DİZİ II

Sur'da 137 gün direnen bir gencin günlüğü

Operasyonun bittiği açıklandıktan sonra 33 gün boyunca Sur'dan çıkış yolunu arayan Hamza Tunç'un günlüğü, yaşanan o sürece bir nebze de olsa ışık tutuyor.

Sur’da operasyonun tamamlandığı açıklanan 10 Mart’tan sonra 33 gün boyunca abluka altındaki ilçeden çıkmanın yollarını arayan Hamza Tunç’un, 17 günü tek başına arkadaşlarını beklemekle geçti. Tunç’un her gün yazmaya özen gösterdiği günlüğünün bu bölümünde bulunduğu bölgenin güvenliğinin kalmadığı seziliyor. Her gün asker ve polislerin girip çıktığı binaları izleyen, insan seslerini dinleyen Tunç, ne olursa olsun o alandan kurtulmanın yollarını aradı. Tek kaygısı geri dönmelerini beklediği Hakkı ve Cahit’in gelip de kendisini bulamamasıydı. Bu yüzden bulunduğu sokaktan çıkıp çıkmamak arasında kararsız kaldı.

ARKADAŞLARIM GELİR UMUDUYLA

“Bir sesle kapıya doğru gittim. İki adam -sanırım düşmandı- üst kata çıktılar. Damın kapısına kadar çıktılar, geri indiler. 5 dakika sonra bir kişi daha geldi, üst kattaki iki evin kapısı kırıktı. O evleri aradı. Tekrar aşağı indi. Kapıda bir süre konuştular ve diğer sokaklara gittiler sanırım. Ablukayı kaldıracaklar onun için arama yaptılar. Kepçe de temizlik çalışması yapıyor çünkü, yanılmıyorsam. Bugün yasağın tam 4. ayı doluyor. İnşallah Hakkı ve Cahit yoldaşa bir şey olmaz. Güvenli bir yerde kalıyorlardır inşallah. Bu akşam damda oturacağım bir süre. Belki gelirler. Gelmezlerse yerimi değiştireceğim.

Saat sabahın 6’sı, dördüncü günüm. Yerimi değiştirmedim. Arkadaşlarım gelir umuduyla sabaha kadar bekledim, ama gelmediler. Başlarına bir şey mi geldi acaba diye sıkıntıdan öleceğim… Sabah sabah yine kepçe çalışıyor. Bu sefer daha yakın geliyor sesi.

BİR AN ÖNCE ÇIKMALIYIM

Sabah şuan 4 civarları. Hava birden kapandı. Bir ara yağmur yağdı. Çok şükür rabbime hava kapalı, fırtına havası var. Sert rüzgar esiyor. İnşallah bu akşam arkadaşlarım gelir. Gelmezlerse yerimi değiştireceğim kesin, bu havadan yararlanarak. Belki çıkmayı bile deneyebilirim. Şu an damda oturmuşum. Uzaktan konuşma, araç, kepçe sesleri yoğun geliyor. Hiç bu kadar yakın gelmemişti. Akşam seslerin geldiği mahalleye damlardan gideceğim.

Saat 9.30, hala aynı yerimdeyim. Dün gitmememin sebebi havanın tekrar açılmasıydı. Şu an mahalleden konuşma sesleri geliyor. Kadınlar Kürtçe konuştu. Kepçe yine çalışıyor. Araç sesleri geliyor her gün. Alan sesleri aynısı. Sabah ambulans sesleri geliyordu. Gerçekten bir an önce çıkmalıyım. Çünkü kapalı bir evde güneş bile görmeyen bir odada cezaevi hayatı yaşıyorum. Sanki dışarda bahar var, ama ben o baharı tadamadım ve diğer yoldaşlarım da tadamadı. Bunun hesabı sorulacaktır elbet…

BUGÜN 4 NİSAN: İYİ Kİ DOĞMUŞ YÜCE İNSAN

Bugün 6. günüm, saat 8.30 civarları ve etraf çok sessiz. Hala aynı yerdeyim çünkü yağmur olmadan hareket edemeyeceğimi anladım. Düşman yoğunluğu fazla çünkü. Ama kendimi şu seslerin geldiği mahalleye bir atabilseydim. Halk yoğunsa birinin evinde bile kalabilme ihtimalim var. Tabii o da güvenli olacak. Bugün yanılmıyorsam 4 Nisan. Önderliğin doğum günü. İyi ki doğmuş o yüce insan…

