DİZİ II

Ölsek bile kazanan biziz!

Bu savaş göğüs göğüse değil; TSK’nin yüksek tekniğine karşı keleşlerleyiz. Düşman gücünü tekniğinden alıyor. Bu durum bize düşmanın bittiğini gösteriyor. Bu şekilde ölsek bile kazanan ve başaran bizleriz.

“Her yerde mermi, roket izleri. Ev ev, oda oda hatta pencere pencere vuruyorlar. Şu ana kadar bu vuruşlarda zorlanma olsa da kayıplarımız olmadı. Bu enkaz evler bile düşmana karşı halen dirençli” cümleleri Şırnak’taki çatışmaları en yalın anlatan sözler oluyor.

14 Mart 2016 tarihinde gece saat 23:00 sularında Şırnak’ta sokağa çıkma yasakları ile başlayan Kürt gençlerinin bu tarihi direnişiyle kentte Kürt gençleri ile Türk devleti arasında yoğun çatışmalar başladı. Her bir günü amansız direnişe şahit olan Şırnak, Kürt direniş tarihine yeni destanlar yazıyordu. Ve tarih adaletsiz bir savaşa rağmen özgürlük tutkusundan vazgeçmeyen Kürt halkının direnişini izliyordu...

Gün gün yaşananları YPS JIN komutanlarından Zeryan Deniz Amed’in günlüklerinden okumaya devam ediyoruz...

14 Mart 2016, 23.00 Şırnak Direnişi başlıyor…

Sokağa çıkma yasağı başladı. Bugün üst üste anonslar yapıldı.

Ben çok rahatım. Arkadaşlardan ayrılınca biraz kötü oldum. Ama güçlü bir halde hepimiz vedalaştık, hepimiz tarihin bize yüklediği sorumluluğu layıkıyla yerine getireceğiz. Bu tür zamanlarda devrimciler belli olur. Güçlü dönemlerde herkes güçlüdür. Militanlık esasta zor dönemlerde belli olur. 

DİRENİŞİN 2.GÜNÜ

Dün gece saat 23:00 sularında seyredince sokağa çıkma yasağı başladı. Ardından top, havan... Şırnak’tan yoğun patlama sesleri geliyor. Şehir vuruluyor. Sabaha kadar böyle sürdü. 

Bugün havada ağır sis ve yoğun bir yağmur var. Sabah cihaza çıktım. Heval sesi duymak moral veriyor. Tekmilleri verdik. Her mahalleyi vurmuşlar. 

UMUTTUR AYDINLIK OLAN

Az önce uzun bir konvoy geldi. Zırhlı araç var. Çakır Söğüt’e geçtiler. Birkaç zırhlı araç ise Ömerköy Mahallesi’ne geldi. Evleri arayıp tarıyorlar ve patlatıyorlar, yakıyorlar. Dumanlar yükseliyor. Kürdistan yağmalanıyor, talan ediliyor. Elektrikler kesildi. Şimdi tüm Şırnak karanlık. Umuttur aydınlık olan. İçimizdeki ışıktır. Yitirmediğimiz umut.

DİRENİŞİN 4.GÜNÜ

Bu patlamalar ne zaman duracak, üst üste yoğun vuruyorlar. Bazen kurtuluyoruz. Her şeye rağmen bu bile düşmana dert olsun. Bugün mahalleye sızmak istediler. Bir evin kapısını zorla kırarken fark ettik. Çatışma yaşandı. 2 ölüleri var. Sonra yoğun tank vurdu.

BİZİM NEWROZUMUZ…

Bugün 3 koldan düşman saldırdı. İskender Mahallesi’nde şiddetli çatışmalar yaşandı. Berivan yaralandı. Çatışmalar sürüyor. Hekim arkadaş not yazmış, 2 şehit vermişler. Baz ve Mazlum şehit düşmüş. 

