Fedaileşen devrimci bir yürek: Rojbin Arap -II

Rojbin Arap, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a yönelik gerçekleştirilen komployu protesto amacıyla fedai eylem düzenledi.

Rojbin Arap ile tanışması çok eskilere dayanan ve özgürlük mücadelesi saflarına birlikte katılan bir arkadaşı onu günlüğünde anlattı…

"Rojbin değildi ki, bildim bileli adı Savra ve biz Savra Arap olarak hitap ediyorduk.

Ben her zaman kadın arkadaşlar karşısında utangaç olmuşumdur. Savra karşısında da aynıydım. Savra ile uzun zaman sonraki ilk karşılaşmamızda arada bir beni sohbete çekmek için çeşitli sorular soruyor. Ben ise kaçamak cevaplarla işi geçiştirmeye çalışıyordum.

…o günü çay ve ateş başı sohbeti ile bitirivermiş ve yeni bir güne uyanmıştık.

Üzerinde sarı elbise yeleğini indirmiş, raxtı belinde, bir o yana bir bu yana koşuşturuyordu. Arkadaşlara müdahale ediyor, dinlemiyordu…

Rojbin arkadaş mutluluğundan dört köşe oluyordu. Sanki bayrama gidercesine heyecanlı, telaşlı ve sabırsızdı. Bu durum karşısında bir kez daha şaşırmıştım...

Espri gücüyle o durumda bile arkadaşların gülmesini istiyor, üzülmesini istemiyordu.

Bazen gidip mayıncı arkadaşa bombanın yapılışında yardım ediyordu. Bomba yapımında da eksik kalan yanlara dikkat çekiyor ve biçime de önem gösteriyordu. Arkadaşların yanına geliyor; onlara sevgi, özlemle bakıyor ve onları kalbinin orta yerinde saklıyordu.

O günün her anını değerlendirmek, anlamlandırmak için oturmuyor; yemek yapıyor, çay yapıyor, arkadaşlarla ateşli tartışmalar yapıyordu. Her sözü bir nasihat gibi ve ilgiyle dinliyordu. Ben de yoğun bir acı yaşıyor ancak hissettirmiyor ve onun konuşmalarını hafızama kaydediyordum.

'ÖLÜM DEĞİL, YENİDEN DOĞUŞ'

O ise arkadaşlarla geçireceği son güne yılları sığdırmak, anı anına yaşamak için her şeyi yapıyordu. Acele ediyordu. Sanki kaçacak bir uçağın randevusundaydı. Onun için her şey anlamlıydı. Son günün anlamı özlemi içindeydi. Bir an bile olsa 'ölüm' sözcüğünü ağzına almadı.

'Bu defa özgürce doğacağım. Kaybedecek hiçbir şey yok. Ama kazanılacak bir tarihtir. İnsan olma mutluluğuna, erdemine varmaktır. Acele etmem lazım. Önce benim bu eylemi yapmam lazım' diyordu. O dediği de bilinmeyen bir isim bir sırdı. O isim gizemliydi ve ilgili çevreler dışında kimse bilmiyordu. Uzak taşlardan birine oturmuş ve onu seyrediyordum.

'GİTME VAKTİ GELMİŞTİ'

Yanımızdan ayrılarak bombanın tamamlanıp tamamlanmadığına bakmak için gitti. Eline alıp bakıyor, kontrol ediyor, yere koyup nasıl patlatacağını öğreniyordu. Kısa bir süre sonra bütün hazırlıklar tamamlanmış, gitme vakti gelmişti.

Heyecanlı, acı dolu bekleyiş ve hiç bitmesini istemediğim bir gün çarçabuk bitmişti. Olanlara ve olacaklara halen inanmıyor ve inanmak da istemiyordum. Yanıma gelerek şunları söylüyordu:

'Bilmeni isterim ki bu eylem benim için bir ölüm değil, yeniden doğuş ve yeniden yaşamaktır. Zilan yoldaşı düşün. Beritan yoldaşı düşün. Onlar gibi olmak istiyorum. Başkan Apo’nun onurluca yaşayan ve ölen bir militanı olmak ne güzel. Sen hiç üzülme, daha paylaşacağımız çok günler var. Ben olmasam bile aynı yola baş koymuş iki insanız biz. Bir gün elbette fiziki olarak ayrılacağız. Ama savunduğumuz düşünce ve aldığımız ruh bizi bir tutacak her zaman…’

