Hozat: İşbirlikçilik, hainlik ve ihanet kimseye bir şey kazandırmaz

AKP ile KDP arasında yapılan görüşmeleri değerlendiren KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Besê Hozat, ‘’Ankara görüşmesinde Kürt Özgürlük hareketini tasfiye etme planı çıktı, gerilla alanlarına da saldıracaklar’’ dedi.

News Channel TV'de yayınlanan, Ülkeden programına konuşan KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Besê Hozat gündemdeki konuları değerlendirdi.

Şengal’e yönelik saldırıları değerlendiren KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Besê Hozat, ‘’işbirlikçilik olmasaydı dört parça Kürdistan çoktan özgürleşmişti’’ dedi.

Hozat konuya ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu: Şimdi sömürgeci güçler, başta Türk ulus devleti, kurulduğundan beri bütün çabası Kürtlerin arasında birliğin sağlanmamasına çalışmaktır. Türk devletinin en büyük korkusu, kâbusu Kürtlerin ulusal birliğini sağlamasıdır. Bu Türkiye açısından büyük bir kâbus ve tarihsel bir korkudur. Bunun gelişmemesi için her türlü şeyi yapıyorlar, yaptılar, yapmaya da devam ediyorlar. Çünkü Kürtler Birliği'ni sağlarsa sömürgecilik yenilecek, inkâr-imha siyaseti tarihe gömülecek, Kürdistan özgür olacak, sömürgecilik Kürdistan'dan sökülüp atılacak ve artık tarihe karışacak. Hiçbir sömürgeci güç artık Kürtlerin inkârı, imhası üzerinden bir politika, bir siyaset yapamayacak ve sömürgecilik bitecek. Türk devleti bunu bildiği için Kürtlerin ulusal birliğini sağlamaması için her şeyi yapıyor ve bu konuda da en fazla sarıldığı şey Kürt işbirlikçiliğidir. Kürtlerin içerisinde o tarihsel ihanet damarıdır, işbirlikçi gelenektir. Sımsıkı sarılmış ona ve onu sürekli yanında tutuyor, kendi hizmetine koyuyor, tüm sömürgeci, soykırımcı planlara dâhil ediyor ve ona dayanarak soykırım siyasetini, inkâr-imha siyasetini Kürdistan’da Kürtler üzerinde yürütüyor, uyguluyor. Mesela koruculuk nasıl çıktı? Öncesinde de Hamidiye alayları vardı, şimdi koruculuk bunun devamıdır. Dört parça Kürdistan’daki işbirlikçilik Hamidiye alaylarının devamıdır. En fazla zararı kime verdi bunlar, Kürtlere verdi. Kendi halkına verdi. Sömürgeci, işgalci hegamonik gücün yanında yer aldılar ve halkına soykırım uyguladılar. Şimdide bu işbirlikçi damar ve gelenek sömürgecilikle hareket ediyor. Tüm soykırım, işgal, sömürgeci politikaların içerisinde aktif rol üstleniyor, tüm soykırımcı pratik planların içerisinde yer alıyor ve uyguluyor. İnanın bu işbirlikçilik olmazsa şimdi dört parça Kürdistan kesinlikle çoktan özgürleşmişti, Kürtler özgürlüğüne kavuşmuştu ve sömürgecilik tarihe karışmıştı. Sömürgeciliğe sürekli güç veren, cesaret veren, devamını sağlayan, ona can suyu aşılayan her zaman Kürtler içerisindeki bu işbirlikçilik olmuştur. Şimdi Kürtlerinde en büyük talihsizliği budur işte.

