‘KBDH kadınların kolektif özgür yaşam modeli olacaktır'

KBDH Konsey üyelerinden Çiğdem Doğu ve Hêvî Sarya, “Gücümüz ne kadar büyürse kadın özgürlük mücadelesi de o kadar büyür. Bu 8 Mart’ı da kadının özgürlük mücadelesini büyütme ve kadının baharlaşması olarak ele alıyor ve anlam biçiyoruz” dedi.

DKP-Kadın Komünarlar Birliği, Maoist Komünist Partisi, MLKP-Komünist Kadın Örgütü, PAJK (Partiya Azadiya Jinên Kurdistan), THKP-C/MLSPB bileşenleri ile oluşturulan KBDH’ın konsey üyelerinden Çiğdem Doğu ve Hêvî Sarya News Channel’de Derşîn Mîrza’nın sorularını yanıtladı.

KBDH’nin ilanını 8 Mart gibi anlamlı bir gün vesilesiyle gerçekleştirdiniz. Bu anlamda vereceğiniz 8 Mart mesajı nedir?

Çiğdem Doğu: 8 Mart oluşumundan itibaren bir direniş anlamına sahiptir. 8 Mart tarihinde New Yorklu kadınlar direndiler ve direndikleri için de yakılarak katledildiler. Kadınlar bugün de onların mirasına sahip çıkarak her 8 Mart’ı direniş gününe dönüştürmektedirler. Bizler de güncel olarak özgürlük mücadelesi veren devrimci kadınlarız. Şüphesiz 8 Mart’a verdiğimiz en anlamlı cevap; direnmek ve mücadele etmektir. Bu anlamda Türkiye’deki ve Kürdistan’daki devrimci kadınların bir araya gelerek örgütlenmesi ve KBDH’ı ilan etmesi 8 Mart’a en büyük cevaptır. Biz bu örgütlenme ile tüm ataerkil, cinsiyetçi, milliyetçi, hiyerarşik sistemlere karşı mücadeleyi daha da büyütmeyi esas alıyoruz. Tabii mücadele nasıl büyür? Mücadele örgütlenme ile büyür. Önce örgütlenmemiz, güçlerimizi birleştirmemiz gerek. Gücümüz ne kadar büyürse kadın özgürlük mücadelesi de o kadar büyür. Bu 8 Mart’ı da kadının özgürlük mücadelesini büyütme ve kadının baharlaşması olarak ele alıyor ve anlam biçiyoruz. Bu vesileyle kadınların 8 Mart direniş bayramını da kutluyoruz.

12 Mart 2016 tarihinde Halkların Birleşik Devrim Hareketi ilanını gerçekleştirerek, devrimci güçlerin birlikteliği adına çok önemli bir adım atılmıştı. Bugün KBDH’nin ilanı ile daha da anlamlı bir adım attınız. Farklı cephelerde yer alan kadınların aynı çatı altında buluşması ve birleşmesi nasıl bir anlam ifade etmektedir?

