GÖRÜNTÜLÜ

Bayık: Başûr halkı tarihine, değerlerine sahip çıkmalı

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, Başûr halkının Behdînan’da, Soran’da bedeller ödediğini belirterek, “Pêşmergeler, Barzaniler, KDP Türk devletinin hizmetine girsin, Başûr’u da Türk devletinin bir vilayeti yapsın diye şehit olmadılar” dedi.

CEMİL BAYIK'LA RÖPORTAJ

Başûr’da binlerce pêşmergenin diktatörlükten kurtulup, özgür yaşamak için şehit düştüğünü ifade eden Cemil Bayık, bugün Barzani ailesinin Türk devletini Başûr’a getirdiğini vurgulayarak, “Başûr halkımız çok yurtsever bir halktır, çok büyük mücadeleler vermiştir, çok fazla şehit verdiler. Başûr halkı Türk devletinin bu işgalini kabul edemez. İnanıyorum ki Başûr halkı, Behdînan halkı da, Barzani iktidarından, diktatörlüğünden rahatsızlar ve bir an önce özgür ve demokratik bir şekilde yaşamak istiyorlar. Tarihlerine, değerlerine, statülerine sahip çıkmalılar. Çünkü Barzaniler, Türk devleti ile Başûr’un statüsünü ortadan kaldırmak istiyor” dedi.

Başûr’da bugünkü statüyü PKK’nin koruduğunu, bunun için PKK’nin bedel ödediğini anlatan Bayık, “Pêşmergeler, Barzaniler, KDP Türk devletinin hizmetine girsin, Başûr’u da Türk devletinin bir vilayeti yapsın diye şehit olmadılar. Bunun iyi anlaşılması lazım. (…) Rêber Apo’nun özgürlüğüne sahip çıkmayanlar, Kurdistan’a sahip çıkmayanlar, Türk devletine karşı durmayanlar, ihanete karşı durmayanlar yurtsever olamazlar. Kürtlerin kriterleri olmalı. Kriterleri de yurtseverliktir. Yurtseverlik de işgale, siyasetlerine, uygulamalarına, ihanetlerine karşı durmaktır. Tüm yurtseverlere çağrım bu temeldedir” şeklinde konuştu.

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık’ın ANF'ye özel röportajının ikinci bölümü şöyle:  


Apocu gençler Bakur’da, Rojava’da ve yurt dışında bu sürece öncülük etti ve önemli sonuçlar da elde etti. Newroz, seçim ve en son Wan serhildanında sürece damgasını vurdular. Size göre Apocu gençlerin katılım ve eylem düzeyi nasıldı?

Kürt gençleri diğer ülkelerdeki gençler gibi değil. Kürt halkı ölüm ile yaşam arasında bir süreçten geçiyor. Kurdistan gençleri bu halkın çocuklarıdır. Bu yüzden diğer halkların çocukları gibi yaşayamazlar ve sistemin geliştirdiği çerçevede yaşayamaz, o sistemde bazı reformlar yapamazlar. O sistemin tamamen dışına çıkmaları lazım. O zaman Kürt halkının gençleri olabilirler, o zaman Kürt halkına öncülük edebilir ve Kürt halkını yaşatabilirler. Kürt halkına yönelik soykırım siyaseti yürütülüyor. Bu siyasete karşı durmak herkesten önce gençlerin görevidir. Çünkü gençler bir halkın geleceğini belirler. Eğer ki gençler Kürt halkını yaşatmak istiyorlarsa öncülük yapmalılar. O zaman kendilerini de, toplumunu da yaşatabilir.

Biz bir gençlik hareketiyiz. Rêber Apo, "genç başladık, genç başaracağız" dedi. Kürt halkının gençleri bunu esas almalı. Bu hareketin bir tarihi, bir çizgisi var ve bu temelde mücadele ediyor. Kürt gençleri hiçbir zaman tarihinden, çizgisinde, amacından vazgeçmez. Onlardan istenen, tarihlerini ve çizgilerini esas alarak mücadele etmeleridir. Kürt gençleri devrimci bir ruhla hareket etmeli, hiçbir engel tanımamalıdır. Devletin, hainlerin veya ailelerinin çeşitli engellerini kabul etmemeliler.