ŞENGAL’İ İŞGAL ETME HAZIRLIKLARI ZUMAR’DA YAPILDI

Bir tarafta dünyada hayranlık uyandıran gerçekten muhteşem bir direniş geleneği, bir taraftan da büyük bir utanç olan, insanın nefret ettiği bir ihanet ve işbirlikçilik damarı geleneği. Mesela bu olmazsa Türk devleti Kürdistan'da katliam mı yapar? Bu işbirlikçilik olmazsa bugün AKP-MHP faşizmi Cizre’yi, Nusaybin’i ve köylerini, Sur’u, Şırnak’ı, Gever’i yakıp yıkar mı? On binlerce Kürt siyasetçiyi zindanlara mı tıkar, siyasi soykırım mı yapar, Kürtlere kültürel, fiziki soykırım mı uygular? İşbirlikçilik olmazsa bunu yapamaz. Bundan cesaret alarak yapıyor. İşbirlikçilik olmazsa AKP, Türk devleti cesaret alıp Cerablus'a, Bab’a, Mınbiç’e mi saldırırdı, tehditler mi savururdu? Rojava üzerinde, dört beş yıldır Rojava devrimini tasfiye etmek için politika plan mı yapardı işbirlikçilik olmasaydı. Yapamazdı. İşbirlikçiliğe dayanarak yapıyor. Rojava'daki saldırılarda da esas dayandığı işbirlikçiliktir. Cerablus işgali de öyledir, buna dayanarak yaptı. Güney işgali de öyledir. İşbirlikçilik Türk devletini Başika’ya, Bamerni’ye, Kanimasi’ye getirdi. Şimdi güneyde Türk devletinin ve sömürgeciliğinin altı yedi tane askeri üssü var. Diyorlar bu Ankara görüşmesinde de anlaşma yapmışlar, üç dört tane daha askeri üs kuracaklar. KDP bu konuda da anlaşmış. Başika’nın dışında Tel Afer, Şengal, Musul çevresinde ayrıca askeri üs kurma konusunda anlaştıkları söyleniyor KDP’yle. Birde zaten o Zumar tarafında da askeri üs kurdular. Şengal’i işgal etme hazırlıkları, pratik planlaması orada yapıldı. Bu anlamda işbirlikçilik Türk sömürgeciliğine Güney’i tamamen açtı.

TÜRK DEVLETİ GÜNEY’İ İŞGAL ETMİŞ DURUMDADIR

Sömürgeci Türk devleti siyasi, ekonomik, askeri olarak Güney’i işgal etmiş durumdadır. Sömürgeci Türk devletini getirdi Güney’e yerleştirdi. Her tarafta güneyli güçlerden, askeri güçlerden yani peşmergelerden çok nerdeyse diyeceğiz Türk ordusu var. Güney’in siyasetini onlar belirliyor, ekonomisini onlar sömürüyor. Güney açlıktan kırılıyor, ciddi bir ekonomik kriz var, Güney’deki paralar AKP'ye gidiyor. AKP’yi ayakta tutan Güney’den giden sıcak paradır, bu açıktır. KDP’nin sıcak para desteği olmasaydı şimdi Türkiye ekonomik krizden çoktan dibe vurmuştu. Güney halkı büyük bir yoksullukla boğuşuyor, Güney’in bütün zenginlikleri ve paraları da AKP'yi ayakta tutmak için AKP'nin sermayesine gidiyor. AKP, Kürtlere soykırım uygulaması için, katliam yapması için bu paralarla çeteleri, kontraları örgütlüyor, Kürdistan’da katliam yapıyor. Bu para Kürdistan'da yaptığı katliamlara, silaha, askere gidiyor. Kürdistan'da savaşan bütün askerlerin maaşını artırdılar. Hepsi özel güçtür; onlarca askerleri ölüyor, haber bile yapmıyor. Çünkü paralı askerdir, sözleşmeli askerdir. Bu paralar nereden gidiyor? Kürdistan’daki soykırım siyasetine de, soykırımına da giden paralar ağırlıkta Güney’den giden paralardır. Bir de Güney gerçekten büyük bir işgal altındadır. Türk devletinin işgaliyle sen Güney’de ne devletinden, ne sisteminden, ne bağımsızlığından bahsedeceksin. Her açıdan sen Güney’i Türk devletinin işgaline açmışsın Kürt soykırımında doğrudan yer alıyorsun, halkının soykırımından yer alana bir parti bir örgüt ne sisteminden bahsedecek, kime bunu yutturacak. İşte Güney halkının tutumu var ortada. Güney halkı bunları görüyor. Güney halkı da son derece bilinçlenmiş, politikleşmiş bir halktır. Bütün Kürdistan halkı öyledir. Halk bunu görüyor. İhanetle bir sonuca gidilmez yani.

GÖRÜŞMELERDE KÜRT ÖZGÜRLÜK HAREKETİ’NE KARŞI TASFİYE PLANI ÇIKTI

Kürtlerin Ulusal Kongre beklentisine de değinen Hozat, şöyle devam etti:

