‘Argêş, sazına ve dağlara aşıktı!’

Devrimci, savaşçı, sanatçı, şair ve eğitmen gibi birçok özelliğin birleştiği devrimci kişilik olan Argeş Norşin’i şehadetinin 11’inci yılında ablası Muazzez Baykar anlattı.

Devrimci, savaşçı, sanatçı, şair ve eğitmen gibi birçok özelliğin birleştiği devrimci kişilik olan Argeş Norşin’i şehadetinin 11’inci yılında ablası Muazzez Baykar anlattı.

Bitlis’in Norşin ilçesinde dünyaya gelen Argêş Norşin (Şefik Yaktın), çocukluğunun tümünü burada geçirdi. İlkokulu bitirdikten sonra da hemen emekle tanıştı. Bu yıllardan sonra uzun yıllarını geçireceği İzmir’e kendi isteği üzerine gitti. Buralarda çeşitli mesleklerde çalışıp, kendi tercihi ve inisiyatifini geliştirerek bu doğrultuda yolunu belirledi. Yine çevrede bu yönlü eğilimler olmamasına karşın, küçük yaşta başladığı müzikle, 90’lı yıllardan itibaren uğraşmaya başladı ve yaşamının önemli bir parçasını oluşturdu. Çevresindeki diğer insanlardan paylaşımcılığı ve çalışkanlığıyla ayrılan Norşin, ’94 yılında mücadelenin farklı alanlarında aktif olarak çalışmaya başladı.

Devrimci, savaşçı, sanatçı, şair ve eğitmen gibi birçok özelliğin birleştiği Argêş Norşin’i ablası Muazzez Baykar ANF’ye anlattı.

Çok sakin, efendi ve paylaşımcı bir çocukluğunun olduğunu anlatan Bayar, yanında bir parça ekmek varsa onu mutlaka oradakilerle paylaşırdı diyerek, “Her daim duygusal ve zeki bir çocuktu. Küçük yaşında bile yardım etmeyi biliyordu, hep iyi niyetliydi, kıskançlık bilmezdi. Bu yönleriyle diğer çocuklardan hemen ayırt ediliyordu” dedi.

‘MÜZİĞE İLGİSİ KÜÇÜKKEN BAŞLADI’

Büyüyünce de bu özelliklilerini koruduğunu ve daha da dikkat çekici bir kişilik kazandığını ifade eden Bayar şunları aktardı: “Ben hep ona şaşırıyordum. Nasıl bu kadar iyilik yapabiliyordu. Bir arkadaşının ona zararı olsa bile o iyilikle karşılık veriyordu. Eğitime ve öğrenmeye çok açıktı. İlkokuldan sonra okula gidemedi ama hep kitap okuyordu. Müzikle ilgilenmeyi çok istiyordu. Küçükken hep bize şarkı söylerdi. Bir gün eline süpürgeyi aldı, bana su bidonu ablama da çay tepsisini verdi ve o şekilde müzik yapmaya çalıştı. Küçüktü diye bizde onu kırmamıştık. O günlerden başlamıştı müziğe ilgisi.”

‘SEVDİĞİ VE İNANDIĞI DEĞERLER İÇİN YAŞADI’

Argêş’in, bir gün eve bir sazla geldiğini anlatan Bayar, şunları aktardı: “Babam da elindeki sazı görünce Argêş’e ‘sen bunu nasıl çalacaksın, eğitimini almamışsın ki’ dedi. Bundan sonra ‘bizim kafamızı şişireceksin’ diye de şaka yapmıştı. O da çalabileceğini sanatçı olana kadar da uğraşacağım demişti. Söylediğini de yaptı. Sonra İzmir’e geldi.  Burada MKM bünyesinde çalışmaya başladı. Bütün gününü orada geçiriyordu. Mücadeleyi öğrendikten, benimsedikten sonra bütün hayatı MKM ve mücadele oldu. Her gün eve aç gelirdi, ‘herkes orada yemek yerse nasıl ayakta kalırız’ derdi bize. Belli bir zaman sonra artık ayda bir eve geliyordu. Sürekli çalışmalar içerisindeydi. Ben artık ‘sadece sizin değil bir halkın evladıyım’ demeye başlamıştı. Sevdiği ve inandığı değerler için artık yaşıyordu. Çocukluğunda da, büyüdüğünde de, hep arkadaş çevresini kendisi seçerdi. Hiç bir dayatmayı kabul etmezdi. Güçlü bir kişiliği vardı. Sonra yurtdışına gitti oradan da Ferman ve Zana abilerinin ardından o da özgürlüğün yolunu tuttu. Bir daha da görmedim onu zaten, dediği gibi ‘bütün bir halkın evladı’ oldu. ”

...