclisini oluşturdu. Hiçbir alanı federasyon sınırlarına dahil olmaya zorlamıyoruz. Ulusların iradesini esas alıyoruz. Minbic meclisi böyle bir karar verirse o zaman federasyonun bir parçası olur. Rakka için de aynısı geçerli. Eğer sözleşmemizi kabul ederlerse onlar da katılabilir. Zaten şimdi Rakka hamlesi devam ediyor dolaysıyla herhangi bir şey söylemek için de erken ayılır.

Şu ana kadar Suriye krizinin çözümü için uluslararası güçler tarafından gerçekleştirilen her 3 Cenevre toplantısında sonuç almazken bu defa da aynı amaçla 25 Ocak’tan itibaren Astana görüşmelerinin başlayacağı ifade ediliyor. Aynı zamanda bir çözüm projesi olan Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu adına herhangi resmi bir davet aldınız mı?

Suriye krizinin çözümüne ilişkin federasyon projesinin ilanını yaptık bu çözümün bir parçasıdır. Kurtarılmış Kuzey Suriye’de tüm halklar ile birlikte bu kararı aldık. Aynı zamanda bu proje ve sözleşmede böyle bir çözümü hedefleyerek, öngörerek bu karara gitti. Suriye sorunu hangi ilkeler çerçevesinde çözülür arayışında biz kendi ilkelerimizi belirledik. Mevcut durumda bölgede bu konuda elinde somut projeleri olan tek güç biziz. Kuzey Suriye halkları çözüm konusunda ilk arayışı ilk pratik adımları atmaya, geliştirmeye çalıştırdılar.

Kuzey Suriye dışında bu konuda çabalayan, kendini örgütlemeye çalışan güçlerin hiçbiri çözümü geliştiremedi. Çünkü bölge halkların iradesi, mevcut koşul ve gerçeklik göz önünde bulundurulmadı, muhatap alınmadı bu nedenle de çözümü geliştiremediler. Cenevre’nin 1-2-3 toplantısı, Kahire, Moskova toplantıları sonuç alamadı. Son 6 yıldır yürütülen bu çalışmalar sonuç alamadı. Çünkü gücünü esas uluslara, halkların gücüne dayandırmadı. Sürekli olarak dışarının görüşünü, gücünü esas aldılar. Birçok gücü bertaraf edip esas gücü ciddiye almadılar. Bundan dolayı da gelişme ve çözüm yerine tam tersi sorun git gide daha da derinleşti ve karmaşık bir hal aldı. Suriye halkları da bunun faturasını daha ağır bir biçimde ödemek zorunda kaldı. Astana da yapılacak toplantıda bunlardan biri.

BU ŞEKİLDE ASTANA GÖRÜŞMELERİ DAHA BAŞLAMADAN BAŞARISIZDIR

Türkiye, Rusya, İran ile birlikte herkes kendi şartlarını ve çizgisini dayatıyor. Bunun için de son olarak sadece Suriye’de bulunan bazı silahlı güçleri Astana toplantısına katacaklar. Bu şekilde olursa Astana toplantısının aslından daha başından yenilgiye uğrayacağını, başarısız olacağını söyleyebiliriz. Çünkü gücünü bölgede bulunan esas halklara dayandırmıyor. Ağırlıkta sırtını bazı silahlı güçlere dayandırıyor. Silahlı güçler de Suriye’ye herhangi bir çözümü getiremez. Sadece cılız bir ateşkes Suriye’nin sorunlarına çözümü getiremez. Aynı zamanda müzakereler hangi esaslar üzeri gelişecek, projeler nelere dayandırılacak bunlar net değil. Bundan dolayı bu toplantının başarısız olacağını öngörebiliriz. Yine bölgede bulunan esas bir güç olarak bu toplantıya davet edilmedik. Eğer davet edilirsek çözüm önerilerimiz nettir. Zaten Türk devleti davet edilmemize karşıdır. İstemiyor, çünkü elimizde tartışılacak çözüm projeleri var. Toplantıya katılacak güçler de bu konuda anlaşmış durumda değil. Suriye de böyle geliştirilmek istenen herhangi bir çözümün de başarı ile sonuçlanacağına inanmıyoruz. Çünkü esas bir güç olarak biz dahil edilemedik ve bu da baştan demokratik bir çerçevede yürütülmeyeceği, kendi çıkarları doğrultusunda gelişeceğini göstermektedir.

Yaşanan her türlü duruma rağmen Kuzey Suriye Demokratik Federasyonu pratikleşmeye devam ediyor. Bu doğrultuda önümüzdeki süreç açısından hedefleriniz ve planlamalarınız nelerdir?

İkinci toplantı ardından bazı kararlar aldık. Demokratik Halklar Kongresi oluşana kadar bu meclis görevini yürütecektir. Gelişecek olan yeni süreci iyi oluşturabilmek için seçim yasalarına ihtiyaç duyuluyor ve ileride bu yasalar çıkarılacaktır. Yasaların hazır olması ile birlikte seçimlere gideceğiz. Böylesi bir hazırlık içerisinde olunacak. Bunun zemini hazırlanacak. Komünlerden başlanarak Halkların Demokratik Kongresi’ne kadar seçimler sürecektir. Bir diğeri ise yürütme meclisi bu seçim sürecini denetleyecektir. Zaten yürütme olarak iki eş başkanını seçti. Foza Yusuf ve Senarhi Bersom eş başkan olarak seçildiler. Bunlar ise seçim sürecinin zeminini hazırlayacaklar ve çalışmalarını üç komite üzerinden yürütecekler.

Diplomasi turu ile ilişkiler Ortadoğu ülkelerinde ve yurtdışında uluslararası alanda geliştirilecek daha güçlü destek alabilmek için. Bu diplomasi komitesi Suriye krizi ile ilgilenen tüm çevreler ile ilişki geliştirmeye çalışacak. Toplumsal sözleşmenin tercüme edilmesi, gönderilmesi, mektuplar vs. basın-enformasyon komitesi ise bu süreci aktif olarak takip edecek ve projenin somut pratiki adımları için rol oynayacak. Diğer komite ise tüm seçim çalışmalarını yürütebilmek için yasaların hazır olmasını bekleyecek. Zaten meclis artık toplumsal sözleşme çerçevesinde pratik adımların atılmasından sorumlu olacak.

Kendimi irademizi temsil edebilmemiz için seçim sürecine doğru hazırlanmamızı ve örgütlü olmamız gerekiyor. Halklarımızdan sürece üstün bir duyarlılık ile katılmasını istiyoruz. Bu bizim için oldukça önemlidir. Seçilecek bu irade Suriye’yi yönetecektir. Milli, dar ulus çıkarlarından uzak demokratik bir irade ile süreç için kendimizi hazırlamak durumundayız. Toplumsal sözleşmenin onaylanması tüm Suriye halklarına kutlu olsun. Kuzey Suriye ve Suriye genelinde büyük adımlar atacağıma inanıyoruz ve kendi gücümüze de güveniyoruz.