KDP’nin Ulusal kongreye yanıtı, Türk sömürgeci devletinin Kürt soykırımına dâhil olmaktır, Şengal saldırısıdır, Türk devleti ile AKP-MHP iktidarı ile Medya Savunma Alanlarına karşı yapacakları saldırılardır. Yanıt budur. Yanıtı, referanduma destektir, evet desteğidir. Daha bir önceki gün KDP’yle yakın Bakurê Kürdistan’daki örgütler tutumunu açıkladı. Nasıl açıkladı biliyor musunuz; referandumu boykot edecekler. Bu Ankara görüşmesinden sonra oldu. Beklediler, basında sürekli sordu tutumunuz nedir diye; dediler ay sonu açıklayacağız, halen tartışıyoruz, bir sonuca gitmemişiz. Barzani’nin Ankara görüşmesinden sonra Kuzey PDK (KDP)’si, PAK ve KDP’yle yakın örgütler tutumunu açıkladı; boykot. Boykot nedir; evettir, evet’e destektir. Ulusal kongreye yaklaşımı, referandumda AKP'ye destek oldu, Şengal saldırısı oldu, Mınbiç saldırısı oldu. Bütün bunlar eş zamanlı gelişti. Şengal saldırısıyla Mınbiç saldırısı aynı zamanda gerçekleşti. Ankara görüşmelerinden sonra gelişti ve bu saldırılarda yayılacak. Ulusal kongreye yaklaşımı, Medya Savunma Alanları konusunda da anlaşmışlar, bu alanlara da saldıracaklar. Baştan itibaren PDK’nin sürekli oyalayan yaklaşımları ulusal kongre konusunda işte bu sonucu ortaya çıkardı. Zaten söylediler de, dediler biz ulusal kongreye çok katılmıyoruz, sıcak bakmıyoruz fakat tartışalım. Kamuoyuna açıkladığımız bir bildiri vardı hatırlarsınız, biz onu mektup şeklinde bütün örgütlere de gönderdik. KDP’ye de gönderdik. KDP bize şöyle bir cevap gönderdi; biz gündemimize almışız, tartışacağız, bir iki hafta sonra biz görüşümüzü size iletiriz. Bir iki hafta geçti cevap gelmedi. Tekrar arkadaşlar ilişkiye geçti; cevap verecektiniz, cevabınızı bekliyoruz, bu zamanlar önemlidir zaman kaybetmeyelim, bir araya gelelim, bir toplantı yapalım kongreye gidelim. Dediler bekleyin cevap vereceğiz. Sürekli oyaladılar oyaladılar, sonra bir baktık Mesut Barzani Münih’te çıktı, Binali Yıldırım’la oturdu, Ankara görüşmesini kararlaştırdılar, ön tartışmayı orada yürüttüler, sonra ayağının tozuyla Ankara’ya gitti, sonra baktık ki bu görüşmelerden Kürt Özgürlük Hareketi'ne karşı bir tasfiye planı çıktı. Şengal’e işgal, Mınbiç’e saldırı planı çıktı. Yok, eğer KDP şunu diyorsa; bu söylediğiniz şeyler doğru değildir, bunu ispatlasın.

BIRAKUJİ SAVAŞI KADAR LANETLİ BİR ŞEY YOKTUR

Bunu nasıl ispatlar; ulusal kongreye gelerek ispatlar. Gelsin ulusal kongreye yapalım, ulusal birliği sağlayalım. Eğer Türk devletiyle böyle bir kirli plan içinde yer almadığını söylüyorsa ki kendi yayınları ısrarla farklı bir algı yaratmaya çalışıyor, o zaman buyursun gelsin görüşelim. Görüşmeleri kesti, mektubumuza cevap vermedi, bizi oyaladı. O zaman gelsin görüşelim, hızla toplanalım, toplantıyı yapalım, ardından ulusal kongreye geçelim. Bu tür planların içinde yer almadığının ispatı KDP’nin ulusal kongreye evet demesidir ve gelmesidir. Biz yarın ulusal kongre yapmaya hazırız. Bizim hazırlıklarımız var, yıllardır bunun hazırlığını yapıyoruz. Hemen yarın yapalım, uzatmayalım da. Yarın gelsin oturalım, ortak bütün örgütlere çağrı yapalım, toplanalım, ulusal kongreyi yapalım. Toplanalım, ulusal kongreyi Hewlêr’de yapalım. Ama durum öyle değil işte. Keşke niyet ve yaklaşım bu olsa. Kürtler arası savaş kadar lanetli bir şey yoktur tarihte. Bırakuji savaşı kadar lanetli bir şey yoktur gerçekten. Tarih boyunca Kürtlere kaybettiren, sömürgeciliği en fazla güçlendiren, cesaret veren şey Kürtler arası savaş, Kürtlerin birbirini kırması, birbirine karşı çalışması, ihanet ve işbirlikçilik olmuştur. Hareket olarak biz ilk yola çıktığımızda da ilk kurşunu sıktığımız işbirlikçilik olmuştur. Çünkü bu Kürt'e en büyük zararı vermiştir. Sömürgeciliği ayakta tutan da, yaşatan da bu olmuştur. O açıdan bu işbirlikçilik, bu hainlik, ihanet kimseye bir şey kazandırmaz. En büyük zararı Kürtlere verir. KDP bu tutumunda ısrar ederse kendi kendisinin sonunu getirir. Artık bu eskisi gibi bir şey ortaya çıkarmaz. Gerçekten Kürtlerin durumu değişti. Kürtlerde ciddi bir bilinçlenme var. Ulusal bilinç gelişmiş, örgütlenme gelişmiş, yurtseverlik bilinci çok derinleşmiş Kürtler’de. Yani Kürtler öyle rahat rahat işbirlikçiliği hazmedecekler, kabul edecekler, sessiz kalacaklar, göz yumacaklar, böyle bir şey içerisine girmezler. O yüzden bu işbirlikçi tutum ve yaklaşım sonuç almaz ve kendi sonunu getirir. Bu yüzden biz çağrı yapıyoruz; bu uğursuz tutumdan PDK çıkmalıdır, vazgeçmelidir.

