HDP'li kadınlar: Eş başkanlığı yarattık, 'tek başkanlığa' HAYIR!

HDP Kadın Grubu, kapatılan kadın kurumlarının temsilcileriyle bir araya geldi. Toplantıda, "Özgürlüğümüzü mutlaka kazanacağız” mesajı verilirken, "Eş başkanlığı yaratan kadınlar, tek başkanlığı kabul etmeyecek" denildi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Toplantısında, kapatılan kadın kurumları ile bir araya geldi. HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ tutuklandıktan sonra ilk kez toplanan kadın grubu, kapatılan kadın kurumlarını ağırladı. Toplantı, HDP Grup Başkanvekili Filiz Keserstecioğlu başkanlığında başladı. 

Milletvekilliği düşürün HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’ın görüntülerinden oluşan sinevizyon izlendi. Kadınları alkış ve zılgıtlarını kesilmediği salonda, “Jin jiyan azadi”, “Dünya yerinden oynar kadınlar özgür olsa” sloganları atıldı.

TAŞDEMİR: YANILIYORLAR!

Kadın Meclisi Sözcüsü Dilan Dirayet Taşdemir, kürsüye çıkarak Türkçe ve Kürtçe selamlara yaptı. Taşdemir, tutuklu milletvekilleri, belediye eşbaşkanları ve tutuklu kadınları hatırlatarak, “Eğer 4 Kasım Darbesi ile cezaevinde rehin tutulmamış olsaydı bugün burada, bu kürsüde sizlere Eş Genel Başkanımız Sayın Figen Yüksekdağ seslenecekti. Ama kadınların mücadelesinden sesinden ve sözünden korkanlar, kadın iradesini cezaevlerinde rehin tutarak başaracaklarını sanıyorlar. Yanıldıklarını bilmiyorlar” dedi.

HDP’ye yönelik saldırılar kapsamında 21 Şubat’ta Yüksekdağ'ın vekilliğinin düşürüldüğünü belirten Taşdemir, Türk Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a siyaset yolunu açan yasayla Yüksekdağ'ın vekilliğinin düşürüldüğünü söyledi. Taşdemir, "Bugün bir partinin genel başkanı için anayasayı değiştirmeye kalkanlar, başka bir partinin genel başkanını anayasayı çiğneyerek Meclis dışına itiyor. Sağduyulu, eşitlikçi, özgürlükçü bir siyaset yaklaşımı faşizme kurban edilmek isteniyor. Savaş siyasetini tırmandırmak için hazırlanan çökertme planının meclis ayağı uygulamaya konuluyor" diye konuştu.

'KARARIN GEÇERLİLİĞİ YOKTUR'

Taşdemir, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Figen Yüksekdağ, Türkiye’nin üçüncü büyük partisinin Eş Genel Başkanıdır. Aynı zamanda Meclis’teki tek kadın Eş Genel Başkan’dır. Bu saldırı ile Yüksekdağ şahsında halkların ortak yaşam umudunun hedeflendiğini biliyoruz. Halklar iradesini seçerken sizden icazet almadı. Sizin yok saymanızla da bu irade ortadan kalkmaz. Bizim nezdimizde bu kararın bir geçerliliği yoktur. İnsanlar diri diri yakılabilir fetvasını dillendirenler paneller verebilirken, eşbaşkan posterleri toplatıldı. Bu pervasızlığa, hukuk tanımazlığa son verin. Sizin kararınızla bu vekalet düşmeyecektir.

'TEK BAŞKANLIĞI KABUL ETMEYECEĞİZ!'

Bu iktidarın en temel özelliklerinden biri de gerçeği ters yüz etmesidir. 14 yıldaki tek beceri budur. Yandaş basında, vekillerimize, partimize dair itiraflar yayınlandı. İddianamelerde yargılanan şey barışın, kadın özgürlük mücadelesinin kendisidir, AKP’ye karşı geliştirdiğimiz muhalefetin kendisidir. Bu yargılanıyor. Ama şunu bilsinler, evlerde, sokaklarda, serhildanlarda çoğalan kadınlar asla boyun eğmeyecek. Eş başkanlık sistemiyle siyaseti dönüştüren kadınlar tek başkanlığı kabul etmeyecektir.

