PAJK: Kadınlar mücadelesiyle dünyaya ışık tutacak

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü vesilesiyle dünya kadınlarına seslenen PAJK Koordinasyonu “direnişçi ve özgürlükçü tarihimizden feyz almalı, örgütlü olmayı, özgürce var olmanın tek koşulu olduğunu bilerek, yolumuzu çizmeliyiz” dedi.

8 Mart vesilesiyle bir bildirge yayınlayan PAJK Koordinasyonu, sırlarının Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın bilgeliği olduğuna dikkat çekti.

“Biz kadınlar bu 8 Mart’ı yaşlı dünyamızın, erkek faşizminin elinden inim inim inlemesiyle karşılıyoruz. Erkek aklının en vahşi icatlarından olan ulus- devletin son durağı olan faşizm, dünyamızı karalara bağlamak için, insana, yaşama, doğaya dair her şeyi kırımdan geçirerek, çıldırasıya saldırıyor, yok ediyor. Sadece yok etmekle yetinmiyor, bin bir maske, hile ve oyunla, toplumu özünden kopararak, kapitalizmle zehirliyor, başkalaştırıyor” diyen PAJK Koordinasyonu kadınların çocuklarının savaşlara sürüldüğünü, aç, sefil bırakılarak, yollara sürüp denizlerde boğdurulduğunu kaydetti.

Daha sonra sahte bir masumiyet mizanseniyle kadınların, çocuklarını kanlı kucaklarına alarak, dünyanın gözleri ve yüreğine mil çektiği belirtilen PAJK Koordinasyonu açıklamasında şunlara dikkat çekildi: “Faşizm doymak bilmiyor, yıktıkça yıkıyor, aç kurtlar gibi talan ettikçe, daha fazla çalıyor, sömürüyor. Kadınların, toplumların emeğini emerek, canavarlaşıyor.

FİŞİZMİN MAYASI IRKÇILIK- MİLLİYETÇİLİK

Kapitalin baronları plazalarda kadeh tokuşturarak, kadınların evlerini, şehirlerini, köylerini, kibritçi kızlardan intikam alırcasına yakıp yıkıyor, harabeye dönüştürüyor. Ağızlarından salya akarcasına toplumun bedenine saldıran bu vahşi tek adamlar, ruhlarımızın küllerine postallarıyla basarak, ayak bastığımız her sokağa, dokunduğumuz her mekâna, ırkçılığın siluetini dikiyorlar.

Dincilikle süslendirilmiş milliyetçiliği, şaha kaldırarak, gözümüzün dokunduğu, nefes alıp verdiğimiz her yere, TEK ADAMLARI asıyorlar. Faşizmin mayası olan ırkçılık ve milliyetçiliği azgınlaştırarak, toplumu tek sesli, körler ve sağırlar korosuna dönüştürüyorlar. Homojenleşen toplumun ruhu çekiliyor, renkleri soluyor, bilinci dumura uğruyor. Böylelikle herkes aynılaşıyor, tek tipleşiyor, diktatörlere biat ediyor.

Biz kadınlar dünyanın her bir parçasında kâh kovboy, kâh cübbeli, kâh buz suratlarla karşımıza çıkan bu TEK ADAMLAR’ı tanıyoruz. Tarihin başlangıcından beri süregelen kurnaz adamların kurduğu erkek tekelinin zulmünü en iyi biz biliriz. İşte o tek adamların hegemonya savaşları yüzünden çocuklarımız yersiz yurtsuz kalmakta, kızlarımız fuhuşa sürüklenmekte, köle pazarlarında satılmaktadır. Tüm bunlara karşı tarihin en eski sömürgesi HAYIR demeyecek de kim diyecek.

HEP BERABER EKOLOJİK BİR DÜNYA İÇİN

TEK ADAMLAR’ın doymak bilmeyen iktidar ve kar hırsı yüzünden, doğa anamızın yüreği, her gün kan ağlıyor. Daha fazla beton, daha fazla gri, daha fazla metal için yaşamımızın soluğu, yeşil alanlar ateşlere veriliyor. Milyonlarca canlının ekosistemi gözlerimizin önünde cayır cayır yakılıyor. O kadar harlaştırmışlar ki ateşi, doğa anamızın çığlıkları dumana karışmaktan öteye geçmiyor. Derelerimiz özgür akmıyor, petrol artıkları denizlerimizin maviliğini çoktan çalmış bulunuyor. Doğa ananın kızları bu yok edici erkek kanunlarına HAYIR demeyecek de kim diyecek. Bu her yönüyle sanallaşan dünyaya karşı hayatın öznesi, kurucusu olan kadınlar durmayacak da kim duracak. Bu 8 Mart’a hep beraber ekolojik bir dünya için ele ele vermezsek, en kutsalımız olan yaşam elimizden kayıp gidecek.

Faşizme dur demezsek, evrenin en harika varlığı olan insanın, evren içinde kurduğu mikro kozmosta yok olmayla karşı karşıya kalacak. Ulus- devlet faşizmi tekçi naralarıyla, nasıl ki toplumları, kültürleri erozyona uğratarak, mezarlığa dönüştürüyorsa, kadınların yaşamlarını da, her gün erkek terörüyle yok ediyor. Erkek terörüne, şiddetine, katliamlarına HAYIR demezsek, kadınların yaşamı daha fazla karanlığa hapsolacak, cehenneme dönüşecek. Kapitalist sistem, ırkçılığın toplumsal ilişkilerdeki izdüşümü olan cinsiyetçilikle her gün kadınları vuruyor, her gün kadınların her şeyine müdahale ediyor.