Çiğdem Doğu: 21. yüzyılı kadınların yüzyılı olarak değerlendiriyoruz. Beş bin yıllık bir erkek egemenlikli sistemden bahsediyoruz. Bu egemenlikli sistem kadına dair, kadın kimliğine, toplumsallığına dair birçok şeyi yok edemedi fakat büyük oranda saptırdı, yozlaştırdı; anlamını daralttı. Hem bedenini hem emeğini her şekilde sömürerek bunu yaptı. Fakat 21.yüzyıl açısından baktığımız zaman kadınların bir canlanışı, uyanışı ve ayaklanışı söz konusudur. Aslında kadının baharlaşması dediğimiz şeyi yalnızca Kürdistan ve Türkiye’de değil dünyanın hemen hemen her yerinde çok açık bir şekilde görebilmekteyiz. Tabii Türkiye ve Kürdistan açısından baktığımızda da daha örgütlü daha bilinçli, öz savunmalı, kendi politik, askeri örgütlenmesi olan bir düzeye ulaştı. Çağ açısından baktığımız da kadınlar açısından bir uyanış söz konusu. Tabii bu her şeyin çözümlendiği anlamına gelmiyor. Kadınların bu konuda da işi çok zor. Çünkü ataerkil sistem dediğimiz gerçeklik devlette, okulda, emniyette, sokakta, evde, her yerde kendisini örgütlemiş durumdadır. Bu nedenle buna karşı çok yönlü mücadele vermek gerekir. Buna karşı parçalı mücadele vermek yeterli olmaz. Şimdiye kadar Türkiye’de Kürdistan’da yürütülen bir kadın mücadelesi var, büyük bir kadın potansiyeli söz konusu. Şimdi de en yüksek sesle sokakta en çok mücadele yürüten, AKP faşizmine karşı en büyük direnişi gerçekleştiren kadınlardır. Ama bunlar farklı kanallardan gerçekleşen mücadelelerdir. Bu parçalı gücü, örgütlenmeleri birleştirmek, aynı çatı altında buluşturmak ve aynı kanala akıtmak çok önemlidir. Bu kadın enerjisini sinerjiye döndürmek anlamına gelir. Kadınların Birleşik Devrim Hareketi’ni bir anlamda bir sinerji hareketi olarak değerlendirebiliriz. Türkiye ve Kürdistan devrimi açısından da genel devrim açısından da kadın özgürlük devrimi açısından da bu böyledir. Bu nedenle kadınların var olan gücünü yeni bir noktaya sıçratmak açısından bir hamle ile, erkek egemen sisteme karşı onların yaşamın her alanında yaratmış olduğu, kadın açısından ölüm diyebileceğimiz, katliam diyebileceğimiz her türlü saldırısına karşı birlikte mücadele edebilmek önemlidir. Öz savunması, ekonomik örgütlülüğüyle, siyasal bilinci ile örgütlenebilmek, güçleri ortaklaştırabilmek büyük anlam taşımaktadır.

Bizler devrim mücadelesi yürüten örgütleriz ve devrimci bir mirasa, geleneğe sahip kadınlarız. Kadınların kaybettiği en temel nokta öz savunma bilincinden uzak kalmasıdır. Bu ilk ataerkil sistem kurulduğunda da böyleydi, şimdi de böyledir. Silahlanan, iktidarı, yetkiyi elinde tutan erkekler oldu. Bu çok ciddi bir adaletsizliği yarattı. Bu yüzden kadın özgürlük mücadelesinin önemli bir yanı eşitliği ve adaleti ortaya çıkartabilmesidir. Bu kadar örgütlenmiş, silahlanmış bir erkek gerçekliği karşısında kadın öz savunmasız kalmışsa o kadın köle olmaya mahkum kalır. Bu haliyle kadın sistemin sürekli bir kurbanı halindedir. Dolayısıyla böyle bir örgütlülükle bizler kadının öz savunma bilincini geliştirmesini sağlayabiliriz. Kadın, bugün birçok şiddetle karşı karşıya kalmaktadır. Kadın hem emek hem de cinsel boyutta sömürülmektedir. Cinselliğin kışkırtılmasıyla da kadın büyük bir şiddet ile karşı karşıyadır. Tüm bunlar kadının öz savunmasız olmasından kaynaklanmaktadır. Kadınlar erkeklerin kurbanı olmamalı, tecavüze uğramamalıdır. Kadınlar, çocuklar her gün sokaklarda ölüme mahkum olmamalıdır. Bu sapkın ideolojinin bir yansımasıdır. Bunun önüne geçmemiz gerekir, güçlü cevaplar geliştirmeliyiz. Bu anlamda bir eşitsizlik, adaletsizlik söz konusudur. Devlet zaten tüm bunların başını çekiyor ve AKP zaten bu ideolojinin temsilcisidir. Bunlara karşı öz savunmayı geliştirerek mücadele edebilmek gerçekten de çok önemli bir durumdur. Bunun için ortaklaşabilmek, bilinçlenmek, bir araya gelmek, kenetlenmek büyük bir önem arz ediyor. KBDH’ın en önemli misyonu bu anlamda açığa çıkıyor. KBDH tüm bu eşitsizliklerin önüne geçecek, mücadele yürütecek ve kadın özgürlüğünün önünü açacaktır.