Bugünkü kadın grubu toplantımız, kadınlar açısından iki önemli tarihi buluşturuyor. Bir yönüyle başörtülü dindar kadınlar için yarattığı zulümle tarihi körelten, öbür yanıyla kadınların barış iradesinin vurgulandığı bir mutabakat heyecanı yaratarak tarihi güçlendiren bir kesişme noktasından, 28 Şubatlardan sesleniyoruz sizlere.

28 Şubat 1997 ordu ve bürokrasinin irticayı engelleme iddiasıyla ağırlıklı olarak dindar kadınları hedef aldığı, siyasetin bedelinin kadınlara ödetildiği bir tarih. Fakat sırf başörtülü oldukları için işlerinden atılan, emeklerine el konulan, üniversitelerde saldırıya uğrayan kadınlar, bu mağduriyetleri direnişe çevirerek kadınlar arası bir dayanışmayı örmeyi başardı. Hüznünden isyan inşa etti. Kadınlar birleşerek 28 Şubat zihniyetini tarihin çöp sepetine attı.

28 Şubat’ta Merve Kavakçı’yı meclise çıkarmayan zihniyetle Figen Yüksekdağ’ın vekilliğini düşüren zihniyet aynı zihniyettir. Biz kadınlar darbeci zihniyeti bir kez daha tarihin çöp sepetine göndereceğiz.

'SAYIN ÖCALAN KADINLAR İÇİN ÇABALADI'

28 Şubat 2015 ise çok değil, sadece 2 yıl önce Türkiye’de barış ihtimalinin gerçeklik kazandığı bir başka tarih. Sayın Öcalan’ın ısrarla üzerinde durduğu, kadınları çözümün bir tarafı olarak masada olması için çaba sarf ettiği Dolmabahçe Mutabakatı, bugün önümüze konulan anayasa taslağından farklı olarak, bütün toplumsal kesimlerin temsil edildiği, kadınların barışın gerçekleştirilmesindeki öncülüğünün vurgulandığı bir toplumsal sözleşme önerisiydi.

'AKP SAVAŞI SEÇTİ'

AKP Mutabakat yerine savaş ittifaklarını, diyalog yerine tehdidi, yasa yerine KHK’ları seçmemiş olsaydı; bugün Dolmabahçe Mutabakatı’nda 10. maddede altı çizilen demokratik bir Anayasa yapımını konuşuyor olabilirdik. 53 yıllık savaşın ardından uzlaşma zeminini yaratmış olan Kolombiya örneğinde olduğu gibi, barışı inşa ederek kadın özgürlüğünü güçlendiriyor olmanın heyecanında buluşuyor olabilirdik. Savaş politikasında ısrar edenler, barış ve özgürlük mücadelesi yürüten kadınlara saldırdı.

İktidar barış ve çözümden ablukaya alınan kentlere, darbe girişimine, OHAL’e ve tek adam rejimine kadar getirdi. Biz kadınlar bunlara hiçbir zaman boyun eğmedik. Bu savaş politikalarını sürdüğü OHAL’i kadınlar olarak yaşıyoruz, en fazla bedeli biz ödüyoruz. Şehirler, sokaklar, evlerin içinde militarist, eril zihniyet iktidar olmaya çalışıyor.

Bugün bile 21. Yüzyılda 2017 yılında Mardin’in Nusaybin ilçesine bağlı Xerabê Bava köyünde bir vahşet yaşanıyor. Günlerdir bu köyde ne oluyor biz biliyoruz. Nusaybin’de Cizre’de yaşananlar orada tekrar ediyor. Orada yaşayan bütün canlılar şiddete maruz bırakılıyor. Kadınlar cinsel şiddete uğruyor. Savaş seyirlik hale getiriliyor, cinsiyetçilik ve militarizm normalleştiriliyor. Evler karargaha dönüştürülmüş durumda. Fotoğrafların hesabını vermesi gereken İçişleri Bakanı bu işkenceyi sahipleniyor.

