Şehrê Anûş; Şeraniş

Derler ki; ölçülebilir zamanların birinde Heft qat biheşt denilen Heftanîn’de, Şeraniş şehri kurulmuş. Şehrin kuruluşunun ilginç öyküsü dilden dillere anlatılırmış...

Hikaye yaşadığımız zamana gelinceye kadar epey bir değişime uğramış. Şehrin şimdiki sakinleri şöyle anlatırlar hikayeyi: Bir zamanlar, Melik şehrin tamamı üzerine hakimmiş. Melik’in güzeller güzeli bir kızı varmış. Kızının adı da Anûş imiş. Melik kızını öylesine severmiş ki, onun adına bir şehir kurmuş. Ve o günden sonra şehrin adı Şehrê Anûş olmuş. Diller Şehrê Anûş’u söyleye söyleye dönüşüvermiş Şêraniş’e.

Bir başka anlatıya göre de Şêraniş ismi Şekraniş’ten gelir. Yani şehir öylesine şirinmiş ki, şekere benzetmişler. Şekraniş bir süre sonra Şêraniş olmuş. O gün bugündür Şêraniş ismi söylenir dururmuş.

Şêraniş’in asıl özelliği ise tek köyde Müslüman ve Hristiyanların bir arada yaşıyor oluşlarıdır. Biz de merak ettik ve köyü daha yakından tanımak için yola koyulduk. Ekibimizde kameraman arkadaşımız Sara Tolhildan ve köyü bize gezdirmek için pusulamız Amara Xortis vardı. İsmi ile bizi kendine çeken Şêraniş köyüne doğru yola koyulurken bizi farklı diyarlara alıp götüren dağların güzelliği karşısında etkilenmemek mümkün değildi. Yol boyunca Haftanin dağları, havası bize eşlik etti.

Aşağı Şêraniş ve yukarı Şêraniş diye iki köy olarak ayrılmış. Aşağı Şêraniş’te Müslümanlar; yukarı Şêraniş’te ise Hristiyanlar (Keldanîler) yaşıyor. Her ne kadar köy olarak ayrı gözükseler de birlikteliğin en güzel örneği olmayı başarmışlar. Onları ayıran aralarındaki sadece birkaç metrelik yol. O da halkların birlikteliğine tahammül edemeyenlerin saldırıları sonucu oluşan kısa bir uzaklık. Köylülerin bahsettiğine göre, Saddam döneminde tüm köyler yakılıp yıkılmış. İnsanlar zorla köylerinden göç ettirilmiş. Yine Türk Devleti’nin kara ve hava operasyonları evlerine zarar vermiş. Bu nedenle göç eden köylüler bir süre sonra geri döndüklerinde yeni evler yapmışlar. Eskiden bir olan köyleri arasına kısacık bir mesafe girse de bu mesafe aralarındaki dostluğu, beraberliği engelleyememiş.

YUKARI SERANİŞ

Önce Hristiyan köyüne gittik. Bilinçli olarak Pazar gününü tercih etmiştik. Hristiyanların ibaretlerine ortak olmak istedik o gün. Kiliseye doğru giderken karşımıza çıkan birçok Şêraniş sakini ile sohbet etmeyi ihmal etmiyorduk. Her ne kadar birbirimizi anlamakta güçlük çekiyorsak da birbirimize sıcak selamımız aramızda bağ oluşturmaya yetiyordu. Kilise yakınlarına gittiğimizde başta heyecanlıydık. Şêraniş köyünü anlatan görsel bir program yapmak istiyorduk. Diğer yandan da köylülerle yakınlığı, sohbeti kaçırmamak istiyorduk. Kilise kapısına geldiğimizde yeni yeni toplanıyordu Şêraniş halkı. Saat 12.30’da ibadetlerine başlayacaklardı. Kendi deyimleriyle Qeşe yani Papazın gelmesini bekliyorlardı. Bizim şansız günümüz olsa gerek ki o gün papaz gelememiş. Yani ayin gerçekleşmedi. Fakat kilisede çocuklar eğitim gördüler o gün. Biz de kilisede biraz dolaşıp kiliseyi ayrıntılı incelemek istedik. Kilisenin duvarlarında Hristiyanlığı temsilen epeyce ikona gördük. Kilisenin temizliğine özenle dikkat ediliyordu. Bunun için görevli olan ve kendisine Şemaşe denilen Şeraniş köylüsü, kilisenin bakımını bizzat üstlenmiş. Daha ayrıntılı bilgi almak için kendisiyle sohbet etmek istedik, bizi kırmayıp kısaca şunları söyledi: ‘’Ben yıllardır burada çalışıyorum. İbadet yerimizin temiz olması bizim bağlılığımızı ve saygımızı gösterir. Bu yüzden sürekli gelip burayı temizliyorum. Burada Hristiyanlar olarak yaşamımızı sürdürüyoruz. Bizi tek etkileyen şey Türk Devleti’nin faşizan saldırılarıdır. Biz kimseye zarar vermedik. Bu köyde sadece günlük yaşamımızı sürdürüp ibadetimizi yapmaya çalışıyoruz. Kimse de bize zarar vermesin.’’

Evet, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın deyimiyle tarihin ilk tüccar ve zanaatkar kavimleri, mitolojinin, dinin ve sanatın büyüleyiciliğini derinliğine yaşayan, Sümer kültürünü dünyaya taşıyan, uygarlığı dünyaya taşıyan beş bin yıllık görkemli tarihten geriye ancak müzelik bir miras kalmış. Gerçekleştirilen saldırılarla bunlar da yok edilmeye çalışılıyor üstelik. Bu sefer saldıran tarihin tüm doğallıklarını yok etmek isteyen faşizan Türk Devleti idi. Onlar da bu durumu kabul etmediklerini her fırsatta dile getirmeyi ihmal etmiyorlardı.

