Bakur’dan Başur’a bir mektup

Bugün Kürt ulusal birliği için sizin Türk sömürgeciliğine karşı örgütlü mücadeleniz, bizim verdiğimiz mücadeleden daha sonuç alıcı hale gelmiştir. Kürt ulusal birliği siz Başur’da yaşayan Kürtlerin elindedir.

Bir yurtseverin duygularını anlatan bu mektubu olduğu gibi sizinle paylaşıyorum...

Güneyli yurtsever bacılarımız kardeşlerimiz. Yüreklerinde Halepçe yarası taşıyanlar. Güzel ülkemizin kalbinin güney yarısı. Tertemiz havasının kimyasal gazlarla kirletilmek istenen ülkemizin güney ovası. Leyla Kasım’dan Viyan Soran’a, Mamerişten Dr. Sirwan’a binlerce yiğit genç kızının ve oğlunun topraklarını kanla suladığı gül bahçesi. Ölümün kol gezdiği karakışta bile Bağdat’ta yüksek dağlarından bakmayı terk etmemiş mert ve yiğitler ülkesi.

Değerli Başurlu kardeşlerimiz; Enfalden çok önce Türk devleti de Bakur parçasında soykırım harekâtı yapmıştı. 1925’de Palu, Heni ve Dara Heni’de katledilmiştik. 1938’de de Dersim’de kimyasallarla öldürüldük. Mezar yerlerini ve akıbetlerini bilmediğimiz binlerce insanımız var. Binlerce kız ve erkek çocuğumuzu alıp götürdüler nerede olduklarını halen bilmiyoruz. Tıpkı Enfal’de alınıp götürülen kızlarınız ve oğullarınız gibi. Dört bin köyümüz yakıldı. Tıpkı sizin dört bin köyünüz gibi. Zorla göçertilip dayanılmaz bir yaşama mahkûm edildik. Tıpkı sizin Ordugahlarda, Nasıriye’de ve Divaniyeye’de yaşadıklarınız gibi. Diyarbakır, Elâzığ zindanlarında yapılan işkencelerin feryatları taş duvarları parçaladı. Tıpkı Sılemani, Hewler ve diğer onlarca Emn ve zindanda yaşadıklarınız gibi. Türk devleti Köy meydanlarında toplattı bizi binlerce, insan pisliği yedirdi bazılarımıza, yaşlılarımızın erkeklik organları genç kızlarına çektirildi. Tıpkı sizin Topzawa’da Kuştepe’de yaşadıklarınız gibi. Küçücük bebelerimizi ateşte yaktılar. Barzan’da yaşadıklarınız gibi. İçimizden bazılarını sattın alıp koruculaştırdılar. Tıpkı sizin cahş dedikleriniz gibi. Bazılarını da vekil bakan yaptılar. Tıpkı sizin müsteşar dedikleriniz gibi.

Bugün de 1987-88’de yaşadıklarınızın bir kısmını yaşıyoruz. Sizin Baas bildiğinizin bizdeki ismi akp, sizin Saddam dediğiniz bizde Erdoğan adlı diktatördür. Sizin 1980’lerde özellikle Sılemanı ve Kerkük’te yapmaya çalıştığınız eylemler gibi eylemlerle düşmana karşı vatanımızın kuzey parçasını savunmaya çalıştık. Bize “Hendekçi-çukurcu” dediler. Tıpkı Baas’ın size “sabotajcı, İran ajanı vatan hainleri” dediği gibi. Türk özel kuvvetleri Sur, Cizır, Şırnex, Nısebin, Hezax, Silopiya, Gever gibi şehirlerimizi yıktılar. Tıpkı kimyasal Ali’in talimatıyla Qarahencir’de ve Hewler ovasında Quwet el-Taware ve Quwet el- Xas dediklerinizin size yaptıkları gibi. Erdoğan’ın talimatıyla bodrumlarda gencecik insanlarımızı diri diri yaktılar. Tıpkı Saddam’ın Germiyan’da, Barzan’da yaptırdığı gibi. Gençlerimizin, analarımızın ve daha nicelerinin cenazeleri günlerce yerde kaldı. Tıpkı Halepçe’de dört ay sonra bulup gömdüğünüz, günler sonra Balisan vadisinden traktör ramörkleriyle Ranya’ya taşıdığınız cenazeleriniz gibi.

Sizi Enfal adıyla katlettiler. Bizde de düşman askerleri göğüslerine Enfal süresinden ayetler yazıp Allah-u Ekber diyerek katlediyor. Bunlara karşı savaşan çocuklarımıza “terörist” diyor Türkler. Tıpkı Baaslı Arapların size “ihrabi, hain” dediği gibi. Direnen evlatlarımızı öldürdüklerinde bayram ediyorlar. Tıpkı Sergelî, Bergelî ve Zêwa Şexan’da peşmergeleri katlettiklerinde bayram yapan Baaslılar gibi.

Başurlu kardeşlerimiz; anlattıklarımız yaşadıklarınızın, yaşadıklarımızın binde biri bile değil biliyoruz. Halklar tarihleri ile vardır biliyorsunuz. Tarih hafızadır. Hafıza, yaşananların unutulmamasıdır. Bir melek kadar güzel, tanrıça kadar kutsal kızınız Viyan Soran “unutmak ihanettir” demişti şahadete giderken. Bu bir vasiyet değil emirdir bizlere. İçinde yaşadığınız köy, kasaba ve şehirlerde her köşe başında yaşadıklarınızın anıları vardır. Biz sizin acı anılar olarak hatırladıklarınızı Türk devletinin zulmünden ötürü halen yaşıyoruz. Cenazelerimiz yıkık binaların altında duruyor halen. Sizden bir farkımız var. Biz sizin gibi Kürt adıyla yaşamıyor ancak öldürülünce “terörist Kürt” olabiliyoruz. Çünkü adımız yasak.