Kadının yaratacağı sinerjinin özgür toplumsallığı yaratma üzerinde nasıl bir etkisi olur?

Etkiden ziyade belirleyici olur. Yaşamda da toplumda da kadın yaşamın belirleyicisidir. Her açıdan bu böyledir. Moral açısından da ekonomik, sosyal, çalışma potansiyeli açısından ve birçok açıdan baktığımızda da bu böyledir. Kadın yaşamın doğuranı olmuştur. Bunu sadece çocuk doğurma anlamında ifade etmiyoruz. Yaşamı doğurma anlamında ifade ediyoruz. Kadının bu gerçekliği erkek egemen sistemin ayakları altında çiğneniyor, paramparça ediliyor. Bir bu kadın gerçekliğiyle yaşam nasıldır bir de iradeli, örgütlü, bilinçli, kendi kararlarını kendisi alabilen, her türlü saldırıya karşı durabilen, yaşama renk veren kadın gerçekliğiyle yaşam nasıldır diye sormak gerekir. Aslında bu durum cennet – cehennem ikilemi gibidir. Örgütlü kadın gerçekliğini yaratmak özgür toplumu yaratmaktır. İradeli ve örgütlü kadını yaratmadan özgür toplumu ve devrimi yaratmamız mümkün değildir. Türkiye devrim mücadelesinde ilk defa bu kadar farklı örgütlerinden kadınlar bir araya gelerek böyle bir birlikteliği sağlıyoruz. Bu anlamda da tarihi bir anlama sahip. Bu nedenle Türkiye ve Kürdistan devrim mücadelesinde toplumsal özgülüğü sağlamada büyük bir ivme yaratacağına inanıyoruz.

Yayınladığınız bildiride önemli noktalar vardı. Özellikle yürüteceğiniz mücadelenin tek boyutlu olmayacağına vurgu yapmıştınız. Neleri hedefleyen ve nasıl bir mücadele tarzını esas alacaksınız?

Hevî Sarya: KBDH olarak ortak belirlediğimiz slogan; ‘faşizmi ve erkek egemenliğin yeneceğiz’ sloganıydı. Bu slogan mücadele hedefimizi somutlamaktadır. Bugün nasıl bir faşizm var; erkek egemen görüşe sahip, onun ekonomik, politik, askeri çıkarlarını savunan ve onun ideolojisini yaşamsallaştıran faşist devlet gerçekliği söz konusu. Türkiye’de bu saray diktatörlüğünde, AKP faşizminde somutlanıyor. Bugün AKP’nin uyguladığı politikalara baktığımızda kadın düşmanıdır, homofobiktir. Emek düşmanıdır, işçi düşmanıdır, ekonomi, ekoloji düşmanıdır, ezilen halkların ve ezilen cinslerin düşmanıdır. Bütün politikası cinsiyetçilik, ezme üzerine, sömürme üzerine olan beş bin yıllık bir geçmişe sahip olan faşist bir devlet anlayışı ile karşı karşıyayız. KDBH’nin en temel amacı bu faşizmi yıkmak ve paramparça etmektir. Uyguladığı politikalar büyük bir öfke yarattı. Biz bu öfkeyi on beş yıllık AKP iktidarı sürecinde gördük. Kadın hareketi AKP karşısında en aktif şekilde mücadelede bulundu, muhalif bir güç oluşturdu. Kadın mücadelesinin her zaman devrimci bir duruşu ve mücadelesi oldu. Geçtiğimiz yıllarda AKP iktidarı kürtaj yasasını getirmek istedi, kadınlar mücadeleleriyle bu yasayı geri çevirtti. Geçtiğimiz aylarda hem kadınlar açısından hem çocuklar açısında bir katliamı ifade eden istismar yasasını gündeme getirdi. O zaman da biz şunu söyledik: AKP tecavüzcüdür. Cinsel istismar yasası tecavüzcü zihniyetin yansımasıdır. OHAL koşullarında bile kadınlar durmadı, korkmadı, ayaklanıp eylemler gerçekleştirdi. Bu eylemler anayasa maddesinin geri çekilmesini sağladı. Tüm bunlardan dolayı şu anki mevcut sitem, rejim kesinlikle yıkılmayı hak ediyor. Bu sistem karşısında çok büyük bir kadın öfkesi bulunmaktadır. KBDH olarak gücümüzü ezilen halklardan ve kadınlardan alıyoruz. Birleşik devrim hedefimiz var. Bu topraklarda tüm dünyaya örnek olabilecek bir birlikteliği sağlamak istiyoruz. Aslında birlikteliğimiz bir kadın ortaklaşmasını, anlayış ortaklaşmasını ifade etmektedir. KBDH birlik devriminin ilk momentidir. Biz bu birliğin kitleselleşeceğine inanıyoruz.