DİCLE'Yİ BIRAKMAYACAĞIM

Saldırılar devam ediyor. Ev ve binalar üzerimize yıkılıyor. Her ev enkaz. Basınçtan ağzım, burnum ve kulaklarım kanadı. Sırf kimse etkilenmesin diye ayaktayım. Ama iyiyim. Düşman her gün biraz daha ilerliyor. Hekim arkadaş şehit düşmüş. Gençler etkileniyor. Ama ben Dicle’yi bırakmayacağım. Ne olursa olsun. Çatışmalar yoğun sürüyor. Ama hep tank ve havanlarla vuruyorlar. 

AKTİF SALDIRIYA GEÇECEĞİZ

Bugün yaralıları geçirdik, biraz rahatladım. Çünkü tedavi koşulları yok. Genç ve zorlanan arkadaşları göndereceğim eğer imkân olursa. Bundan sonra aktif saldırıya geçeceğiz. Kalan grup biraz daha yatkın.

ÖLSEK BİLE KAZANAN BİZİZ 

Şırnak tamamen karanlık. Geceleri mermi ve havan atışlarının ateşi aydınlatıyor. Tek tek bütün evler vuruluyor. Şimdiden Şırnak tam bir harabeye dönmüş. Bu savaş göğüs göğüse değil; TSK’nin yüksek tekniğine karşı keleşlerleyiz. Tank, Kirpi, Kobra ve tamamen zırhlı araçlarla geliyorlar. Tek tük indiklerinde ise mermi sesleriyle yerlerine kaçıyorlar. Düşman gücünü tekniğinden alıyor. Bu durum bize düşmanın bittiğini gösteriyor. Bu şekilde ölsek bile kazanan ve başaran bizleriz. 

Suikastçılar evlere yerleşmiş. Evlerde küçük mazgallar açıp ateş ediyorlar. Bu kadar korkaklar. Dünden beri sadece ağır silahlarla vuruyorlar. Cihazda Gulan ve grubunun şehadetini duyduk. Yaralı halde şehit düşürmüşler. Füze kullandıkları belirtildi. Ayrıntılarını bilmiyorum. Şehadetlerden yaşanan boşluktan kaynaklı tekrardan düzenlemeye gittik. 

Şimdi şehit arkadaşların cenazeleri yerde. Bizim saklayacak koşullarımız yok. Baz, Hekim, Jiyan öylece yerdeler... Ve bugün Gulê’nin şehadet yıldönümü, şehitlerin kutsallığına sığınıyorum. 

DİRENİŞİN 12. GÜNÜ BAŞARIYLA VE HEP KAZANARAK

Bugün küçük bir fırsat bulup karşı mahalleye geçtim. Cumhuriyet’e geçtim. Gördüğüm tüm yüzler güleç karşıladı beni. Hepsini ne çok özlemişim. Hepsine kadın-erkek demeden sıkıca sarıldım. En çok Helena’ya ihtiyacım vardı. Ama bana sarılınca ağladı. Ben güçlü durmaya ve moral vermeye çalıştım. Ama sarıldığım her arkadaşta boğazım düğümlendi. Açıkçası bir daha onları göreceğimi tahmin etmezdim. 

GULAN HİÇ HAK ETMEMİŞTİ

Gulan’ın şehit düştüğü yerden geçtim. Tam da bir harabe. Gulan bu şekilde şehadeti hiç hak etmemişti. Sakladıkları yere bakarak geçtim. Gözlerim hep Rengin ve Diyar’ı arıyordu. İkisini de çok seviyordum. Ama yok. İsmet ve Gazi Paşa mahallelerine kadar gittim. Reşo ve Sarya’yı da çok özlemişim. Kısa kısa görüştük.

VALİ'NİN KONVOYUNU VURMUŞLAR

Sabah gözlerimi açar açmaz yaralı haberi var. Heval Agir yaralanmış. Gidip getirdik. İki defadır yaralanıyor. Bu defa biraz daha ağır. Ama dirençli bir yoldaş. Direkt tedavisi yapıldı. 

