Kendisi Kobanê direnişçisi, oğlu Minbic şehidi

Hannan Ali, Kobanê direnişini, “Kobanê savaşı arkadaşlık yoldaşlık duygularıyla kazanıldı. Eyleme gitmek için rekabet vardı ve hayat gülerek geçiyordu. Ben ilk defa ölümden korkmadığımı hissettim" diye konuştu.

Başta Rojava devrimi, özellikle de Kobanê savaşı bin yıllardır süre gelen yaşam alışkanlıklarını değiştirdi. Geleneksel yaşam alışkanlıklarıyla başlayan hayat onların hayallerinde bile kuramadıkları bir yaşamı önlerine sundu. Hayata geleneksel başlayıp şimdi farklı bir durumla yaşayanlardan birisi de Hannan Ali.

Yaşamını idame ettirmek için zorlu hayatla baş edebilmek için çok çalışmak… Hayatının devrim ve direniş öncesi günlerini şöyle anlatıyor: “Normal bir hayatımız vardı. Sondaj işinde çalışıyordum su çıkarıyorduk. Sekiz erkek üç kız kardeşiz. Otuz sekiz yaşındayım. Apocu harekete uzun yıllar hizmet ettim. Aile olarak daha Apocuları tanır tanımaz onlar için seve seve çalışma kararı aldık. Kobanê merkezde yaşıyorduk. Merkezde yaşadığımız bazı sorunlardan dolayı Girê Spî’ye bağlı Şergirat köyüne taşındık orada yaklaşık yirmi beş yıl kaldık. Kaldığımız alan Arap nüfusunun yoğun olduğu bir yerdi.

Orada da mücadeleden geri kalmadım. Örgüt çalışmaları yürütmeyi sürdürdüm. Arkadaşlar beni Halep, Efrin’e gönderiyorlardı. Bu çalışmalar Baas rejiminin dikkatini çekmiş olmalı ki 1997 yılında Suriye rejimi tarafından tutuklandım. Yaklaşık bir ay zindan da kaldım. Çok işkenceler yaptılar artık omuzlarım tutmaz hale gelmişti. Bu işkencelerin en büyük amacı teslim olup çalışmaları deşifre etmemizi istemeleriydi. Zindan yerin altındaydı, zaman kavramı bizde kalmamıştı. Gece mi gündüz mü bilmiyordum. Benden bir şey alamayacaklarını anlayınca bıraktılar ama askerlik çağında olduğum için eve gitmeme izin vermediler doğrudan askere götürdüler. Askerliği bitirmeden babam beni evlendirdi. Dört çocuğum oldu iki kız iki erkek.”

Suriye krizi başladığında ve Rojava devrimi olduğu dönemde hala Şergirat’ta yaşadıklarını söyleyen Ali, bulundukları alanın önce ÖSO, sonra da El Nusra’nın eline geçtiğini de sözlerine ekledi.

“Onların içinde yaşamaktan rahatsızdım” diyen Ali, 2013 yılında Kobanê’ye döndüğünü de belirtti.

Babası, amcaları ve kardeşleri ile ailelerinin Şergirat’ta yaşamaya devam ettiğini de belirtti. Rojava’nın iki kantonunu birleştirmek amacıyla başlatılan Şehit Rubar Qamişlo ile Şehit Gelhat hamleleri sürecinde çetelerin geniş ailenin her şeyini talan ederek, aileyi uzun yıllar yaşadıkları topraklardan çıkardığını da söyledi. Bunun üzerine de ailelerin tekrar Kobanê’ye yerleştiğini de vurgulayan Ali, Kobanê’de ise devrime hizmet ettiğini dile getirdi.

Meclis, komin örgütlenmesinde yer aldığını vurgulayan Ali, diğer taraftan ise dıştan gelen saldırıları bertaraf etmek için kurulan cephelerde mevzilerde nöbet tuttuğunu da vurguladı. Ali, Kobanê direnişi ve direnişten önce halkın yaşadığı durumu ve ruh halini şöyle anlatıyor: “Kobanê halkının buradan göç etmesinde DAİŞ çetelerinin Şengal halkına yaptığı akıllarda kalmıştı. Yapılan katliam kadın ve kızların köle pazarlarında satılması halkta var olan tedirginliği tetiklemişti.”

Çetelerin Kobanê’ye yaklaştığı süreçte sürekli top atışları yaptığını da söyleyen Ali şunları dile getirdi: “Ben üç, dört cenaze kaldırdım, dayımın çocuğu elimde şehit düştü. Sınıra giden halkın büyük kısmı geçti, bir kısmı sınırda bekledi kaldı. Kobanê savaşı başladığında aileyi Kuzey Kürdistan’a geçirdim. Orada bize halk ve kurumlar sahip çıktı, bizi çadırlara yerleştirdi, ihtiyaçları karşıladı. Bu rahatlıkla tekrar Kobanê’ye döndüm. İnsanın en önemli şeyi üzerinde yaşadığı toprağıdır. YPG ve YPJ savaşçılarını yalnız bırakmakta içime sinmedi. Yaklaşık iki ay sonra dönüş yaptım, gece yarısı sınırı geçtik. Sınırı geçerken Türk askeri bizi fark etti mermi attı. Sınırı hem geri dönüş yapan Kobanêliler hem de Kobanê savaşına katılmak için gelen fedakar Kuzey Kürdistan halkının çocuklarıyla yaklaşık otuz kişi geçtik. Kobanê’ye geçince gördüğüm ve duyduğum tek şey mermi sesleri ve onların yaydığı ışıktı. Hayatımda böyle ağır bir savaş görmedim. Duyduğumuz savaşlar vardı. Kobanê semaları yanıyordu. Savaşçıların morali yüksekti. Yüreklerinde başarı inancı vardı. Silah kullanmayı biliyordum ama savaşmayı bilmiyordum.”