Nasıl ki Rojava Devrimi ve Rojava’daki kadınlar dünya için model olmuşsa KBDH örgütlenmesi de bu anlamda model olabilir, kitleselleşebilir. Neden böyle bir örgütlenme modeline ihtiyaç duyup bir araya geldik? Sorusuna gelirsek; saldırının kendisi, ideolojik, politik, askeri aynı zamanda fizikidir. Bugün kadın eylemliliklerine baktığımızda en demokratik eyleme dahi AKP faşizminin cevabı gaz bombası, plastik mermi oldu, cop oldu, bomba oldu. Hafızalarımızı biraz daha geriye alırsak; Suruç’ta müttefiki olan DAİŞ eliyle otuz üç gencin içerisinde bomba patlattı. Ankara’da yüz binlerce kitlenin içinde bomba patlattı. AKP faşizminin halklarımıza, kadınlarımıza yanıtı budur. Saldırılarını yalnızca politik-ideolojik, ekonomik boyutta değil politik-askeri boyutta da uyguluyor. Tüm taleplere yanıtı fiziki şiddet oluyor. Dolayısıyla biz kadınların da mücadelesini politik-askeri boyutta geliştirmesi gerekiyor. Zaten KBDH’ı kuran örgütler bu geçmişe sahip. Kadın ordulaşması deneyimleri de var. Kadınların askeri eylemsellik tecrübeleri de öz savunma ve militan kadın örgütlenme tecrübeleri de var. Tarihimize baktığımızda aslında yılların bir birikimi bulunmaktadır. Bizler bu birikimi kolektif bir güç haline getirmek istiyoruz. Mücadelemizde bu belirleyici olacaktır. AKP faşizminin, bu erkek egemen devlet faşizminin yaşattığı her şey, katliamlar, tecavüzler, tutuklamalar elbette misliyle karşılığını bulacaktır. Ağır bir fatura ödeteceğiz, ödetmeliyiz. Dolayısıyla bunun politik-askeri yapısını da kurmayı hedefliyoruz. Bunun bir tanesi de kadınların öz savunma temelli örgütlenmesidir. Bugün faşist bir kamp var, özellikle Saray Diktatörlüğü ve AKP referandum sonrasında da kendisini daha da geliştirerek faşizmi kurumsallaştıracaktır. Hitler’e özenen, sivil – faşist bir taban yaratmaya çalışan, bunu bugünden örgütleyen bir sistem gerçeği var. Buna yanıtımız anti-faşist bir kadın saflaşmasını yaratmak olacaktır. Bu bizim hedefimizdir.

Bildiride de dikkatimizi çekmişti; ‘sınıfsız ve sınırsız birliktelik’ vurgusu yapmıştınız. Bu anlamda bir sınırınız var mı?

