Ehmed: Rakka'yı özgürleştirmek tüm Suriye'yi özgürleştirmektir

YPG/YPJ Askeri Meclis Üyesi ve Fırat’ın Gazabı Hamlesi komutanlarından Newroz Ehmed, ANF'ye değerlendirmelerde bulundu...

Fırat'ın Gazabı Hamlesi komutanlarından, YPG/YPJ Askeri Meclis Üyesi Ehmed, Êzidî halkının intikamını alacaklarını belirtti. Ehmed, YPJ olarak kadınlara öncülük yapan bir güç olarak görülmelerinin kendilerini gururlandırdığını söyledi. Ehmed, Türk devletinin işgal girişiminin Suriye topraklarında kalıcı olamayacağına dikkati çekti. DAİŞ çetelerinin giderek güç kaybettiğini vurgulayan Ehmed, Rakka'ya ilişkin, "Rakka'yıözgürleştirmek bütün Suriye'yi özgürleştirmek anlamanı gelecektir. Hazırlıklarımızı ileride halkın kendi kendisini yönetebilmesine yönelik yapıyoruz" dedi.

YPG/YPJ Askeri Meclis Üyesi ve Fırat’ın Gazabı Hamlesi komutanlarından Newroz Ehmed, ANF'ye değerlendirmelerde bulundu...

 'QSD DEMOKRATİK ULUS TEMELİNDE İNŞA EDİLDİ’

Hangi sebeplerden dolayı QSD’yi oluşturdunuz, neye dayanarak böyle bir ihtiyaç duydunuz?

2011 yılında Rojava topraklarının büyük bir bölümü özgürleştirilmişti. Sadece Efrîn ve Kobanê kantonlarının arasındaki alan kalmıştı. Daha sonraki dönemde bölge halkı tarafından getirilen öneriler çerçevesinde, özgürleştirilmiş bölgelere yakın olan DAİŞ’in elinde bulunan alanların özgürleştirilmesi gündemimize girmiştir. Bu yapılan talepler üzerine artık Kürt ve Arap halklarının yaşam alanlarına yakın olan çete noktaları temizlemek ve halkı rahata kavuşturmak başlıca amacımız olmuştur. Çünkü bizim esas hedefimiz olan Demokratik Suriye Federasyonu çerçevesinde bölgede yaşayan bütün halkları özgürleştirmek ve halklar arasında oluşturulmak istenen çelişkilerin önüne geçmekti. Bu planlama ve yeni oluşturulan hamle ile bu çelişkileri derinleştirme çabalarının önünü almış olduk. Rojava'da öteki bölgelerde olduğu gibi derinlikli mezhep ve inanç çelişkileri gelişmedi. Çünkü Rojava'da tarihi uzun yıllara dayanan birlikte yaşamın zemini vardı. Bunun ilk örneğini ilk özgürleştirme hamlesinde gördük. Burada bütün halklar bir olup özgürlükleri için savaştılar. Bütün bu talepler ve tarihsel paylaşımlar QSD’yi oluşturma mecburiyetini ortaya koydu.

Bölgede yaşayan bütün halkları ve farklılıkları temsil edecek bir güç olmalıydı ve buna YPG olarak devam edemezdik. Bunun için de her farklılığın kendisini içinde bulabileceği bir ordulaşmanın zeminini yani QSD’yi oluşturma çalışmaları başlatıldı. Böylelikle çelişki yaratmak isteyen kesimlerin önü de alınmış olundu. İlk QSD hamlesinden sonra yaklaşık 5 bin genç direniş saflarına katılım sağladı. Halkın içinde de bir moral ve coşku yarattı. Minbic hamlesi ise oluşturan bu güce daha fazla güç kattı. Çünkü yapılan Minbic hamlesi ile birlikte DAİŞ çetelerinin bütün yolları ve dış ilişkileri kesilmiş oldu. Daha sonra bu hamle ile elde edilen moral ve güç Rakka operasyonunu gündemimize koydu. Rakka'yı özgürleştirmek bizim için tabii ayrı bir anlam ifade etmektedir. Çünkü Rakka bilindiği gibi başkent olarak görülmekte ve çok büyük bir şehirdir. Rakka'yıözgürleştirmek bütün Suriye'yi özgürleştirmek anlamanı gelecektir. Bizlerin de esas isteği ve amacı da bu temelde direnişi geliştirmek ve demokratik bir Suriye çerçevesinde bütün halkları demokratik bir yönetime kavuşturmaktır.