“Kobanê savaşı ve Kobanê’de savaşanları tanıdıkça çok farklı değerleri tanıdım, anlam vermeye başladım” diyen Ali, anlatımını şöyle sürdürdü: “Tek amaç vardı Kobanê’nin özgürleştirilmesi, Kobanêlilerin topraklarına dönmeleriydi. Sınırın yukarısından Kobanê’deki savaşı ve Kobanê’nin yıkıntı halini gördükçe içim eriyordu. Kobanê gözümüzün önünde çeteler tarafından yıkılıp talan ediliyor, yakılıyordu. DAİŞ tüm yöntemleri denedi savaşı kazanmak Kobanê’yi bozmak için, buna yürek dayanmıyordu. Ama buna rağmen özgürlük ısrarını gördükçe moral alıyordum. Çok arkadaş şehit düştü. Canlarıyla DAİŞ tanklarını durduruyorlardı, Kobanê sokakları DAİŞ çetelerinin cenazeleriyle dolmuştu. Her ulustan DAİŞ’li vardı. Böyle bir savaşın dünya tarihinde olmamıştır. Savaşa izinsiz giden çok arkadaş tanıdım, 'mermi yoldaşıma gitmesin bana gelsin' diyen çok arkadaş gördüm.”

Kobanê savaşının arkadaşlık, yoldaşlık duygularıyla kazanıldığını da vurgulayan Ali, eyleme gitmek için rekabet olduğunu da sözlerine ekledi. Hayatın gülerek geçtiğini de vurgulayan Ali, “Ben ilk defa ölümden korkmadığımı hissettim, DAİŞ’in tanklarının üzerine bedenleriyle giden savaşçıları görünce ölüme mana verdim” diyerek o anın yoğun duygularını anlatmayı sürdürdü.

“Havalar soğuktu, yorgunluk vardı, uykumuz geliyordu ama uyumamak için parmaklarımızı ısırıyorduk. Göz gözü görmediği zamanlar oluyordu” diyen Ali, Kobanê’nin kurtulduğu günün hayalleri olan gün olduğunu da sözlerine ekledi.

Miştenur tepesine ulaşılmasının insanlığa özgürlük müjdesini vermek anlamına geldiğini de kaydeden Ali, “Kaniya Kurdan tepesinde ve Miştenur tepesinde sallanan bayrakları şehitlerin gördüğüne inanıyorum” dedi.

OĞLU MİNBİC’İ ÖZGÜRLEŞTİRME HAMLESİNDE ŞEHİT DÜŞTÜ

Hayatındaki başka bir önemli değeri olan oğlunun Minbic’te şehit düştüğünü sözlerine ekleyen Ali, şunları söyledi: “Oğlumun gerçek adı Şiyar Ali. YPG saflarına katıldığında Firaz Erdal Zağros ismini aldı. Bu onun tercihiydi bundan sonra böyle bu isimle yaşamak istediğini belirtti. Kobanê özgürleşince hemen ailemi çağırdım, geldi. Firaz’ın YPG’ye katılmak istiyordu. Ben de bu isteğine tabii ki karşı çıkmadım isteğine, hatta çok sevindim YPG kahramanların toplandığı bir yer. Kobanê’nin özgürleşmesinden bir ay sonra katılım yaptı. Eğitimini bitirdikten sonra Êyn Îsa tarafına gitti. Bir yıl kaldı, köy hamlelerinde birlikteydik. Girê Spî, Sirin hamlesinde, Êyn Îsa’da hamlelere katıldı. Oğlumdu ihtiyacı var mı diye ve nasıl olduğunu öğrenmek için bir kez yan yana geldiğimizde ona bazen bana nasıl olduğunu durumunu anlatmak için telefon et dediğimde bana 'baba nasıl olduğumu örgüt sana aktarır. Şehit de düşersem haberin olur. Onun dışında beni merak etme’ dedi. Para vermek istedim ' baba örgüt her şeyimizi tam yerine getiriyor hiçbir şeye ihtiyacımız kalmıyor' dedi. Bunu üzerine başını sıvazlayarak ‘oğlum senin başımızı dik tutacağına inanıyorum’ dedim ve bir daha görmedim. 27 Haziran’da Minbic’te şehit düştü. Şahadetiyle başımız dik, genç yaşında değerleri, şerefi ve ülkesi için savaşma yolunu seçerek hayatını kaybetti. O tüm Kürt halkının şehididir. En doğru yol şehitlerin yoludur. Şehitler sözlerini yerine getirmişlerdir. Daha büyük işler yapacağına inanıyordum yaşasaydı. O şehit düştü ama arkadaşları onun hayalini yerine getirdi. Şimdi ikimizin hayalleri yerine çalışıyorum.”

Şu anda kendisini devrimin başarılı olması için hizmete adamış olan Hannan Ali, böylece ruhunun daha özgür ve rahat olduğunu da ekliyor. Kobanê Gaziler Komitesi’nde çalışan Ali, “Gaziler yaşayan en önemli değerlerimizdir. Onlar bizim yaşayan şehitlerimizdir halk, devrim ve insanlık için bedenlerini siper edip insanlığı savundular. Onlar için çalışmak onların hayatlarını bir nebze de olsa kolaylaştırmak bana büyük huzur veriyor beni mutlu kılıyor” diye konuştu.