DAİŞ’ten kurtulan iki Êzidî kadın halkına kavuştu

Rakka Operasyonu sürecinde DAİŞ’ten kurtarılan iki Êzidî kadın daha Şengal Meclisi’ne ulaştırıldı.

Rakka Operasyonu sürecinde DAİŞ’ten kurtarılan iki Êzidî kadın daha Şengal Meclisi’ne ulaştırıldı. YPG-YPJ güçleri tarafından DAİŞ çetelerinden kurtarılan iki kadın Qamişlo’dan başlayan ve Derik’teki Newroz Kampı’nda sonlanan yolculuğumuz sırasında yaşadıklarını anlattı.

Qamişlo’dan Derik’e giden bir arabada, Rakka operasyonunda DAİŞ’ten kurtarılan 2 Êzidî kadınla birlikte yolculuk yapıyoruz. Demokratik Özerk Yönetim bünyesinde çalışan bir kuruma ait olan aracın şoföründen öğreniyorum, kadınların DAİŞ’in elinden kurtarıldığını. 2 Êzidî kadın, Şengal Kadın Meclisi’ne ulaşmak için Derik’teki Newroz Kampı’na gidiyorlar. Ben de bu iki kadınla birlikte kampa gitmek için planımı değiştiriyorum. Yol boyunca sohbet ediyoruz. Her ikisi de artık kendileri için umut olmadığını düşünüyor. Ve YPG tarafından kurtarıldıklarını söylüyorlar.

DAİŞ’in Şengal’e saldırdığı gece esir düşen H. N. ve S. H.’in yolları Rakka operasyonu sürecinde YPG güçleri tarafından kurtarılmalarıyla birleşmiş. Acıları ortak ve yaşadıkları ise çok benzer.

 H.N. 7 çocuk annesi ve 35 yaşında, S.H. ise daha 19 yaşında. N.H. yaşadıklarını anlatırken dik başlı, “Bu bizim utancımız değil, bize bunları yapanlar utansın” diyor. S. H. oldukça utangaç ve ürkek. Yaşadıklarını dile getirmekte oldukça zorlanıyor. H.N. ise bir yandan yaşadıklarını anlatıyor, diğer yandan da “anlatmalısın ki herkes duysun. Bize bunları yapan köpeklerden acılarımızın intikamı alınsın ve diğer kadınlarda kurtulsun” sözleriyle ikna etmeye çalışıyor S. H’yi.

‘3 ÇOCUĞU VE EŞİ HALEN DAİŞ’İN ELİNDE’

H.N.’nin 7 çocuğundan 3’ü şu anda DAİŞ çetelerinin elinde. Katliam günü esir düştükten sonra ilk olarak eşinden ve kızından koparmışlar onu. 4 çocuğuyla birlikte DAİŞ çetelerinin vahşetinden kurtarıldığı için mutlu olduğunu ifade ediyor. Ama aklı eşi, çocukları ve kendisi gibi DAİŞ’in elinde esir olan Êzidî insanlarında. H.N. 3 Ağustos gecesi Şengal’den çıkmaya çalışırken DAİŞ’in eline esir düştüklerini söylüyor ve şöyle devam ediyor:

“DAİŞ saldırıya geçtiğinde herkes kaçıyordu. Biz de arabamızla kaçmaya çalıştık. Kontrol noktasında bizi durdular. Erkekleri ayrı kadınları ve çocukları ayrı yerlere götürdüler. Akşam’da bizi Til Afer’e götürdüler. Kadınları ve çocukları bir eve koydular. Gelip kadınların yanından erkek çocuklarından yaşları biraz büyük olanları alıyorlardı. Yine çocukları da kendileri için alıyorlardı. Daha sonra bizi Banuş Hapishanesi’ne koydular. 8 gün orada kaldık. Sonra uçaklar vurdu. Uçaklar vurunca bizi yeniden Til Afer’e götürdüler ve o okula koydular. Bizim işe yaramadığımızı söylediler ve Şia köyüne götürdüler. Genç kızları kendileri için seçip alıyorlardı. Orada benden de bir kızımı aldılar. Genç kızları Suriye’ye götürüp satıyorlardı. Daha sonra bizi Musul’a götürdüler. Musul’da da yine bizi ayrıştırdılar. Yaşlıları ve işe yaramayacaklarını düşündüklerini Irak’ta tuttular. Gençleri ve kadınları Suriye’ye gönderiyorlardı. Beni ve çocuklarımı da Suriye’ye gönderdiler. Suriye’de de iki oğlumu daha benden aldılar.”