TÜTÜN BULMANIN SEVİNCİ

Bugün 8. günüm burada. Aslında toplamda 24 gündür bu evdeyim ve yağmurun yağmamasından çıkamıyorum. Yağmuru beklemenin bir başka sebebi belki arkadaşlarımın gelmesidir. Sabah 7 gibi karşı sokakta, düşmanın 3 katını kullanmış olduğu 6 katlı bir bina var ve keşif için gideceğim dedim ama sokaktan geçmem lazımdı. Sokağın içini kontrol ettikten sonra hızlıca o binaya girdim. Binada kimse yoktu ve her katını dolaştım. Bomba atar kapsülleri, 14'lük Doçka mermileri M16, G3 mermilerinin kovanlarıyla doluydu. Binadan çıkarken bir poşet ve bir tabaka yerde gördüm. İçinde bana iki üç gün yetecek tütün vardı. Gerçekten baya oldu sigara içmeyeli.

25 gün oluyor. Yasağın 129. günü. Hala yasak devam ediyor. Gerçekten bir an önce çıkmalıyım buradan, alçakların arasında bir evdeyim. Sesleri net geliyor, gülüyor eğleniyorlar!!!

HAKKI İLE CAHİT YOLDAŞLAR NE YAPTILAR ACABA?

27'nci gün... Bugün yasağın 131'inci günü ve hala devam ediyor. Ben ise hala aynı yerimdeyim. Dün kendime birkaç gün yetecek kadar ekmek yaptım. Çünkü makarna, bulgur yiye yiye midesi bozuluyor insanın. Tok da tutmuyor. Acaba Hakkı ile Cahit yoldaş ne yaptılar? Beraberler midir yoksa onlar da ayrılmış mıdır? Bilemiyorum ama gelip beni alacaklar hala umut ediyorum...

HAKKI YOLDAŞ SÖZ VERDİ

11 gün oluyor ayrılmamızdan. Acaba bizim dışımızda kurtulabilen olmuş mudur? Gerçi biz de tam kurtulmuş değiliz. Sadece düşman yerimizi bilmiyor. Belki de bizi arıyorlardır. Geriye belki de bir tane bile savaşçının çıkmasını istemiyorlardır. Çünkü bu onlara çok zarar verecektir. Acaba dışarda ne oluyor? Bir öğrenebilsem... Alanı da tam bilmiyorum. Hangi sokak nereye çıkar, neresi düşman atlatmak için daha uygun. Sanırım artık risk alacağım ve çıkacağım, bir keşif yapacağım. Tek korkum yoldaşlarımın geri buraya gelip beni burada bulamaması. Çünkü Hakkı yoldaş söz verdi, gelip seni alacağız diye.

SOYGUNCULAR GİBİ TALAN ETMİŞLER

Yasağın 132'nci günü ve sanırım günlerden Cuma. Sabah kalktım ve sigara bulurum umuduyla ilerde bir bina vardı oraya gitmeyi düşündüm. Çok riskliydi beni fark edebilirlerdi. Ama gidecektim hem bir keşif de yapmış olacaktım. Çıktım, sokağa tam giderken içimden bir ses daha önce girdiğim diğer binaya gitmemi söyledi. Düşmanın kullandığı daireye girdim. Etrafı iyice aradım. Çıkarken erzaklarını koydukları rafta 1 kiloya yakın bir tütün buldum. Hemen aldım ve hiç beklemeden kaldığım eve geri döndüm. Çünkü sesleri gelmeye başlamıştı alçakların. Gün devam ediyor. Bakalım farklı şeylerle karşılaşacak mıyım bugün. Çünkü dün bir aile geldi. Yandaki evin sahibiydiler galiba. Bir süre evin içinde kaldılar ve çıktılar. Sanırım gördükleri manzara karşısında hiç memnun değillerdi. Alçak düşman bütün evleri talan etmişti; soyguncular gibi!..