Ailelere de çağrım var. Yurtseverlik bizden ne istiyor? Kendimize, ülkemize, çocuklarımıza sahip çıkmayı, düşmana karşı durmayı istiyor. Aileler hem kendilerini yurtsever olarak görüp hem de çocuklarının önünde engel olmaları, yönlerini sisteme vermeleri doğru değil. Yurtseverlik bunu kabul etmez, buna karşıdır. Rejim, Kürt halkının ortadan kaldırmak istiyor, bundan dolayı da gençlerden başlıyor. Gençleri birçok kötülüğe yönlendiriyorlar. Siirt Valisi, ‘Gerillaya katılacaklarına fuhuş yapsınlar’ dedi. Açık bir şekilde söyledi. Bu Türk devletinin siyasetidir. Çünkü Kürt halkını ortadan kaldırmak istiyorlar. Peki nasıl ortadan kaldıracaklar? Gençlerini ortadan kaldırdıklarında Kürt toplumunu da ortadan kaldıracaklardır. Gençler halkı için, ülkesi için görevlerini yerine getirmezlerse, mücadeleye katılmazlarsa, işgale, asimilasyona karşı durmazlarsa, devlet yönlerini kötülüklere verir. Aileler de çocuklarına bu yolu göstermek yerine sistemin yolunu gösteriyorlar. Sistem bu halkı ortadan kaldırıyor. Yurtseverlik, insanlık bunu kabul etmez. Bu yüzden ailelere çağrımdır; çocuklarınıza bu şekilde yaklaşmayın, onlara sahip çıkın. Çocuklarınızı Kürt gerçekliği üzerinden eğitin. Düşmanın siyasetine alet olmalarına müsaade etmeyin. Eroin, ajanlık, fuhuş, göç, asimilasyon siyasetinden uzak tutun. Gençler Türk devletinin siyaseti altında yaşıyorlar. Türk devleti önlerine bir kültür koyuyor, arabesk kültürüdür. Bu kültürle gençlerin ruhunu tamamen öldürüyorlar. Kürt halkının gençleri bunu kabul etmemelidir. Özellikle Apocu gençler bunu kabul etmemeli, buna karşı mücadele etmeli, kendisine, halkına sahip çıkmalı, tarihi görevlerini yerine getirmeliler. Onlardan isteğim budur. Hem yerlerinde mücadele etmeleri, hem de gerillaya katılmaları lazım. Tanıdıklarını örgütlemeli, birlikte eylemler gerçekleştirmelidirler. Bu hareket böyle başladı, böyle gelişti. Bu hareketin gençleri de bunu esas almalıdır.

Siz de bahsettiniz; Bakur’da özellikle Kürt gençlerine hatta Kürt çocuklarına yönelik özel savaş politikaları yürütülüyor. Bu politikalara karşı gençlerin de çabaları var. Özel savaş politikalarına karşı ne yapılmalıdır?

Eğer Türk devleti özellikle kadınlar, gençler ve çocuklar üzerinde bu kadar fazla duruyorsa bunun bir sebebi var. Çünkü bunların hepsi Kürt halkının geleceğini temsil ediyorlar. Bir diğer sebep ise, Rêber Apo hem gençleri, hem kadınları halkın öncüleri yaptı. Faşist Türk devleti de Kürt halkını ve Kurdistan’ı ortadan kaldırmak istiyor. Kürtler ve Kurdistan adına ortada hiçbir şey bırakmak istemiyor. Bu temelde bir siyaset yürütüyor. Bu amacına ulaşmak için de kadınları, gençleri ve çocukları hedef alıyor. Kadınlardan, gençlerden ve çocuklardan başlarsa amacına ulaşacaktır. Her gün bir yerde çocuk öldürüyor. Türkiye’de öyle bir şey yok, Kurdistan’da yapıyorlar. Bu Kürtlere düşmanlığını açıkça ortaya koyuyor. Çocukların sokaklarda oynamalarına, harekete etmelerine dahi müsaade etmiyorlar, panzerlerle üstlerine gidiyorlar. Kürt çocuklarının tamamını korkutup teslim almak istiyorlar. Bu şekilde Kürt halkını ortadan kaldırmayı hedefliyorlar. Kadınların, gençlerin üzerine, arabesk kültürle, eroinle, fuhuşla, ajanlık, göç ve asimilasyon politikalarıyla gidiyor. Bu şekilde gençleri ve kadınları ruhsuz bırakmak, gerçekliğinden, mücadeleden uzaklaştırmak, kendilerine ve ülkelerine sahip çıkmamalarını sağlamak istiyor.