ŞENGAL KADINLARININ DİRENİŞİ

Hozat, Şengal’de 3 Mart tarihinde AKP-KDP çetelerinin Xanesor’daki saldırılarına karşı Êzîdî kadınlarının direnişini değerlendirdi.

DAIŞ çetelerinin saldırısında Êzîdî kadınların çok çaresiz ve savunmasız durumda olduklarını hatırlatan Hozat, “Gerçekten Êzîdî kadınlarının direnişi çok etkileyiciydi. İnsanı son derece duygulandıran, insana sevinç veren bir duruştu. DAIŞ çeteleri Şengal’e saldırdığında Êzîdî kadınları çok çaresiz ve gerçekten savunmasız durumdaydı.’’

2014 sonrasında PKK’nin müdahalesiyle Êzîdî kadınlarında büyük moral ve güç geliştirdiğini belirten Hozat “Binlerce Êzîdî kadını DAIŞ’in eline geçti, katledildi. O dağlarda yollarda çöllerde perişan oldu çok büyük acılar yaşadı. Çocukları, eşleri yanı başlarında katledildi. Kendileri bin bir türlü çirkin muameleye maruz kaldı. Ve hep tarih boyunca da acı yaşadılar, gözyaşı döktüler büyük acılarla boğuştular. Savunmasız ve çaresizdiler. Şimdi bakıyorsun. 2014 sonrası YJA-STAR ve HPG’nin geçişi PKK’nin müdahalesi bu anlamda orada DAIŞ’e karşı verilen büyük direniş HPG’nin, YJA-STAR’ın, YBŞ’nin, YJŞ’nin geliştirdiği direniş Êzîdî kadınında da büyük bir moral, güç, örgütlenme bilinci geliştirdi. Êzîdî kadını örgütlendi. Êzîdî kadını irade kazandı. Êzîdî kadını kendi kendini savunma bilinci, iradesi, cesareti ve gücü edindi, örgütlendi. Toplumsal sahada kendisini örgütledi, meclisini kurdu, komünlerini kurdu, kendi kendisini yönetme iradesini ortaya çıkardı. Bunun sistemini oluşturdu, örgütledi. Hem de askeri boyutta kendisini YJŞ olarak örgütledi, eğitti. Savaşma gücünü, bilincini ve yeteneğini kazandı. Kendisine özgüveni, öz bilinci gelişti. İşte bunun sonuçlarını görüyoruz” dedi.

Mücadele ettikçe ve birliğini kurdukça hiçbir gücün başarılı olamayacağını vurgulayan Besê Hozat “DAIŞ’in saldırısı oldu, bilinci, iradesi, örgütlülüğü gelişen Êzîdî kadını silahını aldı, çetelerin, kontraların önünde büyük bir direnişe geçti. Bu saygı duyulacak, önünde eğilecek bir duruştur. Ben Êzîdî kadınlarının bu duruşunu büyük bir saygıyla selamlıyorum ve önlerinde saygıyla eğiliyorum. İnsana büyük bir moral, coşku, güç veriyor. İnsan moral ve güç kazanıyor. Şu güven insanda gelişiyor, özgürlük bilinci insanda daha da derinleşiyor. Yani mücadele ettikçe, örgütlendikçe, birliğini kurdukça, öz bilinç ve öz irade kazandıkça kim olursa olsun, hiçbir güç, hiçbir biçimde başarılı olamaz. Bu irade karşısında hiçbir güç sonuç alamaz. Êzîdî kadınları bunu ispatladı. Şimdi de ısrarla bu saldırıları, bu işgal planını sürdürme çabaları var. Ben inanıyorum ki, Êzîdî kadınları, Êzîdî halkı buna geçit vermeyecektir. Bilinçlenen, örgütlenen, irade kazanan Êzîdî halkı asla buna müsaade etmeyecektir. O işgali boşa çıkaracaktır. Bunun tutumunu ortaya koydular, bunun devamı da gelecektir” dedi.