OTURUP ÇARESİZCE DÜĞÜNÜ DİNLEDİM

133'üncü gün. Dün akşam camı açtım ve müzik sesi geliyordu. Ama anlamıyordum. Dinlemek için yukarı çıktım. Bu bir düğündü. İleriki mahalleden geliyordu. Sanki ben de düğünün olduğu yere ulaşırsam halkın içine karışabilirim diye düşündüm. Dama çıktım. Gitmeye çalıştım ama neredeyse fark ediliyordum. Çünkü düşman yoğunluğu fazlaydı. Bütün sokaklarda ışıkları yanıyordu. Ben de geri geldim ve oturup çaresizce düğünün sesini dinledim. Belki o düğün dışarıda hayatın nasıl olduğunu söylerdi… Bir iki saate yakındır dışardan müzik ve tekbir sesleri, bağırma sesleri geliyor. Bir şeyler söylüyorlar ama bir türlü anlayamıyorum. Bir hareketlilik de var. Saat 4.30 ve yoğun konuşma sesleri geliyor. Halkın sesi; kadın, çocuk, genç hemen dibimdeki sokakta ve ilerde yüksek bir binanın çatısından iki anne, iki genç kadın bir de çocuk oturmuşlar. Uzun süre oldu insan görmeyeli. Şimdi tuhaf geliyor. Ben de oturmuşum camın bir kenarından onları izliyorum.

O BODRUMDAKİ GÜNLER AKLIMDAN ÇIKMIYOR

134'üncü gün... Saat 6 ve dışarda yağmur yağıyor. Hem de çok güzel. Ben de az önce ilerde bir bina vardı, oraya gitmeye karar verdim ve gittim de. Damın kapısı açıktı, o damdan ilerleyebilirdim. Çünkü mevziinin arkasına düşüyor o bina. Allah’ım yağmur devam ederse akşam o binadan gideceğim. Artık sabrım kalmadı gerçekten. Saat 1 ve kepçe çalışıyor. Gerçekten bunlar ne yapıyor? Yasak neden kalkmıyor? Anlam veremiyorum bir türlü. 134 gündür sürüyor. 35 gün oldu alandan çıkalı ama o bodrumdaki günler hiç aklımdan çıkmıyor. 22 kişi bodrumdaydık. 2 yaralı vardı. Azad ve Bedran. Azad'ın inlemeleri hala kulağımda. Beni çağırmıştı yanına. 'Canım yanıyor' diyordu ama elimden bir şey gelmiyordu, çaresizdim. Ne kadar kötü bir duygudur o. Yoldaşının canı yanıyor ve sen hiçbir şey yapamıyorsun. 12 kişi gece çıkmaya karar verdik, çatışarak. Ben, Hakkı ve Cahit kendimizi alan dışına atabildik. 5 kişi teslim oldu mu bilmiyorum. Diğer 5 arkadaşa ne oldu onu da bilmiyorum.

XEZAL, SIYAŞÎN, ŞERVAN, BRÛSK VE NUMAN...

Alan dışına çıkınca çatışma sesleri gelmişti. Baya Xezal, Siyaşîn, Şervan, Brûsk ve Numan... Saat 3.30 ve kepçe çalışıyor. Kepçeyi bir görebilsem, belki ne yaptıklarını anlardım. Yine çocuk ve kadın sesleri geliyor. Görmeye çalıştım ama görebileceğim bir yer yoktu. Şimdi silah sesi geldi yakından ve köpekler havlamaya başladı. Ne oluyor acaba? Bir türlü göremedim şu seslerin sahiplerini. İleriki mahalledeki binanın çatısından geliyor desem, o kadar uzak ses bu kadar net nasıl geliyor? Anlaşılan ses oradan geliyor. Ben de ümitlenmiştim dibimdeki mahallede halk var diye fakat iki mahalle ötedeymiş ve gitmek için iki düşman engelini geçmem lazım. O da damlardan giderek. Bu da çok zor. Allah’ım hayırlısı neyse onu yapsın. Akşam Allah'ın izniyle yağmur yağarsa önce biraz bekleyeceğim belki arkadaşlarım gelir. Gelmezlerse çıkacağım. Hangi tarafa gideceğim, sabır kalmadı. Allah’ım sen yardım et…

Saat 5 ve hava kapalı. Baya rüzgar var. Rabbime çok şükür ama keşif de geziyor. Anlamadım inşallah bu yağmur beni arkadaşlarıma kavuşturur ve birlikte çıkarız. İleriki mahallede yine düğün var. Allah'ım sen yardım et. Saat 6.20 ve dışarıdan araç sesi kesilmiyor.

YOKSA BU BİR İŞARET Mİ?

