Bu defa tarihi zalimler değil Nujîyanlar yazdı…

Ne yaparsanız yapın, artık Nujîyan’ı, yani yeni yaşamı öldüremez puşt zulasında sakladığınız gülleleriniz. Çünkü Nujîyan anaların sesinde bir çığlık, Êzidî çocuklarının yüreğinde ekilmiş yeni yaşam filizi oldu. O, bir halka Nujîyan oldu.

Sözlere küsmeyen birileri var...

Sözün anlamına kavuşup, sözle başlamak ve sözde zikre ulaşmak. Sözün anlamını yitirenlere inat söz sillesi atanların ardılı olmak. Ve söze küsenlere de umut eli uzatmak. Kaç kez daha "olmaz" dediklerinde oldurttu her şeyi bir halka. "Söz" deriz ve "halk" deriz. Umut ekeriz topraklara. Sonra yüreklere Nujîyanca tohumlar düşer ve acısı…

Söze küsenlere inat söyledi ve söyletti Nujîyan’ın (yeni yaşamın) imkânsız olmadığını. Çünkü o en iyi bilenlerdendi; sözün bıçak kadar keskin, mermi kadar vurucu olduğunu. Bundandı söze hiç küsmemesi ve ömründen on koca yılını vermesi. Küsmedi söze. Tüm kötülüklerin kavuşup sözü yerden yere vuruşu karşısında bükmedi-büzmedi yüreğini. Kalemiyle kelamlar eyledi büzülmeye çalışılan bir halkın yüreğinde. İlmi-kelam için yürüdü zalimlerin çizdiği sınırların ardına. Çünkü o; en iyi bilenlerdendi sınırları ardına taşıdığı kaleminin, sınırları kaldıracağını.

Ve tarih bir daha karşımıza tekerrürle çıktı. Ama artık bozulmalıydı zalimlerin yazdığı tarih ve kırılmalıydı kalemleri. Zalimlerin yazdığı tarihe artık Nujîyanca kalemler kurşun sıkmalıydı. Bir ant içilmişti artık. Zalimlerin tarihi yok olmalıydı. 73 defa kendini Şengal’de tekerrür eden tarih bozulmalıydı. Dört yanı puşt zulasına karşı cebinde sözleriyle gelen bir Nujîyan (yeni yaşam) armağan edilmeliydi Şengal’e. Nujîyan’a giden her adımda sözler-sille, kalem-ilm-i kelama dönmeliydi tüm puştlara inat. Bunun adı da Nujîyan olmalıydı…

Ve günü gelmişti artık kuytularda yitik bir toprağa birkaç söz tohumu atmanın. O tohum 73 defa ferman yaşayan bir ananın yüzünde tebessüm, 73. ferman ile dünyaya gözünü açan çocukların gözünde ise yeni yaşamın umudu olmalıydı. Nujîyan oldu bunun adı ve zikri.

Ve zalimler biliyordu artık bunu; kadın olmalıydı yaşam ve kadınca yaşanılmalıydı. Kadında söz eylem demekti. Zalimlerin zulasına sözle çomak sokmak bozardı yalanlarla yazılmaya çalışılan yalancı tarih oyunlarını. Korkuları bundandı. Tarih artık onların elinden gidiyor muydu? Tarihi artık Nujîyan'ı umut eyleyip yüreklerine sığdıran kadınlar mı yazıyordu? Buna müsaade edilmemeliydi ve 74. ferman okunmalıydı.’ Ama bir fark olurdu 74. fermanda. Okunsa da ferman bu ferman diğerleri gibi olmuyordu artık. Çünkü bu defa kalem kadın tarafından tutularak hakikatler yazılmıştı. Ve Zalimlerin bilmedikleri bir şey vardı, o da şuydu: Kalem kadınca tutulmuştu bu defa. Ve yeryüzünde suret bulan hakikat sonunda doğru bir kalemle buluşmuştu. Kırılsa da o kalem, söze küsmeyenler için bir çift söz bırakmıştı.

Ne yaparsanız yapın, artık Nujîyan’ı, yani yeni yaşamı öldüremez puşt zulasında sakladığınız gülleleriniz. Çünkü Nujîyan anaların sesinde bir çığlık, Êzidî çocuklarının yüreğinde ekilmiş yeni yaşam filizi oldu. O, bir halka Nujîyan oldu. Ve şimdiye kadar zalimlerin yazdığı tarih bertaraf oldu. Bu defa kalemi kadın tuttu. Ve artık söz bıçağı kesmiştir çığlıkları yankılanacak…