Bundan dolayı okullarda, sokaklarda, her yerde özel savaş politikaları yürütüyor. Mesela bazı diziler yapıyorlar. Bu dizilerin tamamı Kürt toplumuna, Kürt kadınlarına ve gençlerine karşıdır. Bu dizilerle Türklüğü geliştirmek istiyorlar. Kürt halkının kökünden, ülkesinden, insanlığından uzaklaştırmasını ve Türk devletinin hizmetine girmelerini amaçlıyorlar. Bundan dolayı bu dizileri yapıyorlar. Festivaller yapıyorlar, dillerini, kültürlerini, tarihlerini bu festivallerle ilerletiyorlar. Kürtlere hizmet edecek, yurtseverliğe, devrimciliğe hizmet edecek ne varsa ortadan kaldırıyorlar, yasaklıyorlar. Mesela Kürtçe tiyatronun gelişmesine izin vermiyorlar, Kürtçe müziğin gelişmesine izin vermiyorlar, Kürtçenin gelişmesine izin vermiyorlar yani Kürt dilinin, kültürünün ve kimliğinin ortadan kaldırılması için her şeyi yapıyorlar. Hem de bunu sınırsız bir şekilde geliştiriyorlar. Kadınların ve gençlerin kendilerine de, ülkelerine de, toplumuna da sahip çıkmaları gerekir. İşgale, soykırıma karşı her anlamda karşı durmalı, mücadele etmeliler. Dillerine, kültürlerine, kimliklerine, ülkelerine, her şeylerine sahip çıkmaları lazım. Halkına öncülük etmeliler. Türk devletinin yürüttüğü siyasete karşı durmalılar, halkı eğitmeliler, örgütlemeliler ki Türk devletinin siyasetine karşı kendilerini koruyabilsinler, özgürlüklerini, kimliklerini elde edebilsinler. Onlardan istenen budur.

Ekoloji, paradigmanızın temel bir ayağı. Kürt ve Kurdistan’a yönelik düşmanlık en fazla ekolojik ve doğa talanında ortaya çıkıyor. Düşmanın ekolojiye bu kadar saldırmasının nedeni nedir?

Demokratik bir toplumu inşa etmek, kadın özgürlüğü ve ideolojik mücadele bilinciyle olur. Eğer hem kadını, hem ekolojiyi esas almazsan, bilincini, örgütlülüğünü, mücadelesini geliştirmezsen demokratik bir toplum inşa edemezsin, özgürlük ve demokrasi hedeflerine ulaşamazsın. Kürt halkı doğada yaşayan bir halktır. Doğayla birlikte yaşıyor, mücadele ediyor. Doğayı esas almak, yaşamı, özgürlüğü esas almaktır. Doğayı esas almayan, doğaya sahip çıkmayan yaşayamaz, özgürleşemez. Türk devleti Kurdistan coğrafyasını sınırsız bir şekilde talan ediyor. Kürtlerin coğrafyasını talan ediyor, yaşam imkanlarını ortadan kaldırıyor. Kürtlerin coğrafyasını talan ediyor, her yerden maden çıkarma gerekçesiyle doğayı talan ediyor, Kurdistan ormanlarını yakıp, ağaçlarını kesiyor, barajlarla birçok yeri sular altında bırakıyor, Riha’da, Mêrdîn’de tarımı engellemek için elektrikleri kesiyor ve bu şekilde halkın göç etmesini, Kurdistan coğrafyasının demografisini değiştirmeyi hedefliyor.