Kiliseyi yeterince gezdikten sonra sohbetimizi dışarıda devam ettirmek istedik. Mamê Emîr’in bize anlattıkları: “Köyümüzün tarihi çok eskiye dayanıyor. Sömürgeci birçok güç tarafından köyümüze zarar verildi. Evlerimiz yakıldı, yıkıldı. Saddam döneminde insanlarımız göç etmek zorunda kaldılar. Uzun bir süreden sonra tekrar geri geldiler. Bu sefer de Türk Devleti’nin saldırılarına maruz kaldılar. Şimdi de Türk Devleti’nin saldırıları bize yaşamı haram ediyor. 2005’ten sonra köyümüze tekrar geri geldik. Tabi o saldırıların etkisi köy yaşamının doğallığına da yansıdı. Köy yaşamımız eskisi gibi değil. Her geçen gün sömürgeci güçler yüzünden yaşamımız da zehre dönüşüyor. Biz ne olursa olsun topraklarımızda yaşamaya devam edeceğiz. Yılların saldırıları karşısında her zaman direndik bundan sonra da direneceğiz.”

FAŞİZME EN BÜYÜK CEVABIZ

Bizim de genel gözlemimiz halkların beraber yaşamasının önündeki tek engelin, faşist saldırıların olduğu yönündeydi.

Köyde Kürtçe bilen köylülerin olması işimizi kolaylaştırıyordu. Aslında yıllardır beraber yaşayan halklar olarak birbirlerinin dillerini de öğrenmişlerdi. Bu halkların beraberliğinin, birbirlerinden etkilenmelerinin somut ismi olmuştu. Ne olursa olsun onlar birbirlerine saygıyı, sevgiyi, hoşgörüyü elden bırakmamışlardı. Birbirlerinin kadim tarihini biliyor ona göre de davranıyorlardı. Asırlardır bir arada yaşamanın güzelliğini derinden hissediyorlardı. Öylesine misafirperver bir duruşları vardı ki. Bu durum hem aşağı Şêraniş hem de yukarı Şêraniş için geçerliydi. Halkların etkileşiminin en güzel örneklerinden biri olarak çıkıyorlardı karşımıza.

Kürtçe bilmeyen köylülerle de çok rahat anlaşabiliyorduk. Çünkü aramızdaki gönül dili çoktan ortak dilimiz olmuştu. Bunu kelimelere dökmek adına Mamê Mixail’in tercümanlığına ihtiyacımız oldu. Mamê Mixail’in misafirliğine gittik. Öylesine bir misafirperverlikle karşıladı ki… Mamê Mixail ile olan sohbetimizde Rami annenin oğlunun hikayesini öğrendik. Hemen Rami’nin evine gitmek için yola koyulduk. Belirttiğine göre Rami annenin oğlu 2008 yılında radikal İslamcı güçler tarafından katledilmiş. Bir Pazar günü kiliseden çıkarken katledilen Rami annenin oğlunun tek günahı Hristiyan olması. Annesi bu yüzden öylesine öfke ile konuşuyor ki! ‘’Halkların arasına nefret koymak isteyenler asla başaramayacaktır. Ne DAİŞ, ne Türk Devleti ne de başka güçler bunu başaramayacak. Burada biz Müslümanlarla aynı köyde yaşıyoruz. Faşizme verilecek en güzel cevabız budur” diyor.

Son olarak Mamê Eqit ile aşağı Şêraniş köyüne dair geniş geniş konuşmak istiyoruz. Mamê Eqît’in de ağzından dökülenler kazananın halkların birliği olduğunu gösteriyor: “Yıllardır Müslümanlarla aynı köyde yaşıyoruz. Şeraniş köyü her iki dine de yetecek kadar geniştir. İnsanlar arasında birlik olursa, inançlara saygı gelişirse o zaman faşizm yenilir. Biz de halkların beraberliğinin en güzel örneğiyiz.”

ŞİMDİ AŞAĞI-YUKARI ŞERANİŞ VAR

Aşağı ve yukarı Şeraniş arasında 20 metrelik bir mesafe bulunuyor. Aşağı Şeraniş’te yukarı Şeraniş’e göre ev sayısı daha az. Ama yıllardır köylerinde yaşıyor ve topraklarına sahip çıkıyorlar. Mamê Mehmut’un evine konuk oluyoruz. Mamê Mehmut ve eşi Dayika Pîroz ile geliştirdiğimiz sohbette bir kez daha birlikteliğin vurgusuna şahit oluyoruz: “İki inanca sahip halklar olarak yıllardır yanyana yaşıyoruz. Yukarı Şeraniş Hristiyan biz de Müslümanız. Neden kavga edelim ki. Birbirimizin inançlarına saygılı olduğumuz sürece güçleniriz. Biz eskiden Müslüman ve Hristiyan Şeraniş diye adlandırıyorduk. Ama şimdi aramızda öylesine bir bütünlük oluşmuş ki sadece mekanları belirtmek için aşağı Şeraniş ve yukarı Şeraniş dememiz yeterli. Din olgusu artık bizim için öne çıkan bir durum değil. Öne çıkması gereken şey insanlıktır bu da yeterince ağır basıyor.”

Karşılaştığımız manzara ve her türlü faşist saldırılara rağmen halkların birlikte yaşama isteğinin yüreğimizde yarattığı duygularla Heftanin’in diğer köylerine doğru yol alıyoruz.