‘KÖLE OLARAK SATILDIK’

H.N. Suriye’de çok daha zor durumlar yaşadıklarını ve çocuklarının yanında birçok defa köle pazarlarında satıldığını söylüyor. Hep korku ve acıyla yaşadıklarını dile getiren H. N. “bize yaptıkları yetmiyormuş gibi sürekli ‘siz kafirsiniz’ deyip beni ve çocuklarımı dövüyorlardı” diyor. H. N. kurtulduğu güne kadar Suriye’de geçen günlerini ise şöyle anlatıyor: “Bizi Suriye’de bir yere oradan da Rakka’ya götürdüler. Rakka’da bir yer altı hapishanesinde bir süre kaldıktan sonra Tetmur’a götürdüler. Tetmur’da yine ayrı bir yere geçirdiler. Orası da DAİŞ çeteleriyle doluydu. Bizi bir meydana çıkardılar. Ellerinde listeler vardı. Ellerindeki bir listeyi okudular. Benim de ismimi okudular. Elbiselerimizi çıkardılar ve yürüyün dediler. Orda beni bir adama sattılar. İki ay onunla beraber kaldım. Suriyeli birisiydi. Sonra o adam ve sorumluları arasında bir sorun çıktı. O da beni bir Sudanlıya verdi. O, beni ve çocuklarımı Bab taraflarına götürdü. Daha sonra oradan da Rakka’ya geçtik. Bir süre sonra kızımın da orada olduğunu ve bir adama satıldığını öğrendim. Zaten Tetmur’de bir oğlumu daha aldılar benden. Ardından Rakka’da da başka bir oğlumu aldılar.”

‘ERKEK ÇOCUKLARIMIZI KENDİLERİ İÇİN CİHATÇI YAPIYORLAR’

H.N. esir Êzidî erkek çocuklarının belli bir yaştan itibaren annelerinden alınarak cihatçı olarak kendi halkına karşı savaşmak üzere yetiştirildiklerini anlatıyor. H.N. kız çocuklarını âdet kanamasının başlamasıyla beraber kendilerine ya da pazarlarda satmak için alıyorlar. Erkek çocuklarını ise alıp eğitiyorlar. Yaptıkları zulüm yetmiyormuş gibi bir de çocuklarımızdan canavar yetiştiriyorlar. Bizi sattıkları adamların hepsi ve kendileri de DAİŞ’ti. Onların kendi aileleri de vardı. Bizi evlerine de götürüyorlardı. Evlerini de temizliyorduk. Onların kadınları da bize çok zulüm yapıyordu. Kadınları da bizi ve çocuklarımızı dövüyordu”

‘YPG’NİN YAKINLARDA OLDUĞUNU DUYUNCA CESARETLENDİM’

H.N. Rakka’da kendisini köle olarak alan adamın yanından kaçarak YPG güçlerine ulaştığını söylüyor ve DAİŞ’in elinden nasıl kurtulduğunu şöyle anlatıyor: “Rakka’ya operasyon başlatıldığını beni satın alan adamla bir başka DAİŞ’li konuşurken duydum. Arkadaşların bize yakın olduğunu söylüyorlardı. Zaten şehirde bir hareketlenme vardı. Bazı insanlar şehirden çıkıyorlardı. Ben de bir gece kendime ve çocuklarıma çarşaf giydirdim. Gizlice evden çıkarak şehirden çıkan insanların arasına karıştım. Onlarla birlikte arkadaşların olduğu yere ulaştım. Eğer onlar DAİŞ’e karşı savaşmasaydı, oradan asla çıkamazdık. Zaten öncesinde de böyle bir cesaretim yoktu. Fakat o adamlar arkadaşların bize yaklaştıklarını söylediklerinde bana bir cesaret geldi. Zaten ölümden beter yaşıyorduk.”