Kobanê hamlesinde bizim ortaya çıkardığımız sonuçlar, artık Suriye'nin eskisi gibi olamayacağıydı. Şimdi üzerinde tartıştığımız ve birçok yönü ile ele aldığımız şey, Suriye'nin nasıl yönetilmesi gerektiği çerçevesindedir. Bunu da şimdi yürüttüğümüz mücadelenin sonucu belirleyecektir. 2016 yılı içinde özelikle MSD ile birlikte yürütülen bir federasyon çalışması tartışmaları sürmektedir. Ne kadar bazı farklı yaklaşımlar olsa da bölgede olumlu ve umutlu bir hava hakim. Tabii ki bölgede bazı kesimler amaçları doğrultusunda bu çabaları farklı değerlendirdiler. Bu çalışmalar  Kürt, Arap ve Süryani kesimlerden katılımlar ile yürütülmektedir. Federasyon üzerinden yürütülen tartışmalar olumlu sonuçlar ortaya çıkardı, diyebiliriz. Gün geçtikçe de bu temelde katılımlar artmaktadır. Tabii şu anda Suriye rejimi ve öteki bazı güçler bu federasyon önerisini resmi bir biçimde kabul etmiş değiler ve bu da onların değerlendirmeleridir. Fakat bunu da herkes iyi bilmektedir ki, bu yapılan tartışmalar ve getirilen öneriler Suriye'nin gelecekteki kaderini belirleyecektir. Eğer gerçekten bütün Suriye halklarının iradesi kabul edilecekse o zaman tek çözüm olarak bizim ortaya koyduğumuz demokratik Suriye federasyonu önerisi kabul edilmelidir. Hiç kimse de bunu görmezlikten gelemez. Şu anda Rakka'yı özgürleştirmek için savaşan bütün halklar artık eski Suriye'yi kabul etmeyeceklerini ve bütün halkların eşit şekilde temsiliyetlerini bulduğu ve demokratik bir sistem ile yönetilmek istediklerini belirtiyorlar. Bu istemler ve verilen demokrasi mücadelesi de bizim elimizi güçlendirecektir.

'MİNBİC HAMLESİNİN AMACI KONTONLARIN BİRLEŞTİRİLMESİYDİ’

Minbic'in özgürleşterilmesinin esas amacı neydi?

Şimdi bununla bağlantılı olarak Minbic ve Şehba halmleleri esas olarak üç kantonu birleştirmek için yürütülmüştür. Çünkü özelikle bu üç kantonda daha çok Kürt halkı yaşamaktadır. Bu yapılan hamlelerde olumlu sonuçlar alınmıştır. Özelikle DAİŞ çeteleri ve Türk devletinin çetelerinin esareti altında yaşayan birçok insanımızı ve bölgemezi özgürleştirdik. Bu bölgedeki halkların bir güç olmasını ve birlikte yaşamasını istemeyen ve savaş ile bunun önünü almaya çalışan da Türk devletidir. Cerablus ve El-Bab'a saldıran güçlerin esas amacı, Kürtlerin yaşadığı kantonların birleştirilmemesi, Kürtlerin bir güç olmaması ve Kürtlerin birlikte yaşam projesini engellemektir. Onun içindir ki, böylesi bir vahşi saldırı girişiminde bulunmaktadırlar. Bugün bunu artık açık bir şekilde dilendirmektedirler ve açık bir şekilde saldırılarını sürdürmektedirler. Bizim de şimdi geliştirmeye çalıştığımız hamleler, daha fazla bölgedeki gücümüzü sağlamlaştırmak ve güçlendirmek temelindedir. Ne kadar da bölgede istenen birleşmeyi sağlayamadıysak da, herkese artık Kürtlerin bu topraklarda bir güç olduğunu kabul ettirdik.

Yarın bölge nasıl yönetilecek?