Hevî Sarya: Hiçbir sınırımız yok. Temel sınırımız faşizme karşı olmaktır. Bugün faşizme karşı, bütün kadın politikalarına karşı, cinsiyetçi politikalara karşı, Kürdistan’da ve dünyada yaşanan ırkçı saldırılara karşı; emek, doğa düşmanı saldırılara karşı bir araya gelebilecek milyonları bulan bir kadın kitlesi bulunmaktadır. Biz bu kadın kitlesinin güvenliğinden de sorumluyuz. KBDH’ın öz savunmasında yer alan her kadın, AKP karşısında duran kadın kitlelerinin güvenliğinden de sorumludur. KBDH olarak öz savunma birliklerini kurmak ve işlerli kılmak öncelikli görevlerimizdendir. Nasıl AKP faşizmi korucusuyla, istihbaratı ile polisi ve askeri ile bunu kurumsallaştırdıysa, hatta Manisa AKP il başkanı örneğinde olduğu gibi kitleleri silahlanmaya yönlendiriyorsa biz de kadınlar olarak öz savunma temelli, milis temelli örgütlenmesini esas almalıyız. Adaleti ancak biz sağlayabiliriz. Biz kadınların birikmiş bir öfkesi ve hesabı bulunmaktadır. Bundan dolayı biz her türlü devrimci şiddeti uygulama çağrısı yapıyoruz. Erkek egemen her türlü şiddetten hesap sormalıyız. Bugün kadınların dağlarda, şehirlerde gerilla tarzı örgütlenmesi ve tüm saldırılara politik- askeri cevaplar vermesi bizler açısından önemlidir. Bunun belli bir zemini var, bunu daha da arttırarak geleceğin kadın ordulaşmasına doğru ilerlemek istiyoruz.

Bugün Türkiye’de çok ciddi anlamda bir kriz yaşanmakta ve bu kriz toplumun tüm kesimlerini etkilemektedir. Bunda en belirleyici etken de faşist AKP – Erdoğan iktidarının yürüttüğü politikalardır. Kadın cephesinden Türkiye ve Kürdistan’da yaşanan gelişmeleri ve politikaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Çiğdem Doğu: Krizli ve kaoslu dönemler ve ortamlarda kim daha örgütlüyse, kim daha hazırlıklıysa, güçlü mücadele ediyorsa, örgütleniyorsa dönemin kazanını da o olur. Krizin birçok boyutu var; bunun kadına yansıyan boyutu, halklara yansıyan boyutu var. Milliyetçilik ne kadar kışkırtılmışsa, cinsiyetçilik de o kadar kışkırtılmıştır. Bugün Nisebîn’de köyler ablukaya alınmış, tarumar edilmiş, yakıp yıkılmaktadır. Dünyanın gözleri önünde köylerde insanlara işkence yapılmaktadır. Bu milliyetçiliğin zirveleşmiş halidir. Sur’da, Cîzre’de, Gever’de ve daha birçok yerde bunları yaptılar. Bu uygulamalar sömürgeci, milliyetçi, faşist politikaların zirveleşmiş halidir. Kadınlar açısından baktığımızda da durum bu şekildedir. Paralel bir uygulama söz konusudur. Her gün kadınlar ölüyor, tecavüze uğruyor. Bu bir zihniyettir. Faşist, kara bir zihniyetin yaşamı tarumar etmesidir. Bir yandan sistemin dayattıkları var ama diğer yandan da buna karşı mücadele eden güçler var. Egemen sistemler hiçbir zaman toplumsallığı, toplumun dinamiğini ortadan kaldıramamışlardır, kaldıramazlar da. Toplum biterse, birey biterse, kadın biterse yaşam biter. İnsanlar, kadınlar bugüne kadar birçok saldırı ile karşı karşıya kaldı ama direndi. Binlerce yıl direndi. Bunun tarihi yazılmadı. Yazılmasa da kadınlar, toplumlar direndi. Kendini savunmak, zalime karşı direnmek yaşam şartıdır; evrensel bir kanundur.

Evet, sistem her yönlü saldırıyor ama buna karşı direnen, örgütlenen kadınlar var. Değişik değişik yerlerde duran ama faşizme karşı, cinsiyetçiliğe karşı duran kadınlar var ama ayrı yerlerde duruyoruz. Bizim bu krizi aşmamız bu ayrı duruşu aşabilmekten geçer. Farklı görüşlerimiz olabilir ama faşizme karşı birlikte savaşabiliriz. Bugün mevzilerde verdiğimiz savaş sistemin en büyük korkulu rüyasıdır. Rojava’da, Kürdistan dağlarında, şehir ve metropollerde gerçeklik böyledir. Bir de bu güçlerin birleştiğini düşünelim, bu faşist sisteme verilecek en büyük cevap olur.

