‘Anne babamın izindeyim’

Sistemin tüm baskı ve asimilasyon politikalarını kabul etmeyerek anne ve babasının yolunda PKK saflarına katılan gerilla Berivan Harun, asimilasyona ortak olmaktansa sistemi tümden ret etmeyi tercih etti.

Sistemin tüm baskı ve asimilasyon politikalarını kabul etmeyerek anne ve babasının yolunda PKK saflarına katılan gerilla Berivan Harun, Türk devlet sistemi içerisinde okudu, bir kaç yıl öğretmenlik yaptı. Sonunda asimilasyona ortak olmaktansa sistemi tümden ret etmeyi tercih etti.

Berivan Harun, 1992 yılında Şırnak’ın Cizre ilçesinde dünyaya gelir. Cizre halkının serhildanlara kalktığı ve direnişi yükselttiği yıllar olan 90’lı yıllar, Türk devletinin imha ve inkâr politikalarının en yoğun yaşandığı yıllardır. Gerilla Berivan Harun’un yurtsever olan ailesi de Türk devlet zulmüne ve işkencelerine maruz kalır ama asla boyun eğmez. Her türlü sömürü, faşist ve ırkçı yaklaşımlara başkaldıran babası, 1991 yılında gerilla saflarına katılır. Türk polisi tarafından gözaltına alınan ve her türlü şiddet uygulanan annesi ise, teslimiyeti kabul etmediği için Türk devleti tarafından katledilir. Türk devletinin tüm baskı ve zulmüne karşı Berivan Harun’un ailesi Antalya’ya göç etmek zorunda kalır. Ancak Türk devletinin baskısı, sindirme ve işkenceleri burada da devam eder. Gerilla Berivan Harun da tüm bu insanlık dışı uygulamalara başkaldırarak aynı yıllarda şehit düşen, (1994) Anne (Hediye Ertaş) ve baba (Hasan Ertaş)’nın yolunda ilerleyerek, 2014 yılında Siirt Üniversitesi Çocuk gelişimi Bölümünü yarıda bırakıp gerilla saflarına katılır.

NE CİZRE NE DE AİLESİ TESLİM OLDU

Gerilla Berivan Harun, 90’lı yılların Cizre’sinde yaşanılanları hayal meyal hatırlasa da Türk devletinin hemen hemen tüm Cizre halkı üzerinde baskı ve şiddet uyguladığının o yaşlarda da farkında olduğunu söyledi. Berivan Harun, devletinin ailesi üzerinde uyguladığı zulmü şu sözlerle ifade etti: “Ailem de yurtsever olduğu için her gün düşman zulmüne maruz kalıyordu. Babam bu zulme son vermek ve daha aktif mücadele etmek için 1991 yılında gerilla saflarına katıldı. Düşman, babamın gerillaya katıldığını duyunca aileme daha çok baskı uygulamaya başladı. Annem bir çok kez gözaltına alındı. Her türlü işkence gördüğü halde hiçbir zaman teslimiyeti kabul etmedi. Bu direniş karşısında şiddetin dozunu arttıran düşman annemi gözaltında şehit düşürdü. Ama faşist devletin üzerimizdeki baskıları yine son bulmadı. Dedem ve anneannem, ben ve kardeşlerimi bu işkencelerden kurtarmak için çaresiz bir şekilde Antalya’ya göç etmek zorunda kaldı.”

DEVLETİN VE TÜRK MİLLİYETÇİLERİNİN ZULMÜ

Doğduğu toprakları terk etmek zorunda kalan Harun, Türkiye metropollerinde de Türk devlet faşizminin son bulmadığını, sadece Kürt oldukları için Türk milliyetçi kesimleri tarafından kabul edilmediklerini, hor görüldüklerini belirterek şunlara yer verdi: “Antalya’ya gidince işkenceler son bulacak sanmıştık. Ama içine girdiğimiz durum daha da kötüleşti. Ülkemizden sürülmüştük. Yabancısı olduğumuz Türk şehrinde devlet baskıları yine devam etti. Bir de yabancısı olduğumuz memlekette sırf Kürt olduğumuz için Türk milliyetçileri bizi hor gördü. Biz ve diğer tüm Kürtlere terörist muamelesi yaparlardı. Kürt olduğumu öğrenen, öğrenci ve öğretmenler bana terörist damgasını vurarak beni her zaman hor gördüler. Ben de böylesi ırkçı, faşizan yaklaşımlar karşısında daha fazla dayanamadım ve okulu bıraktım. Biraz büyüdükten sonra içinde bulunduğum topluma ait olmadığımı anladım ve daha fazla yaşamayacağımı anlayarak Kürdistan’a döndüm.”