Mesela İliç’te yaşananları herkes biliyor, Şirnex'te, Gabar’da, Colemêrg'de, Dersim’de sınırsız bir talan var. Colemêrg'de, Marînos köyünde halk talana karşı durdu. Onları tebrik ediyorum. Halkımızın her yerde Marînos köyündeki halk gibi topraklarına, coğrafyalarına, değerlerine, yaşamına sahip çıkmaları gerekir. İşgalcilerin talanına izin vermemeliler. Belki bu alanda bazı adımlar atılıyor ama çok eksiktir. Her yerde, herkes daha güçlü tepki vermeli, yaşamına, geleceğine sahip çıkmalıdır. Çünkü geliştirdikleri şeylerle Kürt halkının yaşamını yok ediyorlar. Mesela maden çıkarıyorlar, bunun izin zehir kullanıyorlar. Sular tamamen zehirleniyor, yine iklim bozuluyor, halk tarım yapamıyor, ağaçlar kuruyor, insanların yaşamı ve psikolojisi üzerinde büyük tahribatlar yaratıyorlar. Eğer ideolojik mücadele bilincini geliştirmezsen, örgütlemezsen talanın, soykırımın önünü alamazsın. Türk devleti Kurdistan’ı kendi yurdu yapmak istiyor, bunun için de Kürt halkını ortadan kaldırmak istiyor. Kürt halkı suyuna, toprağına, bölgesine sahip çıkmalıdır. Bu kendisine ve özgürlüğüne sahip çıkmaktır.

Böyle bir tahribat karşısında Kurdistan’da yaşayamazsın, eğer yaşamak istiyorsan ülkende, coğrafyanda yaşayacaksın. Düşmanın coğrafyanı talan etmesine müsaade etmeyeceksin, yaşam imkanlarını ortadan kaldırmasına engel olacaksın. Kürt halkı coğrafyasıyla ayaktadır. Eğer coğrafyaları ellerinden giderse o zaman yaşayamazlar. Mesela şu an Şirnex'ın Türkiye’deki hava kalitesi en kötü şehir olduğunu söylüyorlar. Neden? Çünkü ortada ağaç, orman bırakmadılar. Petrol bahanesiyle orayı kirletiyorlar. Türk devleti Kurdistan’daki talanı meşru göstermeyi amaçlayan bir siyaset yürütüyor. Türk devleti "Şimdiye kadar PKK bırakmadı bu madenleri çıkaralım, Kurdistan’ın zenginliklerini ortaya çıkarmamıza, hizmetinize sokmamıza izin vermiyordu. Aslında Türkiye’nin zenginleşmesini, gelişmesini istemeyen devletler bunu yapıyor. PKK’nin arkasında bazı yabancı devletler var, onlar bu zenginlikleri elde etmememiz için PKK’ye yardım ediyordu’ diye propaganda yapıyor. Türkiye toplumunu bu şekilde PKK’ye ve Kürt halkına karşı harekete geçirmek istiyor.

DEVLETTEN BİR ŞEY TALEP ETMEK KÜRTLER AÇISINDAN AYIPTIR, UTANÇTIR

Kürt halkına yönelik soykırımı, PKK’ye yönelik katliamları bu şekilde meşrulaştırmak istiyor. Yani Türkiye halklarının da desteğini almayı ve şovenizmi güçlendirmeyi amaçlıyor. Kurdistan’da yürüttüğü soykırım siyasetini bu şekilde tamamlamak istiyor. Türkiye halklarının da bunu anlaması lazım. Şu an Türkiye’de açlık ve yoksulluk artmış durumda. Durum çok ciddi. Bu Türk devletinin Kürt halkına karşı yürüttüğü siyasetin sonucudur. Talan ve savaşla Türkiye toplumuna bir şey vermiyor. Türkiye halklarının da bunu görmesi lazım. Her geçen gün bunun farkına varıyorlar ama daha erken görmeliler.

Eğer açlıktan kurtulmak istiyorlarsa bunun yolu Türk devletinin Kürtlere yönelik siyasetine karşı çıkmaktan geçiyor. Bu açlık ve yoksulluk o zaman ortadan kalkar. Türk devletini yaptığı talanı saklamak için ekolojik hareketleri devletin çizgisine çekmek istiyor. Bu alanda da çok çalışma yapıyor. Bu yüzden kimse bu tuzağa düşmemelidir. Kimse devletten fuhuşa, eroine, ajanlığa, göçe, açlığa karşı durmasını beklememelidir; bunlar zaten devlet eliyle yapılıyor. Hem Kürtleri ortadan kaldırmak hem de Türkiye toplumunu tamamen kendine mecbur etmek için bu siyaseti yürütüyor. Kimse devlet bu tedbirleri alsın dememeli. Kendisi yapıyor zaten, nasıl bunun önünü alsın ki?