Bugün AKP, Erdoğan için sürekli ‘tek adam’ vurgusu yapıyor. Bir ülkeyi bir toplumu tek adam yönetebilir mi? Toplumun tüm sorunları tek adamla çözülebilir mi? Bu ne Allah’tır ne de peygamberdir. Bir kuldur. Tüm bunlar topluma aykırı bir rejim gerçekliği olarak ortaya çıkıyor. Bir yandan AKP – Erdoğan şahsında vücut bulan tek adam modeli, bir yandan da KBDH olarak bizlerin sunduğu, kolektif, ortak bir birliktelik. Bizim modelimi yaşamı yeniden özgürce, adilce ve eşit bir şekilde yaratma modelidir. Biz bunu ne kadar gerçekliğe dönüştürebilirsek, kadınlar olarak aynı kanaldan ne kadar akabilirsek bu kriz çabuk çözülecektir. Bugün yaratılan politikalarla Türk ve Kürt halkları birbirine düşürülmeye çalışılıyor. Çok çirkin milliyetçi politikalar var. Bizim duruşumuz milliyetçi politikalara karşı bir duruştur. Bu şekliyle sisteme karşı bir duruşumuz olduğunu da belirtmek isteriz.

Referanduma yaklaşımınız olacak?

Çiğdem Doğu: Böyle bir sistem, böyle bir anayasa kabul edilemez. Bir insan onurluyum, vicdanlıyım diyorsa böyle bir şeyi kabul etmesi mümkün değildir. Sözde değişim adı altında önümüze koyulan yasaların ne hukukla ne insanlıkla ne hakla alakası yoktur. Önümüze koyulan mitolojik bir şeydir. AKP dün yaptıkları ile gelecekte ne yapacağını ortaya çok iyi koymaktadır. AKP şehirlerimizi cayır cayır yaktı, kadınlarımızın bedenini sokaklarda teşhir etti, cenazelerimize işkence uyguladı. Analarımızı sokaklarda katletti. Genç kızımız Cemile’nin cenazesinin gömülmesine dahi izin vermedi. Yüzlerce devrimciyi sokaklarda katletti. Tüm bunlarla birlikte akademisyenlere saldırdı. Tecavüz yasası gibi vahşi bir yasayı gündemleştirdi. Tecavüze uğrayan kadına; “celladın ile evlen” denildi. Tüm bunlar bir vahşettir. Böyle bir zihniyet nasıl bir değişim yaratacak bu bellidir. Kadınlar bunu çok iyi biliyor, hissediyor. Bu yüzden de biz KBDH olarak anayasa değişikliğine ‘hayır’ diyoruz. Bunu da devrimci bir görev olarak görüyoruz ve tüm devrimci, demokrat kesimlere, kadınlara çağrıda bulunuyoruz; hepimiz daha yüksek bir sesle ‘hayır’ dersek sisteme karşı önemli bir cevap olmuş oluruz. AKP kendisini ve kamuoyunu bir iç savaşa hazırlamak istiyor. Bizim bu gerçeklik karşısında örgütlü bir duruş sergileyebilmemiz çok önemlidir.

Hevî Sarya: KBDH olarak tecavüzcü, erkek egemen zihniyete sahip, halkların katili AKP’ye ‘hayır’ diyoruz. Aslında kadın kitleleri yıllarca buna ‘hayır’ dedi. ‘hayır’ için çok fazla nedenimiz. Gezi ayaklanmasında milyonlar AKP’ye hayır demişti. Rojava devrimini boğmaya çalışan, DAİŞ gibi kara bir örgütlenmeye giren AKP’ye Türkiye ve Bakurê Kurdistan’da kadınlar Kobanê serhildanlarını yaratarak ‘hayır’ demişti. Demokratik özerklik isteyen halkımız, öz örgütlülüğünü yaratan kadınlarımız YPS JIN gibi bir örgütlenme ile yaratarak ‘hayır’ demişti. Yaşanan doğa katliamlarına karşı Cerahtepeli kadınlar Karadeniz’den ‘hayır’ demişti. Özgecan bir kadın iradesini temsil ediyordu. Buna iradeye bir saldırı oldu ve Özgecan katledildi. Bu katliamdan sonra kadınların Gezi’si yaşandı. Kadınlar burada da AKP’ye ‘hayır’ demişti. AKP, OHAL uygulaması ile birlikte ilk kadınlara saldırdı. OHAL koşullarına karşı kadınlar sokağa çıktı. Çok birikmiş bir ‘hayır’ cephesi var. AKP’ye birikmiş öfke ‘hayır’ cephesinde buluşmalıdır. Seçim sandığından ‘hayır’ çıkarsa bu bizim zaferimiz olur. Sandıktan ‘hayır’ da çıksa ‘evet’ de çıksa bizi bir savaş bekliyor. AKP’nin bir savaş konsepti ve planlaması var. Biz buna hazırız. Bu noktada herkesi taraflaşmaya çağırıyoruz. Herkes hamle ruhuyla kendisini hazırlamalı; kadınlar oylarına sahip çıkmalı, sokaklar mücadele alanlarına dönüştürülmelidir. Kadınlar olarak sokaklarda mevzi tutmalı, oylarımıza sahip çıkmalıyız.