UMUT BİZİZ

İşte bu 8 Mart’a kadın ulusu, dünyanın her yerinde diktatörlere karşı yaşamına sahip çıkmalı, yaşamını özgürlük kanunlarıyla yeniden kendisi örmelidir. Emeğimizi sömürenlerden, bizi bizden çalanlardan, bizi sadece eşleri, anneleri ve hizmetçileri olarak görenlerden hiçbir umudumuz olamaz. Umut kendimiz olmaya doğru yürüyen bizleriz. Bundan yüzyıl önce öz gücümüzle Amerika’da barikatları yıkan biz değilmiydik. Aynı coğrafya da özgürlük damarlarının yeniden patlaması misali ‘ben gücüm, ben adaletim’, diyen yine biz değil miyiz. O halde zamanın kadınca ruhunu okuyarak, dünyamızı yutmaya çalışan faşizme karşı tek yolumuz olan mücadeleye sarılmalı, yaşamımızla aramızda örülen bu kara çalıları söküp atmalıyız.

Bunun için cinsiyetçi kültürün, kadına içerilmiş kölelik kodlarını yerle bir etmeliyiz. Erkek aklının bedenimiz, ruhumuz ve bilincimiz üzerinde kurduğu tahakküme karşı savaş açmalıyız. Kadını kutsal ulusun nesnesi haline getiren bu tekçi öznelere HAYIR demezsek, yaşamımız EVET’lerle örülü ölümcül çemberlerde kaybolup gidecek.

YARIN ÇOK GEÇ OLABİLİR

Bundan dolayı bu 8 Mart’ta kendimiz için giyinmeli, kendimiz için gülmeli, kendimiz için çalışmalı, kendimiz için şarkı söylemeli, kendimiz için dans etmeli, kendimiz olmak için okyanuslar da kulaç atmalıyız. Kendimiz olmak, BİZLEŞMEKTEN geçiyor. Farklılıklarımız, bizleşerek çoğalır, güzelleşir, tüm kadınlara ışık olur. Onun için yaşamı özgürleştirmek için kolları sıvamalı, baş başa vermeli, enerjimizi sinerjiye dönüştürerek faşizmi yenmek için harekete geçmeliyiz. Yarın çok geç olabilir, sabahın ilk ışıklarıyla kapımızı darbeciler vurabilir. İşkenceler, faili meçhuller, gözyaşları ve acı yaşamın kendisi haline gelebilir. Tarih bekleyenler ve izleyenler için keskin bir kılıç gibidir. Erkek egemenlikli sistemin kurduğu korku imparatorluğunu, gür seslerimizle, çığlıklarımızla yırtmazsak, korkunun esiri, sistemin dişlisi oluruz. Onun için duvarları yıkmalı, sokaklara dökülmeli, kaldırımların dibindeki kumsallara yetişmeliyiz. El ele tutuşur, birbirimizin yürek atışlarını hisseder ve sezgisel aklımızdaki ortaklığın muhteşem büyüsüne inanırsak, hiçbir bir engel tanımayız. 

O halde direnişçi ve özgürlükçü tarihimizden feyz almalı, örgütlü olmayı, özgürce var olmanın tek koşulu olduğunu bilerek, yolumuzu çizmeliyiz. Örgütlü olmazsak, faşizmin girdaplarında savrulur, kendimiz olmaktan çıkar, yine ikincilleşiriz. Kadın ulusunun yaşadığı her türlü eşitsizliğe, mülkiyetçiliğe, kırıma ve şiddete karşı sadece özgürlükle sözleşmeliyiz. Bir kadın sistemi olan demokratik ulusun inşasına aşkla, coşkuyla, emekle katılarak, kendimizi ve kimliğimizi özgürleştirebiliriz. Faşizmin cehennemi ancak ve ancak halkların bahçesi olan demokratik ulusla cennete dönüşebilir. Tekçiliğe karşı birliği, çokluğu ve kültürlerin zenginliğini inşa etmenin tam da zamanıdır.

EYLEMİN MÜCADELENİN VE BİRLİĞİN GÜCÜYLE

Onun için kadın özgürlük mücadelesinin en öncü güçlerinden olan Kürt kadınının bu 8 Mart’ı faşizmin kâbusuna dönüştürmelidir. Sara’lara, Seve’lere, Aysel’lere, Ekin’lere ve Taybet analara sahip çıkmanın yolu, daha fazla mücadele, daha fazla örgütlenme ve daha fazla kimliğine sahip çıkmadır. Bodrumların vahşetinden üzerimize yağan asit yağmurlarını, 8 Mart’la bahar yağmurlarına dönüştürmeliyiz. Bu bahar yağmuru Newroz’la coşmalı, çağlayanlar gibi akarak, faşizmi gömmeli, yenmelidir. Rojava’da, Şengal’de hiç kimsenin cesaret edemediği kara faşizm DAİŞ’e karşı, savaşarak, dünyaya öz gücün öz savunmanın nelere kadir olduğunu gösterdik.

Biz İştar’larla doğan, Leyla Qasim’larla başkaldıran, Zilan’larla, Arinler’le fedaileşen, kadim bir kültürün kadınlarıyız. Bizim sırrımız Önder Apo’nun bilgeliğinden ve bizlere bahşettiği kadın yoldaşlığından geliyor. Biz ayaklanırsak, dünya yerinden oynar, faşizm kaçacak delik arar. Kürdistanlı kadınlar eylemin, mücadelenin ve birliğin gücüyle bir kez daha dünyaya ışık olacaklardır. Clara’nın dediği gibi faşizm paramparça edilip yere serilmeden, aramızda hiç kimse dinlenme ve mola verme hakkına sahip değildir. 8 Mart vesilesiyle bir kez daha yüce şehitlerimiz önünde secdeye duruyor, anılarını zaferle taçlandıracağımızın sözünü veriyoruz.”