DİZİ III

Üçüncü Vahşet Bodrumu: Hepimiz sivildik, Cizre'nin sivil halkıydık

Cizre’de iki ayrı binanın bodrum katında onlarca kişinin bombalarla yakılarak katledilmesinin ardından bu defa 10 Şubat’ta 45 kişinin sığındığı üçüncü vahşet bodrumu ortaya çıktı. Bu bodrum, Sur Mahallesi’ndeki Akdeniz sokaktaydı.

10 Şubat günü bodrumda bulunan HDP Milas Eski İlçe Başkanı Derya Koç, İMC Televizyonu’nu arayarak, bodrumda yaşananları ve devlet güçlerinin saldırısını anlattı:

“Bugün de yani zaten son 3 günde aşırı artık bombalamalar başladı. Tankla, topla, havanla, Doçkayla. Bizim alt katta, bodrumda yaralılarımız vardı. 20 tane yaralımız vardı. Biz de onun üst katındayız. Yaralıları yaktılar. 20 kişi şu anda yandı yani. Kül oldu. Benzin döküp yaktılar. Zaten sabah 07.30-08.00 gibi bombalamaya başladılar. Bombaladıktan sonra biz üst kata çıktık. Yani sağ olan, yürüyebilen arkadaşlar üst kata çıktık. 2 kişi aşağı indi benzinle, benzin döküp yaralı arkadaşlarımızı yaktılar. Biz de üst kattayız. Şu anda etrafımız kobralarla, tanklarla sarılmış durumda. Eğer bir şeyler yapılmazsa bizi de yakacaklar. Çünkü biz üst kattayız. Halen şu anda aşağıda yanan arkadaşlarımızın çığlıkları geliyor. Yakma olayı dediğim gibi, bu sabah 8’den 9.30’a kadar sürekli bombaladılar. Saat 08:00’dan bu saate kadar halen devam ediyor bombalamaları. Doçkalarla, havanlarla bize saldırıyorlar. Biz yukarda 25 kişiyiz. Bu 25 kişinin de birçoğu yaralı. Böyle 10 kişi falan sağlam. Diğer 15 kişi yaralı. Bulunduğumuz yer 3-4 katlı bir evdir. Zaten bodrumda yaralılar var. Biz de onun bir üst katındayız. Yani çıkma şansımız yok. Yani etrafımız kobralarla tanklarla sarılmış durumda. Keskin nişancılar etrafımızdaki binalara konumlanmış. Yani biz çıkmaya çalıştık. Çıkmaya çalışırken zaten birçok arkadaşımız keskin nişancılar tarafından vuruldu…”

‘HEPSİNİ DİRİ DİRİ YAKTILAR’

Derya Koç, 20 yaralının diri diri yakıldığını Med Nuçe Televizyonu’nda da anlattı: “Hepsini diri diri yaktılar onların. Benim çağrım sadece bu silahları kessinler, bu sesleri kessinler. Sivil halkın ne suçu var, gençlerin ne suçu var ki?”

Koç, bağlanabildiği televizyon kanallarında çoğu yanmış yaralı ve cenazelerin hastaneye nakledilmesini istedi. Yaralılar arasında bulunan Derya Koç ile kurulan son bağlantıda; bodrumun duvarlarının yıkıldığını ve Mehter Marşı çalan zırhlı araçlardan içeriye atılan gazlardan dolayı nefes alamayacak durumda oldukları öğrenildi. Koç, "Nefes alamıyoruz, yaralıların durumu ağır" diyerek, bodrumda mahsur kalanların isimlerini paylaştı.

Aynı gün akşam saat 18.00 sıralarında bodrumda bulunan Fırat Malgaz ve engelli lise öğrencisi Emel Ayhan, telefonla ulaştıkları HDP’ye, bulundukları evin bodrumunda bulunan 20 kadar kişinin devlet güçleri tarafından diri diri yakıldığını anlattı. Malgaz ve Ayhan, bulundukları yerin akrep ve tanklar tarafından kuşatıldığını, evin içine atılan gazdan dolayı boğulma tehlikesi geçirdiklerini, eğer müdahale edilmezse kendilerinin de infaz edileceğini anlattı.

Yaralılar, Sağlık Bakanlığı’na bağlı acil servis yardım hattı olan 112’yi arayarak ambulans talebinde bulundu. Cizre’de bulunan Milletvekili Faysal Sarıyıldız da 112 ve ambulansın geçişine izin verilmesi için 155 polis hattı ile irtibat kurdu. Ancak yaralıların hastaneye nakli için, HDP heyetinin Cizre yerelinde ve Ankara’da hükümetin yetkili birimleri ile yaptığı bütün görüşmeleri sonuçsuz kaldı. Devlet güçleri sürekli olarak ‘çatışma ve güvenlik’ gerekçesi ile ambulansın gidişini engelledi.