135'inci gün. Saat 7.30 ve yağmur yağıyor. Dün gece yağmur fazla yağmadı ve bir de beklerken uykuda kalmıştım. Hala aynı yerimdeyim. Bakalım bugün neler olacak? Saat 9.30 ve düşmanın sesi geliyor. Yoğun bir şekilde. Yağmur da çok güzel yağıyor. Keşke akşam da böyle yağsa. Gündüz hareket edemiyorum. Riskli baya. Ancak yüksek bir yerde keşif yapıyorum ve ileride bir bina vardı. Ben düşman olduğunu sanıyordum. Ama halk varmış, bu beni sevindirdi. Şimdi oradan kadın sesi falan geliyor. Düşmanın sesi de geliyor. Anladım eşya taşıyorlar, acele ediyorlar. Saat 3.20. İkindi namazımı kılıyordum, binanın önünden sesler geldi. 4-5 kişiydiler ama namazı terk etmedim. Namaz bitince hemen alt kata indim. Sessizce ve camdan gizlice baktım. 4-5 kişi ellerinde boya, duvarlardaki yazıları kapatıp gittiler. Acaba yasak kalkacak mı? O yüzden sildiler galiba parti ile ilgili yazıları. Birine sorabilsem. Bir radyom olsa ne olduğunu anlardım. Hep dua ederdim Allah'ım bir işaret yolla diye. Yoksa bu bir işaret miydi? Allah'ım yardım et, sabır ver.

DÜŞMAN SOKAKTA

136'ncı gün. Saat şu an 2.30. Saat sabah 10 civarından bir sesle kapıya gittim ve düşman sokaktaydı. Hemen alt kata indim ve perdenin arasında onları izledim. Sessizce bodrumlara falan bakıyorlardı. Az önce de sağımdaki tarihi binaya girdiler. Baya gürültü çıkardılar. Ne yaptılar acaba? Halen de sesleri geliyor. Sanki bu sokak geçiş yolları olmuş. Galiba sivil insanlar da vardı aralarında. Sonra damlara çıktılar. Birisi onlara alanı tanıtıyordu, etrafı anlatıyordu…

EL BOMBASININ PİMİNİ ÇEKİP...

137'nci gün. Saat 8 ve hala aynı yerimdeyim. Bugün nelerle karşılaşacağım acaba… Saat 10 ve 8'de karşı binaya 10 kişi geldi. Kadın, genç, yaşlı, evin sahipleriydi galiba. Perdenin arasından onları izliyorum. Arada benim olduğum evin önüne gelip gidiyorlar. Ben de kapıya geldiklerinde, sessizce çağırıp konuşurum dedim. Yurtsever sandım. Tam o an iki genç kadın geldi. Tam çıkacaktım, düşman da geldi yanlarına ve kadınların bize, partiye küfür ettiğini duydum. O an şükür ettim çıkmadığım için. Alçak düşman evleri darma duman etmiş, soyguncular gibi. Suçu bize atıyorlar anlaşılan. Alçaklık böylesi bir şey. Biz sadece bu halkın erzakını, suyunu bir de mecbur kaldıkça elbiselerini aldık. Hiçbir şeylerini satmadık. Bu halk için savaştık. Onların evleri de malları da bize emanetti. Çok zoruma gitti. Al at dedim. El bombasının pimini çekip aralarına atasım geldi. Yazıklar olsun böylelerine. Hiç mi vicdan yok! Saat 12.30 halk, ev sahipleri burada. Düşman da bir şeyler yazıyor. Ne yazıyorlar? Bunlar demin de, ellerinde boya olan 4 kişi, sokaklara dağıldı.”

17 GÜN TEK BAŞINA

Günlük burada bitiyor. Günlükte adı geçenlerin çoğunun akıbeti bilinmiyor. Bir tek günlükte Hamza Tunç’un günlerce dönmesini beklediği Hakkı’nın kurtulduğu biliniyor. Hamza Tunç, operasyonun bittiği açıklanan 10 Mart’tan 33 gün sonra 13 Nisan günü Dabanoğlu Mahallesi Develi Sokak’taki binada fark edildi. Onu fark eden şahısların çığlık atıp aşağıdaki polislere haber vermesi üzerine 17 gün tek başına kalmanın bitkinliğiyle yakalandı. Çıkarıldığı mahkemece hemen tutuklandı. Bolu F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan Tunç’un geçtiğimiz günlerde Amed’de karar duruşması görüldü. SEGBİS üzerinden ifade vermeyi reddetti ancak mahkeme duruşmaya katılma talebini reddettiği Tunç’a 7 yıl 6 ay ceza verdi.