Ağzını açan, devlet şunu yapmalı, bunu yapmalı, bu tedbiri almalı, diyor. Bu özellikle Kürtler açısından ayıptır, utançtır. Bu devletten isteyecekleri bir şey yok. Bu devlet göz önündedir. Her gün Kürtleri öldürüyor, Kürtleri ortadan kaldırmaya çalışıyor. Bir Kürt nasıl bu devletten bazı şeyler ister? Kürtler kendileri için ne istiyorlarsa onun mücadelesini vermelidir. Ne elde edeceklerse verecekleri mücadele ile elde edeceklerdir. Gerçek budur. Bundan dolayı devletten bir şey talep etmemeliler. Hele ki yok devlet fuhuşun, kötülüğün, hırsızlığın önünü alsın, engel olsun böyle şeyler hiç istemesinler çünkü devlet Kurdistan’da zaten bilinçli bir şekilde bu siyaseti geliştiriyor. 

Başûr’daki seçimler bir kez daha ertelendi. KDP ya da Barzani ailesinin seçimlere bu kadar karşı çıkmasının sebebi nedir? Bu siyaset Başûr ve Irak için nasıl tehlikeler yaratır?

Barzaniler her yerde, ‘PKK Başûr’un statüsünü ortadan kaldırıyor’ diye propaganda yapıyorlar. Halbuki Başûr’un statüsünü ortadan kaldıranlar Barzanilerin kendileridir. Barzaniler kaderlerini tamamen AKP’ye, MHP’ye bağlamış durumdalar. Eğer Barzaniler seçimin ertelenmesini istiyorlarsa bunun temel sebepleri var. Birincisi, Kürtlere ettikleri ihanettir. Çünkü işgalci, soykırımcı Türk devleti ile birlikte hareket ediyorlar ve Kürt halkına düşmanlık ediyorlar. Sadece PKK’ye etmiyorlar, Kürt halkına da düşmanlık ediyorlar. Kürt halkına karşı Türk devleti ile birlikte yürüttükleri siyaset gerçek yüzlerini herkese gösterdi. Kürt halkı arasında teşhir oldular.

İkinci sebep ise; AKP-MHP Türkiye ve Kurdistan’daki yerel seçimlerde büyük bir darbe yedi. Barzaniler ise AKP’den daha büyük darbe yediler, zayıf düştüler. Bundan dolayı seçimlerin ertelenmesini istiyorlar. Çünkü biliyorlar ki seçim olursa Erdoğan gibi kaybedecekler. Çünkü Türkiye’deki seçimlerden sonuç çıkardılar. Eğer şimdi bir seçim olursa kaybedeceklerini, iktidardan düşeceklerini görüyorlar. Ellerindeki imkanları kaybetmek istemiyorlar. Ortada bir Başûr hükümeti yok. Başûr hükümeti adı altında Barzani ailesi hükmediyor. Her şeyi hizmetlerine koymuşlar. Büyük bir talan yapıyorlar. Nasıl ki AKP Bakur’da, Türkiye’de her yeri talan ederek zenginleşiyorsa Barzaniler de büyük bir talan yapıyorlar. Milyarlarca paraları var. Amerika’da, Haliç’te yerleri var, villaları var, bankalarda milyarları var. Bazıları da bunları dile getiriyor. Oysaki Başûr’da halk aç ve gün geçtikçe de yoksullaşıyor. Fakat Barzani ailesi de gün geçtikçe zenginleşiyor. Neden? Çünkü ortada bir hükümet yok, iktidar yok, tamamen Barzanilerin iktidarı var. Canları, keyifleri ne isterse onu yapıyorlar. Ortada ne kanun var, ne hukuk var, ne adalet var, hiçbir şey yok. Eğer gerçekten Kürtlük için mücadele etseydiler, Başûr halkı için mücadele etseydiler, demokrat, özgürlükçü olsalardı o zaman neden seçimi erteliyorlar, neden korkuyorlar? Demek ki korkuları var, gizledikleri şeyler var. Ortaya çıkmasını istemiyorlar. Ellerindeki imkanları kaybetmek istemiyorlar. O yüzden seçimi ertelemek istiyorlar.