10 Şubat’ta tüm iletişimin kesildiği binadan, ertesi gün yakılıp parçalanmış 31 cenaze çıkartıldı.

Bodrumdan sağ çıkan bir kadın, katliamı şöyle anlattı: “Açtık, yaralıların durumu çok ağırdı. Son hafta perşembe günü katliam gerçekleştirildi. Çarşamba günü arkadaşlarımız yakıldı 3. bodrumda. Salı günü hendeği düzelttiler. Biz bodruma da inemiyorduk. Ümidimizi kestik. Kurtulsalar da yukarı çıkamazlardı. Benzin döküp yaktılar. Çarşamba günü saat 7-8 gibi hendek temizlenmişti. Askerler tam bodrumun önünde durdu, bodrumun içine lav mermisi attı, Doçka attı. Biz arka tarafta sıkışmıştık. Orhan Tunç kurtulsun istiyorduk, çünkü 15 günlük bebeği vardı. Biz ölelim o kurtulsun istiyorduk. İki kişi inip benzin döküyor, sonra ateş atıyorlar. Arkadaşlar yaralı olduğu için müdahale edemiyorlar. Bir arkadaşın yarası sıyrıktı o kurtuldu. Yangından sonra 10’a yakın gaz bombası attılar. Sadece sesi duyuyorduk. Başımızı çıkardığımız anda vuruyorlar. Yandaki evin üst katındaydık. Askerler araçlarından bile inmediler sadece pet şişelerle bodruma benzin attılar. Akşam saat 8-9 gibi 6 kişi yukarıya bulunduğumuz kata çıktı. Toplamda 25-26 kişi olduk. Hepimiz sivildik, Cizre'nin sivil halkı.”

Amed'de yapılan DEM-GENÇ kongresinden sonra 49 kişi ile beraber Cizre’ye giden genç bir erkek ise, HDP heyetine şunları anlattı:

“Çoğunluğu Marmara ve Ege Bölgesi öğrencileriydi. Yılbaşına kadar olan sürede Cudi Mahallesi’nde şiddetli çatışmalar henüz başlamamıştı. Yılbaşı gecesi ile beraber devlet güçleri bomba atar ve havan topları ile Cudi Mahallesi’ne saldırdı. Paletli tanklar, Caferi Sadık Tepesi’nden aşağıya doğru inmeye başladı. Caferi Sadık Tepesi’ne yakın bir yerde bulunuyordum. Saldırılar artınca aşağı inmeye başladım. Ben ve yanımdaki bir arkadaş bir eve sığındık. Paletlilerden bulunduğumuz eve top atışı yapıldı. Yapılan top atışı nedeni ile arkadaşım yaralandı. Eve isabet eden top atışının yarattığı basınç ile yere düştüm. Hafif yaralandım. Yaralandıktan sonra Cudi Taziye Evi’ne doğru gittik.

Asker ve özel harekâtçıların evlere girip ganimet mantığıyla insanlara ait eşyaları aldıklarına şahit oluyorduk. Evleri çok vahşice kullanıyorlardı. Tanklardan çok yoğun top atışı yapıldı. Öğrencilerde de ilk başta bir korku havası oluştu. Halk da bu yoğun saldırılardan ötürü korkmaya başladı. Çünkü devlet güçleri hiçbir kural ve kaide tanımadan evlere, evlerin yakınlarına top atışı yapıyordu. 1 Ocak gününden itibaren insanlar Cudi Mahallesi’ni terk etmeye başladı. Devlet, ayrıca, mahalleyi boşaltmak için psikolojik savaş da yaptı. Zırhlı araçlardan kimyasal silah kullanılacağı yönündeki anonslar ile mahalleyi boşaltmaya çalıştı. Halk devletin daha önceki zulüm ve vahşetini deneyimlediği için bu spekülasyonun gerçek olabileceğine inanarak, mahalleyi terk etti. Halk mahalleden çıkınca, devlet saldırılarını daha çok arttırdı. Sadece birkaç aile kaldı. Ancak devletin yoğun saldırıları halkı göçe zorladı.”

SON ABLUKADA 251 KİŞİ KATLEDİLDİ

Cizre'de 14 Aralık'ta ilan edilen ablukada 251 kişi katledildi. Daha önceki ablukalarda yaşamını yitiren 32 kişi ile birlikte, Temmuz ayından bu yana Cizre'de 282 kişi hayatını kaybetti.

Her üç bodrumdan çıkartılan cenazelerin teşhis edilmesi süreci de tam bir işkenceye dönüştü. Cenazeler tanınmaz hale getirilirken, DNA ile tespit işlemleri de hala tamamlanmadı, çok sayıda cenaze kimsesizler mezarlığına gömüldü.