Dün gece Çakır Söğüt’ü vurmuşlar denildi. Besta’dan herhalde vurmuşlar. Herkes moral almış. Vali’nin konvoyunu da vurmuşlar ama sonuçları bilmiyoruz.

1 POLİS ÖLDÜ 

Bugün Nisan’ın ilk günü. Yine yoğun vuruyorlar. Dumandan boğulacak gibi oluyorum. ..... içimi yerle bir ediyor. Yine de iyiyim. 

Bu defa tanklar karşıya geçti. Cesur çocuk Demhat, B-7 ile vurdu. Tank geriye çekildi. Herkes moral aldı. Düşman kalkanlarla ilerlemek istedi. 1 polis öldü.

BUGÜN DOĞUM GÜNÜMÜZ

Bugün Önder APO’nun doğum günü. Bugün doğum günümüz. Hepimiz, insanlık bugün doğdu. Fakat kutlayamıyoruz. Fidan dikme koşullarımız yok. Yüreğimde Önderliğe özlem, umut dikiyorum. Mavice yeşersin...

Arkadaşlar birçok noktadan lastikler yaktılar. Kara dumanlar mahalleden yükseldi.

Bugün çok şiddetli vurdular. Öğleden sonra hiç durmadan vurdular. Kimi yerler dümdüz.

Arkadaşlar çok moralli çünkü eylem yapmışlar. Dün kepçeyi vurmuşlar. Rozerîn ve Avareş suikast yapmış. Avareş de kendini toparlamış. Buna sevindim. Bugün 2 tank darbelemişler. Herkes gülüyor. Akşama doğru Sefkan ve Erdal bizim tarafa geçtiler. Herkes daha iyi ve güçlü görünüyor. 

CANIMDAN BİR PARÇA KAYBETTİM

Güne güzel başlamıştık. Birden Sefkan’ın nidasıyla ayaklandık. Gidip seslendik. Demhat vurulmuş ve ağır yaralı. Ara mesafe çok ama geçemiyoruz. Rozerîn’le koşa koşa Cumhuriyet tarafından ulaşmaya çalıştık. Ancak 20 dakika geçmişti ki Demhat şehit düşmüş. O da suikastçılar tarafından kalbinin alt tarafından vurulmuş. Demhat’ın şehadeti bana çok ağır geldi. Duyar duymaz yere çömeldim. İçimden hıçkıra hıçkıra ağlamak geldi ama onun fırsatı da değildi. 

Sonra arkadaşların yanına gittik. Yüz ifademizden zaten anlaşıldı. Herkes etkilendi. Ben bir türlü Demhat’ı unutamadım. O fedai genç aklımdan bir türlü çıkmadı. Sanki canımdan bir parça kaybetmiştim. 

Keşif tuttu bizi, saatlerce bekledik. Kaldığımız yerde kalakaldık. Çok yoğun vuruyorlar. Bugün cihazdan genç Zinar’ın da şehadetini duydum. İsmet Paşa Mahallesi’nde şehit düşmüş. Zinar’ın çok cesaretli olduğunu söylediler. Son gittiğimde görememiştim. 

Akşam aklım hep Dicle Mahallesi’ndeydi. Orayı yoğun vuruyorlar.

EVLER DE DÜŞMANA DİRENİYOR

Son bir haftadır bombardıman çok yoğun. Her türlü tekniği kullanıyorlar. Ağır silahların birçok çeşidi. Havan, obüs, bombaatar vs. Birçok yer yanıyor. Her yerde mermi, roket izleri. Ev ev, oda oda, hatta pencere pencere vuruyorlar. Şu ana kadar bu vuruşlarda zorlanma olsa da kayıplarımız olmadı. Bu enkaz evler bile düşmana karşı halen dirençli...  