Dikkat çekmek istediğimiz bir diğer nokta ise; seçimler olmasın demiyorlar, yıl sonuna ertelensin diyorlar. Neden? Çünkü Erdoğan; ‘Başûr’da daha fazla alana yayılacağız’ diyor. Belli ki bununla bağlantılı bir program yürütüyorlar. Türk askerlerinin Başûr’a yayılmasını bekliyorlar. Türk askerleri daha fazla yayılacak, Başûr’un tamamına girecek o zaman seçim imkanı ortadan kalkacak, onlar da iktidarlarını, diktatörlüklerini sürdürecekler. Nasıl ki Türkiye’de Adalet Bakanı’nın, ‘İmralı’da tecrit yok, her şey mükemmel’ diyorsa, Barzaniler de ‘Başur’da, her şey mükemmel yürüyor. Zindanlarda haber alınmayan kimse yok’ diyorlar. Halbuki kimse zindanlardakileri görmeye bile gidemiyor. Avukatlar bile gidemiyor. Yani halka büyük zulüm ediyorlar.

BAŞÛR HALKI TARİHİNE, DEĞERLERİNE SAHİP ÇIKMALIDIR

Başûr halkımız, Behdînan’da da, Soran’da da birçok bedel ödedi. Binlerce pêşmerge şehit oldu. Bu şehadetler Saddam yıkılsın, yerine Türk devleti gelip Başûr’da iktidar olsun diye yaşanmadı. Eğer Başûr halkımız mücadele ettiyse, binlerce pêşmerge şehit olduysa, kimyasal saldırılara uğradılarsa diktatörlükten kurtulmak, özgür ve demokratik bir şekilde yaşamak için bunu yaptılar. Fakat görüyoruz ki; Barzani ailesi Türk devletini Başûr’a getiriyor. Saddam’ın yerine Türk devletini Başûr’a yerleştiriyor. Bunun Kürtlükle ne alakası var? Başûr halkımız bunu neden kabul etsin? Başûr halkımız çok yurtsever bir halktır, çok büyük mücadeleler vermiştir, çok fazla şehit verdiler. Başûr halkı, Türk devletinin bu işgalini kabul edemez. İnanıyorum ki; Başûr halkı, Behdînan halkı da, Barzani iktidarından, diktatörlüğünden rahatsızlar ve bir an önce özgür ve demokratik bir şekilde yaşamak istiyorlar. Tarihlerine, değerlerine, statülerine sahip çıkmalılar. Çünkü Barzaniler Türk devleti ile Başûr’un statüsünü ortadan kaldırmak istiyor.

Statüyü koruyan PKK’dir. PKK bunun için bedel ödüyor. Sadece Başûr için değil Irak için de birçok bedel verdi, mücadele etti. Bunu herkes biliyor. Bazıları, ‘Barzaniler hain değil, şehitleri var’ diyor. Pêşmergeler, Barzaniler, KDP Türk devletinin hizmetine girsin, Başûr’u da Türk devletinin bir vilayeti yapsın diye şehit olmadılar. Bunun iyi anlaşılması lazım. Barzanilerin yerinde başkası olsaydı herkes ihanet ediyor derdi. Fakat bazıları Barzanilere bunu söylemiyor. Neden? Çünkü Barzanilerden para alıyorlar bu yüzden. Halkımızın bu noktada hassas olması lazım. Rêber Apo’nun özgürlüğüne sahip çıkmayanlar, Kurdistan’a sahip çıkmayanlar, Türk devletine karşı durmayanlar, ihanete karşı durmayanlar yurtsever olamazlar. Kürtlerin kriterleri olmalı. Kriterleri de yurtseverliktir. Yurtseverlik de işgale, siyasetlerine, uygulamalarına, ihanetlerine karşı durmaktır. Tüm yurtseverlere çağrım bu temeldedir.