'KAYYUMLAR KAZANIMLARIMIZI GASP EDİYOR'

İktidar darbe girişimini fırsata çevirerek kadınların kazanımlarına el koyuyor. Bugün 35 belediye kadın eşbaşkanımız tutuklu. Bu kadın arkadaşlarımızın çoğunun belediye başkanlığı sürecinin, aynı zamanda erkek egemenliğine karşı bir mücadele süreci olduğu unutulmamalıdır. Kadın özgürlüğünü esas olan toplumcu belediyecilik anlayışımız, kayyımlarla gasp ediliyor. Kayyımlar ilk kadın kurumlarını kapattı, işlerine son verdi. Kadınların HAYIRı, bu sefer bin bir emek ve mücadeleyle elde ettiğimiz kazanımlarımıza sahip çıkışımızın sesi olacak. Bu kayyımcı siyasete ‘dur’ diyeceğiz.

İktidarın güvenlikçi politikalarıyla sokaklar, evler daha da güvensiz hale getirdi. Kadınlar olarak bu hükümete güvenmiyoruz. 14 yılda açığa çıkan tablo ortada. Biz deneyimleyerek, yaşayarak bunları öğrendik. Kadın katliamları arttı, şiddet arttı, istihdam oranlı düştü. 21 bakanlıktan sadece biri kadın o da Aile Bakanı. Kadınlar iktidar iktidarın politikalarını güvensiz görüyor ve bu iktidara güvenmiyorlar. İktidar kadınların gelecekleri hakkında söz söylemesini istemiyor. Kadınlara tüm faşist uygulamalar gibi sadece annelik rolü yüklüyor.

'MUTLAKA KAZANACAĞIZ!'

Kadınların sokağa çıkma hakkını elinden almayacağının garantisi yok. Bunu engelleyecek bir mekanizma da yok. Peki bunu kim engelleyecek. Anayasa Mahkemesi ve Meclis diyorlar. Başkanın seçtiği AYM adil karar veremez. İradesizleşen Meclis karar veremez. Bu anayasa referandumu kadınlar açısından tehdittir ve güvenilmezdir. Bizler bu politika karşısında şu sloganı her yerde yükselteceğiz: Özgürlüğümüzü mutlaka kazanacağız.

ROJAVA SELAMLANDI

Rojava’da kadınların mücadelesi dünya kadınlarına umut ışığı oldu. HDP başlı başına kadınların kazanımlarından bir tanesidir. Biz kadınlar tarihsel örneklerden de biliyoruz ki faşizm yıkıcı olduğu kadar yeni toplumu da yaratır. Bugün referandumda oylanan böyle bir toplum isteyip istemediğimizdir. Kürtler nasıl bir toplumda yaşanacağını örnekleriyle çok iyi biliyor.

'HAYIR İLE ÇÖZÜMÜ GETİRECEĞİZ'

7 Haziran’dan bu yana güvensizliği politika olarak kullanıyorlar. Kadınlar olarak bu güvensizlik ortamını kırıp 'Hayır' diyeceğiz. Hayır’larımızın örgütlediği heyecanla gücümüzü yeniden açığa çıkartacağız, mücadele alanımızı genişleteceğiz. Toplumsal kesimlerin dışlandığı tek adam rejimini değil, bir toplumsal sözleşme olarak anayasayı konuşuyor olacağız. Sınırsızlaşan iktidarı, hukuki sınırlara geri çekeceğiz. HAYIRımızla, toplumsal sorunların çözümünde kadınların rolünü açığa çıkartacağız. Geleceğimizle ilgili kararlarda kadınların inisiyatifini belirginleştireceğiz, toplumsal sorunların çözümünde muhatap olacağız.

8 Mart’ın coşkusunu yaşamaya devam ediyoruz. OHAL koşullarında sesin, sözün yasaklandığı ortamda bir kez daha alanlarda, sesimizi sözümüzü birleştirerek, kadın düşmanı politikalara alanlarda bir kez daha “Hayır” diyeceğiz. Bu vesileyle Dünya kadınlarının 8 Mart’taki uluslararası grev çağrısını coşkuyla selamlıyoruz: Bir kişi daha eksilmeyeceğiz; sözümüzle, rengimizle, kahkahalarımızla çoğalarak direneceğiz. Kadın mücadelesinin evrenselliğini hiçbir güç engelleyemez."