DİRENİŞİN 27. GÜNÜ    

Artık sabah saatlerinin tenhalığından faydalanarak tüm çalışmaları örgütlüyoruz. Var olan arkadaşları iki grup şeklinde örgütledik. Yunus ve Avareş arkadaşlar grup sorumlusu. Eriş bu hatta bakacak. Cihaz muhaberesinin bitimiyle düşmanın yoğun bir saldırısı başladı. Diş Hekimliği hattından, cadde üzerinden yöneldiler. Tank ve zırhlı araçlar bekliyor. Bir süre yoğun vurdular. Herkesin konumunu tam çatışma pozisyonuna göre örgütledik. 

Bir ara fırsat bulup Rozerîn’le Mahir arkadaşların bulunduğu yere geçtik. Bu hattı çok yoğun vuruyorlar. Basınçtan sarsılacak gibi oluyorsun. Kamuran arkadaşı gördüm. Genel durumları bir bir bize aktardı. Küçük Zinar’ın şehadet biçimini sordum. Başta yaralanmış ve bombasının kendisinde patlatarak şehit düşmüş. Arkadaşlar fark ettiklerinde ağzında pim ve öyle parçalanmış halde bulmuşlar. Bir de heval Gelhat ağır yaralanmış. Bir gözünü kaybetmiş. O da bomba istiyormuş. 

Bu durumlar çok zoruma gidiyor. Zinar küçük ama koca bir yüreği vardı. Gelhat heval de çok değerli. 

DİRENİŞİN 28. GÜNÜ  

Günlerden sonra bugün Demhat arkadaşın cenazesini gömeceğiz. Heval Baran’la gidip cenazesine, aldığı yaraya baktık. Demhat’ın cansız bedenine bakmak bana çok ağır gelse de baktım. Sırtında mermi izi vardı. Ama kalbin alt tarafında yara izi çok genişti. Vücudunun yara kısmı yanıktı. Onu da yiğit çocuk Diyar’ın yanına gömdük.

DÜŞMANIN 4 ÖLÜSÜ VAR

Sonra düşman kaç yerden sızma girişiminde bulundu. Düşmanın sesi rahat geliyordu. Konuşmaları anlaşılıyordu. Bulduğumuz fırsatla vurduk. Yer yer çatışma yaşandı. Bir yerde 4 ölüleri var. Diğer yerden tam haber alamadık. Kısmi olarak geri çekildiler. Fakat sanki hâkim olamadığımız bir evi tuttular. Tabii halen netleştiremedik. Rastgele her yeri vuruyorlar. İlk başlarda gece suskunluk çöküyordu. Artık o da yok. Geceleri de yoğun vuruyorlar. 

Dicle’den sonra bütün yoğunluk Cumhuriyet Mahallesi’nde. Bizi daraltarak kırmak istiyorlar. Bir evin birazının bile ellerine geçmesinin anlamı var...

UYUMAYACAĞIM SÖZ, YAŞAYACAĞIM VE VURACAĞIM 

Güne sessizlik hâkimdi. Bu sessizlik beni ürkütüyor. Gidip birkaç yeri kontrol ettik. Botan gelip müjde verdi. O kadar çok mutluydu ki, tam 6 kişi vurmuşlardı. Daha tartışıyorduk. Sipan heval geldi, o da bir tane devirmiş. Sonra koyu bir sohbet. Botan (Zerdeşt) o kadar içten gülüyordu ki hiç bu kadar kahkahayla güldüğünü hatırlamıyorum. Kontrol amaçlı görenler hattına geçtim. Ben, Bahtiyar, Zana, Sipan düşman hedeflerine baktık. Bir tane daha Tatarların teras katında Bahtiyar devirdi. Günler sonra Sipan’ın eliyle soryaz yemeğini yedim. Botan koşarak geldi. Kepçenin sesi geliyordu. Bakalım, dedi. Halbuki yeni kontrol etmiştik. Tamam, gidelim, dedi. Zana ve Botan çıktılar. Havan attılar. Patlama sesiyle yerimizi değiştirdik. Tam adım attık. Botan “Zeryan” diye çığlık çığlığa yerdeydi. Kaldırdığım gibi “Bijî Serok APO” dedi. Kanlar içindeydi. Açıp yarasına baktık. Ağırdı. Her yerinde parçalar ve oluk oluk kan akıyordu.