Başurlu kardeşlerimiz; yüz yıllardır yaşadığımız acıları sonlandırmak ve bir daha yaşamamak için bugün birlik olmak zorundayız. Birlik halk olarak her parçada düşmana aynı ve ortak tepkiyi vermektir. Tamda birlik için daha fazla gayret gösterdiğimiz bir süreçte acılarımıza acı katan bir olay yaşandı.

Sevgili kardeşlerimiz; Türk sömürgecilerinin Başur topraklarında bize, size ve Rojava’ya hakaret etmesi bizi ve bir kısmınızı bir kez daha yaraladı. En çok ağrımıza gidense bu hakaretlerin Federal Kürdistan başkentinde ve yöneticilerinin yanında yapılmış olmasıdır.

Bu olaya tepki vermeyen kardeşlerimiz! Sizden kendinizi bizim yerimize koyarak düşünmenizi istiyoruz. Bir an arkanıza yaslanıp gözlerinizi kapayın. 1987-88 Enfal dönemine gidin. Irak ordusunun Enfal operasyonlarında yaptıklarını hatırlayın; Kimyasal gazlar, yakılıp yıkılan şehir ve köyler, günlerce bekleyen hayvanların parçaladığı cenazeler, kızlarınızın ve oğullarınızın öldürülmüş çıplak bedenleri, yüzbinlerin dağlara vuran göçü, işkencehanelerde yükselen çığlıklar, tecavüzler ve “bunları hak ediyorsunuz” diyen Baaslıların küfür ve hakaretleri...

Ve düşünmeye devam edin! Baas devleti size bu vahşeti yaparken Bakur Kürdistan’ında da federal Kürt yönetiminin olduğunu varsayın. Ve Başında Ali Hasan el-Mecid’in (Ali Kimyewi) olduğu Irak Savunma Bakanı Adnan Hayrullah, Genel Kurmay Başkanı Nizar Abdülkerim El–Hazraci, Birinci Kolordu komutanı Sultan Haşim, Hewler’deki Beşinci Kolordu komutanı Yunus Muhammed El–Zareb’dan oluşan Baaslılar ve Muttasım, Kerim ve Cafer gibi müsteşarların olduğu bir heyet Türkiye’yi ziyaret ediyor. Ankara’dan sonra da fedaral Bakur Kürdistan’ın başkenti Amed’e geçiyorlar. Ali Kimyewi Bakur bölge başkanı ve diğer üst düzey hükümet yetkilileriyle beraber bir basın toplantısı yapıp Başur’da Enfala direnen YNK, KDP peşmergelerine “terörist ve bölücü” diyor. Halepçe katili Ali Kimyewi bu toplantıda Bakur hükümetine “terörist YNK, KDP hem size hem de bize tehlikedir” diyor. Ve Bakur federal yönetimine “sizden Botan ve Zagros’daki “terörist peşmergelere” karşı savaşın” diyor. “Terörist peşmergelerin” şehirlerdeki sabotaj eylemleri Halepçe’nin, Seysadıq’ın, Barzan’ın, Qeladız’ın, Bazyan’ın, Bınemerge’nin, Balisan’ın yıkılmasına yol açtı,” diyor. “Çok şükür ki Halepçeli, Barzanlı ve diğer Kürt kardeşlerimiz “terörist peşmergelere” destek vermedi” diyor. Baaslıların söylediklerini Bakur’daki bazı tv kanalları, gazete ve radyolar doğru ve haklı buluyor, destekleyen yayınlar yapıyor. Evet tepkisiz güneyli kardeşlerimiz siz bu manzara karşısında ne düşünürdünüz? Biz Bakur Kürtlerinden ne yapmamızı isterdiniz? Kürt halkının yaşadığı acılar hatırına, kardeş hakkı için bunları düşünmenizi istiyoruz.

Sevgili Başurlular! Baas’lıların Bakur’da hükümetimizin izniyle milyon dolar para kazanan şirketleri olsaydı biz ne yapsaydık sizin mücadeleniz için iyi olurdu? Hükümetimiz Bakur’un petrollerinin yüzde yetmişini en ucuz fiyatla, Saddam’a ya da yakın adamlarına verseydi kuzeyli kardeşlerinizin ne yapmasını isterdiniz?

Türk başbakanının Hewler’de yaptığı hakaret dolu açıklamalarına Başur’daki bazı kardeşlerimizin tepkisinden moral ve güç aldık. Biz diyoruz ki siz istemezseniz hiçbir işgalci Başur’a uğrayamaz, konuşamaz. Sömürgecilere karşı Başurlu siyasetçilerin elinin güçlenmesi için sizin soykırımcı işgalcilere tepkileriniz gerekir. Kürtlere küfreden soykırımcıların elinizde olan başuru sömürmesine neden izin veriyoruz. Erdoğan petrollerinizden zengin olurken, siz elektriksiz, yakıtsız ve çocuklarınızı eğiten öğretmenlere verecek para bulamıyorsunuz. Bunu niye kabul edelim. Bakur da Kürt adını yasaklamış, Rojava ve Başur’da da ilk fırsata Kürtlerin statüsünü ortadan kaldıracağını söyleyen Türk işgalcilerin Başur’da neden askeri üsleri olsun.

Bugün Kürt ulusal birliği için sizin Türk sömürgeciliğine karşı örgütlü mücadeleniz bizim verdiğimiz mücadeleden daha sonuç alıcı hale gelmiştir. Kürt ulusal birliği siz Başur’da yaşayan Kürtlerin elindedir. Kardeşçe hatırlatıyor selam diyorum...