Biz de şuna inanıyoruz ki, bölgede önümüzdeki dönemde daha büyük kazanımlar elde edilecektir. Bunun için de mücadelemiz en üst seviyede devam etmektedir. Şimdi dışarıdan gelip bölgeye saldıran güçlerin hiçbir meşruyeti yoktur. Türk devletinin Rojava Kürdistan'ı topraklarına girmesinin ve Suriye'yi işgal girişiminin hiçbir geçerli sebebi yoktur. Her ne kadar topraklarının güvenliğini sağlamak gibi gibi bahaneleri olsa da hiçbir gerçekliği yoktur bunun. Türk devletinin DAİŞ’e verdiği destekler gözler önündedir. Burada çıkan sonuç ile birlikte kimin haklı kimin haksız olduğu iyi görülmektedir. Bundan dolayı da Türk devletinin işgal girişiminin Suriye topraklarında kalıcı bir şekilde olması imkansızdır çünkü hiçbir meşruyeti yoktur. Bütün bu nedenlerden dolayı bizim de bölgede kantonları birleştirmek ve istenilen yaşam koşullarını halkımıza sunmak için çalışmalarımız ve çabalarımız devam etmektedir. Pratikte de görülmektedir ki, hiçbir güç Kürtlerin arasına sınırlar çizemez, parçalayamaz, bunu bizim ortaya koyduğumuz mücadele açıkça ortaya koymuştur.

‘RAKKA HAMLESİ, KÜRT HALKINA DÖNÜK BASKILARIN SONUCUDUR'

Bu başlatmış olduğunuz hamle planladığınız gibi yürüyor mu; hangi aşamada?

Daha önce de belirtmiş olduğumuz gibi, Rakka hamlesi için büyük bir güç eğittik ve hazırladık, özellikle bölge halkından insanları eğittik ve bunlar operasyona dahil oldular. Bu hamle planlandığı gibi başladı ve planlandığı biçimde yürüyor. Bu operasyon geniş bir kapsamda ele alındı çünkü DAİŞ orada büyük bir gücünü yığmış durumda ve büyük tedbirler alıp savunma hattını güçlendirmiş durumda. Bu sebeple operasyon iki aşamalı olarak planlandı; birinci aşama, şehri dört taraftan kuşatmaktı ve bu hamle başarıyla gerçekleşmiş durumda. İkinci aşamada da şehrin tümden özgürleştirilmesi hedefleniyor. Geniş bir bölge, birçok köy ve mezrayı kendi içine alıyor. Biz de sivillerin zarar görmemesi adına, büyük bir titizlikle adım adım operasyonu yürütüyoruz. Güçlerimiz, birinci aşamada, 10 gün içerisinde, Rakka’nın kuzeyinden şehre yaklaşıp yaklaşık 700 kilometrelik bir alanı, onlarca köyü başarılı bir biçimde kurtarıp, ilk aşamayı başarıyla sonuçlandırdılar.

Operasyonun birinci aşamasında biz bölge halkının bize olan yaklaşımına da tanıklık ettik; halkın bize olan yaklaşımı olumluydu ve bizi büyük bir sevinçle karşılayıp, kucakladılar. Ve hemen akabinde örgütlenme çalışmalarına başlayıp, uzun zamandır, bizi beklediklerini ama geç kaldığımızı belirterek bize sitem ettiler. Bölge halkının bize yönelik bu içten yaklaşımı ve heyecanı, bizim güçler için de büyük bir güç ve moral kaynağı olup, savaşçılarımızdaki kararlılık düzeyini daha da güçlendirdi. Tabii  bu durum, bize de ikinci aşamada daha da başarılı olma gibi yolu araladı. Çetelerin savaşı şu anda daha çok mayın patlatma biçiminde. Eskisi gibi kitlesel bir yönelme durumu yok, taktik değiştirmiş konumdalar. Birinci aşamaya göre, savaşa katılım düzeyi daha da artmış düzeyde, şüphesiz bu durum bizim başarımızın göstergelerinden biridir. Bu aşamada yeni güçlerin katılımı daha da arttı, fakat biz şu anda daha çok halk içerisindeki eğitime ağırlık vermiş durumdayız. Var olan engellere rağmen Bab yolunu açma gibi bir çabamız söz konusu. Elbette, barajı ele geçirmek çok önemli ve düşmana ağır bir darbe olacaktır. Doğrudur; birçok alana yerleşmış durumdalar fakat aynı zamanda zayıflıkları da görünür durumda. Çünkü çetelerin içinde hem kaçma hem de teslim olma artmış ve bu da onların güçsüzlüğünü gösteriyor.