Bugün toplumun her alanında sınıf, statü, kimlik tanımaksızın kadına dönük çok ciddi saldırılar söz konusu. Kadınlar tüm bu baskı ve saldırıları nasıl bertaraf edebilir?

Hevî Sarya: Bugün kadınlara kölelik ve onursuzluk dayatılmaktadır. Eve hapsedilen, aklı küçümsenen, aşağılanan, yaşamda cinsel bir obje olarak bakılan kadın erkek egemen sistemin yaratmak istediği kadın gerçekliğidir. Bu onursuzluğa ve köleliğe karşı kadının tek yolu örgütlenmesidir. Kadının politikleşmesini sağlamak istiyoruz. Ataerkil sistem kadını eve hapsetmek istiyor. Kadın sokağa çıkmalı ve eylemsellikler içinde olmalıdır. Kadınları eyleme özgürleşmeye çağırıyoruz. Dünya geneline baktığımızda da ciddi bir kadın örgütlenmesi var. Bunu ilerleyen süreçte daha iyi görebileceğiz. Kadın karşıtı söylemleri olan Trump’a karşı milyonlarca kadın sokaklara döküldü. Polonya’da bir milyonu aşkın kadın kürtaj yasasına karşı greve giderek yasayı geri çektirdi. Güney Kore ve Arjantin’de de bu yaşandı. Paris’te göçmen genç bir kadına yapılan tecavüz saldırısı sonrası kadınlar sokağa döküldü. Paris sokakları tutuşturuldu. Dünya genelinde kadın hareketinde bir gelişme var. Bu tabloya baktığımızda; onuruna dokunulan kadınlar sokağa dökülüyor. Kadın özgürlük arayışı ve adalet anlayışı çok güçlü. Dünya genelinde yaşanan özgürlük mücadelelerinin, ulusal kurtuluş mücadelelerinin, özellikle Türkiye’de ve Kürdistan’da geliştirilen devrimci mücadelenin ortaya çıkardığı politik bir aydınlanma, bir bilinç aydınlanma da söz konusu. Biz tüm bunlardan feyz almalıyız.