Giderken, 'Kaybedecek tek şeyim var. O da bu güzel yaşamda yoldaşlarımdan kopmaktır. Ama benim için en büyük birliktelik bundan sonra başlayacaktır' dedi…

Son tokalaşma, vedalaşma zılgıtlarla süslenmişti. Bütün alkışlar onun içindi. ‘Görüşeceğiz, görüşeceğiz’ diye tekrarlayıp duruyordu. İçten içe derin bir nefes çekerek bütün arkadaşları bir el hareketiyle selamlayarak patikanın yolunu tuttu.

Ama eylemini yapamadan geri döndü…

Geri döndükten bir gün sonra alana operasyona çıkan askerlerin giderek bize yakınlaşması ve çatışmaya girme riskini önlemek için Zoma Cafer Mate köyüne geri çekilme yapmıştık.

O sırada işin aceleye gelmesi kimin nerede mevzileneceğini bilmediğimizden dolayı vedalaşmadan belli bir yere kadar beraber gittik. 'Tekrar buluşacağız' düşüncesiyle vedalaşmadan ayrıldık…

Ama işler planlayıp düşündüğümüz gibi çıkmadı. Operasyona çıkan askerler o günün akşamına doğru çekilmişlerdi. Bunun üzerine Rojbin arkadaş da sabaha kadar bekleyip karanlık olmadan eylemi gerçekleştirmek için alelacele gitmişti...

Cilo kapısından aşağıya doğru inen arkadaş kafilesine takıldı gözüm. Tek tek saydım ve adlandırdım. Birini o sandım. Oydu işte gelen. Eylem bir kez daha durdurulmuş demek ki, dedim. Giderek yoğunlaşan grup ve belirginleşen bireyler birer hayal gibiydi. Netleştiremediğim şahsa dürbünü tepretmeden, gözümü kırpmadan bakmak istedim.

Dürbünü, altına bir taş koyarak sabitleştirdim. İçime ister istemez bir kuşku düştü. Gelen o muydu? Uzunca ara vermeden baktığımda gözüm kararıyor, seçmekte zorlanıyordum. Grup neredeyse yanımıza varacaktı ve ben halen yerimdeydim. Grubu teker teker tanıyor, bir türlü onu bulamıyordum…

'CİLO'NUN RÜZGARLARINA KAPILIP GİTMİŞTİ'

Cilo’nun rüzgarlarına kapılıp gitmişti. Ben ise naçar bir halde noktaya geri döndüm. Kendal arkadaşın yanına gittiğimde gülerek, 'Merak etme eyleme göndermedik. Çarçela tarafına geçiş yaptı. Onu oradan istediler. Buraya gelmek istiyordu ama acele gitmesi gerekiyordu ve sana da selamları vardı' dedi…

'ÖNDERLİĞE YÖNELİK KOMPLOYA KARŞI FEDAİLEŞMİŞTİ'

BBC akşam haberlerinde İtalya’da Başkan Apo’nun yakalanışı bir kurşun gibi yüreğime saplandı…

Yüksekova’da gerçekleşen intihar eylemi sonucunda dört askerin ölü, yedi askerin yaralı olduğu haberi zılgıtlarla, çığlıklarla, sloganlarla karşılanmıştı. Rojbin arkadaş görevini layıkıyla yerine getirmiş, herkesten önce davranmış, zaman geçirmeden karşılığını vermişti komploculara...

Kürt-Arap halklarının ilişkisinde bir köprü oluyordu. Her şeyden önemlisi de benimsediği bir düşüncenin ve ideolojinin bir militanı ve mücadele kişiliği, fedai kişiliği ile en zor süreçlere cevap olabilmişti. Yaşamı uğruna ölecek kadar seven samimi, bağlı duruşu ile bir örnekti. ‘Ben baş koyduğum bir düşüncenin amansız bir savaşçısı olmak istiyorum’ diyordu…"