'ÊZİDÎ KADINLARIN İNTİKAMINI ALACAK GÜÇTEYİZ'

Koalisyon güçlerinin rol ve misyonu hakkında neler söylersiniz?

Rakka hamlesi tüm dünyanın gündemini teşkil eden bir konuydu. Hamleyi daha da geliştirme adına Koalisyon Güçleri ile tartışmalar yürüttük. Tartışmalarımız daha çok destekleme, cephane tedariki ve katılım düzeyi konuları çerçevesinde gelişiyordu, şu ana kadar destekleri görebiliyoruz. Bu hamle, diğerlerine nazaran, daha büyük bir güç gerektiriyor ve Koalisyon Güçleri'nin desteğiyle devam edecek. Onlar da açıklamalarında güçlerini daha da güçlendireceklerini belirttiler. Daha çok cephane ve havadan destek verme durumları olacak. Karada da ilerleyen bazı ekipmanlerı mevcut. Savaşımımızda YPJ öncü bir güç olarak rolünü oynuyor, kuşkusuz YPJ olgusu bölge halkı üzerinde, olumlu anlamda çok büyük etkiler yaratmış durumda. YPJ olarak bizim Rakka’yı özgürleştirmemizin temelinde kadını özgürleştirme amacı vardır; çünkü DAİŞ Rakka’yı kendi merkezi olarak yapılandırmış durumda. DAİŞ orada kendi sistemini inşa etmiş ve bu sistemlerini de daha çok kadını baskılama, köleleştirme üzerine kurmuş. Çetelerin Êzîdî kadınlarımıza ve halkımıza yönelik saldırılarını hiçbir zaman unutmayacağız, kadınlar hiçbir zaman bu vahşi saldırıları unutmayacak. Bu sebeple, bu temel üzerinden biz bu hamleyi başlattık. Bu savaşta YPJ, savaşın öncü gücü olarak yer alacaktır. Bazı güçler Musul hamlesine kadınları da savaşa katalım dediler. ÖSO gibi birçok güç kadın ordusunu yaratacaklarını iddia ettiler, fakat kuşkusuz önemli olan sonuçtur. Doğrudur, bir yönüyle mutlu oluyoruz, fakat kadınlara yaklaşımı çok araçsal. Her ne kadar bu biçimde demokratlaştıklarını iddia ediyor olsalar da, bu mümkün değil, zihinsel ve düşünsel paradigmaları buna uygun değil. Biz Şehba, Girê Spî ve başka yerlerde kadın istemlerine tanıklık ettik, fakat bu kadınların istemlerinin çete ve faşistler tarafından kontrol altına alınmalarına izin vermemeleri gerekir. Biz daha önce de belirtmiştik; YPJ olarak, kapılarımız tüm dünya kadınlarına açıktır. Biz YPJ olarak, kadınlar için öncü bir model olarak algılanıyor olmamız bizim için onur ve gurur kaynağıdır. Tüm kadınların ve özellikle de Êzîdî kadınların intikamını alabilecek güç ve inançta olduğumuzu belirtiyoruz.

'HALK YÖNETECEK'

Rakka’nın özgürleştirilmesinden sonra, şehrin yönetimi nasıl olacak?

Bu bölge diğer bölgelere nazaran biraz daha farklı. Bizim askeri güç olarak bu şehri yönetiyoruz ama çabamız halkı kendi kendini yönetebilecek bir örgütlenme düzeyine ulaştırmak ve doğru olan da bu. Bu bölge insanının istem ve arzusu umutlarımızı daha da büyütüyor. Hazırlıklarımızı ileride halkın kendi kendisini yönetebilmesine yönelik yapıyoruz. Bölge insanı da kimin onların çıkarları uğruna savaştığının farkında, bu sebeple de savaşa katılma istem ve arzusu her geçen gün daha da artıyor.