Bugün Rojava devrimin kadınların büyük kazanımları var. Türkiye Bab’a girmeye çalıştı ama bu küçücük kasabaya aylarca giremedi. Ama Rojava’da Süryani, Arap, Kürt, Türkmen, Türkiye’den enternasyonal bir mücadele anlayışı ile Rojava Devrimi’ne dahil olan kadınlar DAİŞ’i hezimete uğrattı. Kendi mücadele deneyimlerimize baktığımızda gücümüzü görebiliriz. Şehitlerimizin tarihine baktığımızda; Saraların, Saryaların, Berçemlerin, Eylemlerin ve daha binlerce yoldaşımızın mücadele gerçekliğine baktığımızda bunu daha iyi görebiliriz. Kadınlar özgürlük potansiyelini açığa çıkartmalıdır. Kadın olarak kendi gücümüze güveneceğiz. Temel çizgimiz direnmektir ama direniş ile sınırlı kalmamalı, savunma esaslı saldırılarımızı da gerçekleştirmeliyiz. Sadece mevzilerimizi korumakla kalmamalı yeni mevziler yaratmalıyız. Önümüzdeki dönemi kışın ardından gelen bahar gibi, karanlığın ardından gelen aydınlık gibi tanımlıyoruz. Önümüzdeki dönem, 2017 yılı çok önemli bir dönem olacaktır. KBDH olarak, kadın devriminin, cinslerin özgürlüğünün çok uzak olmadığını belirtmek istiyoruz. Devrim güncelliğini bir kere daha belirtiyoruz. Söylediğimiz hiçbir şey soyut değildir. Özgür Kürdistan ve Türkiye topraklarında gerçek anlamda bir toplum yaratacağız. Eşitlikçi, adil ve özgürlükçü bir toplum yaratacağız. Bu somut bir örgütlenmedir. KBDH olarak; kitlesel, birleşik, kendi gücünden beslenen, militan, kendi bağımsız politikasını yaratan bir örgütleneme ile erkek egemen sistemi bertaraf edeceğiz. Biz kadınlara devrimi armağan ediyoruz. Ama bunu birlikte yapacağız. İnanıyoruz ki, KBDH milyonlarca kadının örgütlendiği, birleştiği, ordulaştığı bir örgütlenme olacaktır. Bu topraklarda devrimi yaratacaktır. Buna inanıyoruz ve 8 Mart’ı da bu coşku ile karşılıyoruz.

KBDH’ın ilanı vesilesiyle son olarak neyi belirtmek istersiniz?

Çiğdem Doğu: Çok tarihi bir süreçte geçiyoruz. Aslında bıçak sırtı diyebileceğimiz bir süreçten geçiyoruz. Birçok şeyi bugünden yaratılabileceği bir zaman diliminden geçiyoruz. Özgürlüğümüzü yaratacağımız bir zaman dilimindeyiz. Tarihin yeniden yazılabileceği bir süreçtir. Bu yüzden biz kadınların örgütlü olması, öz savunmalı olması, mücadele içinde olması her şeyi belirleyecektir. Eğer bu süreçte başarı elde etmek istiyorsak; özgür bir toplum, özgür bir ülke ve doğa yaratmak istiyorsak bütün duyarlı kadınların bir araya gelmesi, örgütlenmesi ve duyarlı yaklaşması çok önemlidir. AKP’nin kadını aşağılayıcı, küçük düşürücü, inkar eden politikalarına karşı durmalıyız. En doğal gereksinim olan gülmeyi bile kadınlara çok gören bir politika yürüttü. O yüzden gülerek direnebilmek önemli diyoruz. Bunu Rojava Devrimi’nde görebildik. Kadınlar gülerek DAIŞ gibi bir vahşi örgütlenemeye karşı savaştı. Kadınlar bugün de Türkiye metropollerinde gülerek direniyor ve mücadele yürütüyor. Bu temelde KBDH olarak ilanımızı 8 Mart vesilesiyle gerçekleştirdik. KBDH’ın tüm kadınlar için ortak bir çatı olabileceğine inanıyoruz. Her kadının kendisini bulabileceği bir mücadeledir. Bu açıdan her kadının kendisini bu mücadele içinde daha yüksek sesle yer almaya mücadele etmeye çağırıyoruz.

Hevî Sarya: KBDH bir iddiadır. Bir özgüvenin sonucudur. Biz kadınların birleşik, militan hareketini daha da geliştireceğiz. Daha ileri bir noktaya sıçratacağız. Çünkü kadın yoldaşlarımıza güveniyoruz. Kadın kitlelerine güveniyoruz. Kadınların birleşik devrim güçlerini, birleşik ordularını yaratma iddiasındayız. Tüm kadın kitlelerine şunu söylüyoruz; gelin KBDH saflarında mücadele yürütün, savaşın, komutanlaşın. KBDH’ın kuruluşu birçok şeyin başlangıcı oldu. Tüm kadınlara, gelin birlikte faşizmi yıkalım, erkek egemenliğini yenelim, özgür toplumu yaratalım. Bu temelde tüm kadınları örgütlenmeye, birleşmeye ve savaşmaya çağırıyoruz.