‘KÜRT KADININI ERİTME POLİTİKASI HAYDİ KIZLAR OKULA’

Yabancısı olduğu toprakları terk edip yeniden Kürdistan’ın Siirt kentine dönen Gerilla Berivan Harun, Antalya’da yaşadıklarını unutup, kendi memleketine, yaşama yeniden başlamak için döndüğünü belirten Berivan Harun, sonrasında yaşadıkları şöyle dile getirdi: “Orada akrabalarımın yanına yerleştim. Yaşım da biraz büyümüştü. Kürtlerin bilgisiz olduğunu söyleyerek, hor gören ırkçı insanlara inat, okulu tekrar okumak istedim. ‘Haydi, Kızlar Okula’ kampanyası ile okula tekrar döndüm. O kampanyanın aslında Kürt kadınlarını, çocukları asimile etmeye, yoz bir yaşama ve özünden koparmak amaçlı olduğunu uzun yıllar sonra anladım. Belki önceden bilseydim, Türk devlet sisteminde okumazdım.”

‘ONLAR KADAR VİCDANSIZ OLAMADIM’

Siirt’e döndükten sonra Kürdistan özgürlük mücadelesini daha yakından tanıma fırsatı bulan gerilla Berivan Harun, Siirt Üniversitesi Çocuk Gelişimi bölümünü okur. Üç yıl öğretmenlik yapar. Gerilla Harun, bir meslek edinmesine rağmen PKK saflarını tercih etmesine ilişkin; “Ben aslında hedefime ulaşmıştım. Okuyup, Kürtlerin eğitimden kaçmadığını, eğitimsiz bırakıldığını kanıtlamıştım. Ama onların okulunda onların dili, kültürü ve tarihini öğrendim. Yine onların okullarında öğretmenlik yaptım. Eğittiğim çocuklar hep polis ve memur çocuklarıydı. Ben de, devletin bizlere yaklaştığı gibi yaklaşıp onları kendi Türklüğünden uzaklaştırabilirdim. Asimile edebilirdim. Çünkü anaokulu çocuklarını eğitiyordum. Her şeye açıktılar. Fakat bunu vicdanen ahlaki bulmadım. Onlar kadar vicdansız olmadım” İfadelerini kullandı.

Türk devletinin sistemini ret ederek şehit düşen anne ve babasının yolunda yürümeyi tercih ettiğini belirten Berivan Harun, ‘’Bu yol onurlu ve kutsal bir yoldu. Eğer bunu yapmamış olsaydım yaşamımda her zaman bir şeyler eksik kalırdı. Ben de; anne babamın kızı olarak, halkımın özgürlük mücadelesini yürüten PKK saflarına katılmayı tercih ettim” ifadelerini kullandı.

‘ÖNEMLİ OLAN SİSTEMİ RET ETMEKTİR’

PKK saflarına katıldıktan sonra; sistem içerisinde yıllarca nasıl yaşayabildiğini, Kürt özgürlük mücadelesine geç katılmasının yarattığı pişmanlık duygularını Berivan Harun, şu sözlerle anlattı: “Her ne kadar pişmanlık duysam da hiçbir şey için geç değildir. Söz konusu Kürdistan ve ezilen halkların özgürlük mücadelesi olunca yanlışın neresinden dönersek kardır. Devlet sistemi içerisinde her türlü kirli oyunla kandırılıp kendi özümüzden uzaklaştırılıyoruz. Önemli olan o sistemi çözüp doğru yolu bulmaktır.”

Türk okullarında okuyan öğrencilere ve ders veren öğretmenlere yönelik çağrıda bulunan gerilla Berivan Harun, “Sizler sistem içerisinde kaldığınız müddetçe kölece bir yaşamı kabul etmiş olacaksınız. Her ne kadar okuyup meslek edinmiş olsanız da; yine de sizleri sömüren, soykırımlardan geçiren, her türlü imhayı reva gören bir devlete hizmet etmiş olacaksınız. Yani kendi düşmanınıza hizmet edeceksiniz. O yüzden bir Kürt olarak yapılması gereken şey hem devlet okullarını hem dayatılan yaşamı hem de var olan sistemi ret etmektir” dedi.