Stockholm Film Festivali’nde ‘Bakur’a yoğun ilgi

AKP hükümetinin 34. İstanbul Film Festivali’nde gösterimini engellediği HPG gerillalarının yaşamlarını yansıtan ‘Bakur’ belgeseline bu yıl 26. düzenlenen Stockholm Film Festivali’nde ilgi oldukça yoğun.

AKP hükümetinin 34. İstanbul Film Festivali’nde gösterimini engellediği HPG gerillalarının yaşamlarını yansıtan ‘Bakur’ belgeseline bu yıl 26. düzenlenen Stockholm Film Festivali’nde ilgi oldukça yoğun.

11 Kasım’da İskandinavya’da ilk kez Stockholm’deki Skandia Sinemasında gösterilen ‘Bakur’ dün öğleden sonra da il merkezindeki Zita Sinemasında sinemaseverlerle buluştu. Sinema önünde uzuk kuyruklar oluştu ve biletler tükendiği için bazı sinemaseverler filmi izleyemeden geri dönmek zorunda kaldı.

AKP hükümeti, Ertuğrul Mavioğlu ile Çayan Demirel’in yönettiği, Ayşe Çetinbaş’ın yapımcılığını üstlendiği Bakur (Kuzey) belgeselinin Stockholm Film Festivali’nde göstermesini engellemek amacıyla girişimde bulunmuş ama engellemeyi başaramamıştı. Türk devletinin bu girişimi filme ilginin daha da artmasını beraberinde getirdi.

‘BAKUR’ ‘ALTIN AT ÖDÜLÜ’NE BELGESEL DALINDA ADAY

Her yıl değişik dallarda ödüller dağıtan Stockholm Film Festivali, bu yıl ilk kez bir belgesele ödül verilecek. ‘Bakur’ da ‘Altın At Ödülü’nü aday gösterilen belgeseller arasında yer alıyor.

Bu yılkı festivalde “Bakur”un yanı sıra ülkelerinde sansürlenen ve gösterimi yasaklanan üç film daha bulunuyor.

İranlı Yönetmen Jafar Panahis’e “Altın Ayı Ödülü”nü kazandıran “Taxi Teharan”, Faslı Yönetmen Nabil Ayouch’un “Much loved” , Çinli Yönetmen Zhao Liang’ın çevre skandalını anlatan “Behemoth” belgeselleri de Stockolm Film Festivali kapsamında değişik sinamalarda gösteriliyor.

Fimin İskandinavya prömiyeri dolayısıyla Stockhom Film Festivali’nin davetlisi olarak Stockholm’de bulunan ‘Bakur’un yönetmenlerinden Ertuğrul Mavioğlu, filmin gösteriminden hemen sonra izleyicilerle söyleşide bulundu.

Moderatörlüğünü Sidar Yiğit’in yaptığı “Face to Face” olarak adlandırılan, ifade özgürlüğü ve sansürü konu alan söyleşide Mavioğlu, filmin çekimlerini HPG kamplarının bulunduğu Dersim, Amed ve Botan bölgelerinde PKK yöneticilerinin onay vermelerinden sonra yaptıklarını söyledi.

TÜRKİYE’Yİ YÖNETENLER GERÇEKLERİ PEK SEVMİYOR

Moderatörün filmin İstanbul Film Festivali’nde sansürlenmesinden önce böyle bir şeyle karşılamayı düşünüp düşünmedikleri sorusunu ise, “Ben uzun yılardan beri gazetecilik yaptığım ve sansürle boğuştuğum için böylesi bir olasılık aklıma geldi. Türkiye’yi yönetenler gerçekleri pek sevmiyor. İstanbul Film Festivali prestijli bir festival. Sansüre pek prim vermez diye düşünüyordum. Engelleme gündeme gelince festival yöneticilerine cesur olmalarını ve buna karşı durmaları gerektiğini söyledik. Kültür Bakanığı’nın festivalden mali olarak desteğini çekmesinden çekindikleri için böyesi bir karşı duruş sergileyemediler” diyerek yanıtladı.

İSTANBUL FİLM FESTİVALİ FİİLİ OLARAK ÇÖKTÜ

Bu tavrın festival için iyi olmadığını, çok sayıda film yönetmeni ve yapımcısının filmlerini festivalden çekmesiyle birlikte festivalin açılış ve kapanışını yapamadığını, ödülleri dağıtamadını ve fiili olarak çöktüğünü söyledi.

Filme yönelik sansüre yönelik bir başka soru üzerine her gün insanların katledildiği bir ülkede sansürü abartmanın kendilerine yakışmayacağını söyleyen Mavioğlu, “Gerçekleri arayıp bulmanın bedeli vardır elbette. 40 yıldır ülkede savaş sürüyor. Gerilla hareketini hep devletten ve onun güdümlediği medyadan öğrenmek durumunda kalmamızdan daha aciz bir durum olamaz. Biz bu nedenle duvarın ardında, dağın arkasında ne olduğunu merak ettik ve bunu yansıtmak istedik” şeklinde konuştu.

GÖRDÜKLERİMİZİ VE YAŞADIKLARIMIZI AKTARDIK

Mavioğlu seyircilerin filmi seyrettikten sonra hangi duyguları taşımalarını istediği sorusunu “Açıkcası ben bir şey umut etmiyorum. Biz bütün filmin tamamlama sürecinde Çayan Demirel’le tartışmalarımızın temelini şu oluşturdu. Çekim sürecinde yaşadığımız, gördüğümüz ve hissettiklerimizi belgesel filme geçirebildik mi sorusunun yanıtını tam olarak gerçekleştirene kadar kurgu tamam demedik. Kurgu tamamlandığı an evet bizim orada hissettiklerimiz, gördüklerimiz ve yaşadıklarımızın aktarma biçimini hazmettik ve hissettik” diyerek yanıtladı.

Filme kendi yorumlarını katmadıklarını, gerillaların kendilerini anlattıklarını ve bu nedenle filmde gerçeğin dışında hiç bir şey olmadığını söyleyen Mavioğlu, filmi izleyenlerin de bu görüşününü paylaşacaklarını tahmin ettiğini dile getirdi.

GERİLLALAR ÖZGÜR HAYATA İNANIYOR

Filmde gerillaların insani ilişkilerinin kendisini çok etkilediğini söyleyen İsveçli bir kadın izleyicinin, kadın ve erkek birlikte yaşayan gerillaların bir birlerine aşık olup olmadıkları sorusunu ise, “Filmde de gördüğünüz gibi gerillalar özgür hayata inanıyorlar. Özgür eş ilşkisine inanıyorlar. Özellikle de kadınlar buna inanıyor. Erkekler belki de aşık oluyorlardır ama bunun karşılığının olabilmesi için özgür bir aşkın özgür bir ülkede yaşanabileceğine inanıyorlar. Ve bunu bilerek dağa çıkıyorlar” diyerek yanıtladı.