- Zeryan, arkadaşlar için duyarlı ol. 

Tam 5 ya da 6 defa tekrarladı.

-Ben şehit düşsem bile Cumhuriyet düşmesin. 

-Ben uyumayacağım söz, yaşayacağım ve vuracağım onları. 

Kalp atışları zayıfladı. Vücudu soğudu. Sonra şehit düştü... 

Elimi sıkıca tutan elleri gevşedi. Sonra sağlıkçı Mustafa ile battaniyeye sardık. Sipan çocuklar gibi ağlıyordu. Ben gözyaşlarıma hâkim olamasam da yine de hep iyi durdum. 

Zana ise direkt şehit düşmüştü. Onların gözleri açık cansız halde duruyordu. Gidip aldık. Sırtından çok ağır parça almış, direkt şehit düşmüştü. Onu da alıp battaniyeye sardık. Ceplerinden yazı çıktı. Onu ve Botan’ı yan yana battaniyeye sarılı bir halde bıraktık. Bugün gömecek fırsat yok. Yarına bıraktık. Berçem görünce çok etkilendi. Hakikaten bu savaş hep en iyilerini aldı. Kurşun adres biliyordu. Bahtiyar’ın yerine geldim. Rozerîn’in grubu zırhlı kepçenin şoförünü vurmuş. Bir de Maxmûrlu Botan (kadın) suikast yapmış. Öyle moralli gelip tekmil verdiler. Birçok arkadaş halen şehadetlerden habersiz. 

Şimdi ben, Sipan ve Bahtiyar birlikteyiz. Sipan çok etkilendi. Bahtiyar güçlü biri...

ÜLKEMDE CANLAR ISLANIYOR

Yağmur bastırdı. Toprak kokmuyor. Islak barut kokusu geliyor. Islak kan kokusu. Tuhaf bir koku sinmiş her yere. Başımı ağrıtıyor.    

Yağmur yağıyor.

Benim ülkemde canlar ıslanıyor...

Yağmur yağıyor. 

Gözlerimin berisinde yoldaşım ıslanıyor...

Reşo günlerdir yerde ve ıslanıyor...

Rüzgâr yerde sırılsıklam...

Bu ülkede yağmur yerden kaldırılmaya müsaade edilmeyen cenazeleri ıslatıyor...

DİRENİŞİN 30. GÜNÜ 

Artık yazmaya fırsat bulamıyorum. Çok yoğun çatışmalar var. Her taraftan ve her türlü saldırıları geliştiriyorlar. 

Bugün Cumhuriyet Mahallesi’nin 3 stratejik binasını aldılar. Direkt Türk bayrağı astılar. Konuşma seslerini duyuyoruz. Fark ettikten sonra harekete geçtik. Her taraftan vurduk.

Bugün gün boyu çatışmaydı. Hep ayaktaydık. Durmadan koşuşturup arkadaşları kontrol ettik. Gönenler hattı ve Rozerîn’in grubuyla artık rahat bağlantı kuramıyoruz. Gidip gelmeler çok riskli oluyor. Herkes bulunduğu yerden saldırıları kırmaya çalışıyor. Düşman kısmen geriye adım atıyor. Sonra toparlanıp tekrar saldırıyor. Bütün gücünü tekniğinden alıyor. Bu zırhlılar olmasa düşman ilerleyemezdi. 

DRONE DÜŞÜRÜLDÜ

Bugünkü çatışmaların sonuçlarını bilmiyoruz. Bir Drone (keşif uçağı) düşürüldü. Sara düşürüyor. Rozerîn arkadaş zırhlı kepçeye vurdu.

Kaldığımız yer düşmanın tuttuğu yerle karşı karşıya. Seslerimiz birbirine karışıyor.

KAYNAK: YENİ ÖZGÜR POLİTİKA