‘KAMPTA ARTIK GÖZYAŞLARINI TUTAMIYORLAR’

S.H. ise H.N.’nin tüm çabasına rağmen hikayesini anlatamıyor ve her seferinde cümlesi ağzında yarım kalıyor. S.H. arabada bir yandan sohbet ederken çocuklarıyla da ilgileniyor. Artık Newroz kampına ulaştığımızda hava kararmış durumda. Arabamızın kampta durmasıyla birlikte kampın güvenliğini sağlayanlar ve kamp yetkilileri karşılıyor bizi. Herkes sevgiyle karşılıyor iki kadını. Havanın soğuk olmasından dolayı hemen uygun bir yere götürüyorlar bizi. DAİŞ’in elinde esir olan yakınlarını merak eden ve kurtulmayı başarmış olan kadınları kutlamak için ziyaretler başlıyor.

İlk olarak bembeyaz giysileriyle Newroz Kampı Kadın Meclisi’nde yer alan analar geliyor. Yol boyunca hikayesini anlatmış olmasına rağmen gözünden tek bir damla yaş gelmeyen H.N. ve S.H. tutamıyorlar kendilerini ve analara sarılırken gözyaşlarına boğuluyorlar. Onları yine analar teselli etmeye çalışıyor. Bir süre sonra kadınlar arasında DAİŞ’in Şengal’e saldırıları ve esirlerin yaşadıkları üzerine sohbet etmeye başlıyorlar. Hepsi acıyla anıyor yaşadıklarını ve DAİŞ’e ve DAİŞ’in eline esir düşmelerine neden olan KDP’ye tepkilerini dile getiriyorlar.

S.H. DE YAŞADIKLARINI ANLATIYOR

Şengal Kurucu Meclisi’nde ve Êzidxan Özgür Kadın Hareketi’nde yer alan Zehra’nın da gelmesiyle daha da derinleşiyor sohbet. S.H.’de artık kadınların anlatımlarıyla birlikte kendi yaşadıklarını ve gördüklerini anlatmaya başlıyor.

 S.H. babasıyla birlikte DAİŞ çetelerine esir düştüğünü ifade ediyor, “bizi yakaladılar. Sonra ‘arkamızdan gelin sizi yine evinize götüreceğiz’ dediler. Orda, babamı bizden kopardılar. Sonra bizi Musul’a götürdüler. Musul’da yine babamlarla bir araya geldik. Ama orda 10 gün kaldıktan sonra bizi yine kopardılar. Genç kızları ayrı bir yere götürdüler. Bir gece orda bir yerde kaldıktan sonra bizi Suriye’ye götürdüler. Orda bir yerde 2 gün kaldıktan sonra beni Dera Zor’a götürdüler. Orda birine sattılar. Oradan da başka şehirlere böyle her seferinde birilerine satarak dolaştırdılar. Halep’e kadar da böyle gittik. Bu defa beni Rakkalı birine sattılar, o beni Rakka’ya götürdü. Köle gibi satılmak bir yana sürekli dövüyorlardı. Beni böyle 5 kişiye sattılar. Böyle benim gibi çok genç kız vardı. Yaşamın bir anlamı yoktu bizim için. Kaçtım ve YPG’ye ulaştım” diyor.

Odadaki kadınların hepsi aynı acıyı hissediyor, derin iç çekişlerle tepkilerini dile getiriyorlar. Analardan birisi “biz kimsenin kötülüğünü düşünmeyen bir milletiz. Bu başımıza gelenlerin acısı bir gün mutlaka onlardan çıkacak. DAİŞ köpekleri de bizi onların elinde bırakan KDP’de bizim ahımızdan yıkılacak” diyor.

Zehra ise onlara artık Êzidî kadınlarının da kendilerini koruyabilecek güçlerinin olduğunu YJŞ’nin kurulduğunu, kadınların kendilerini örgütlü bir hareket düzeyine ulaştırdığını anlatıyor. S.H. Êzîdi kadınlarının artık DAİŞ çetelerine karşı savaştıklarını kendisini kurtaran YPG-YPJ güçlerinden duyduğunu söylüyor.

Saat ilerledikçe misafirler artıyor ve iki kadının yanından ayrılıyorum. Ertesi gün öğlene doğru H.N ve S.H. çocuklarla birlikte kamp yönetimi tarafından DAİŞ’ten kurtarılan tüm diğer Êzidî kadınları gibi Şengal Kadın Meclisi’ne teslim edilerek Şengal’e gönderiliyor.