Devrimin tanıkları olan devrimciler, canlı tarihtir!

Heval Herekol da bütün ömrünü devrime adamış, Masum Korkmaz Akademisi’nde eğitim görmüş, daha 1989 yıllarında bu davanın adanmış militanı olmaya söz vermişti.

Günlerden 18 Temmuz Devrimin emektarı Hüseyin Çawiş diğer adı ile Herekol yoldaş, yanındaki şoför arkadaşa ‘şehitliğe gidelim şehit arkadaşları görmek istiyorum’ der. Araba yönünü Derik’teki Berkevirê Şehit Xebat Şehitliği’ne çevirir. Herekol camdan akan yola dalıp gider. O anlarda ne düşündüğü bir tek onun bildiği bir sır gibi olsa da aslında bir ömrün devrimde nasıl akıp gittiğini ve aktıkça coşan bir ırmağa nasıl dönüştüğünü hepimiz biliyoruz. Devrimci insanların en büyük acısı, mücadele ile dolu ömrüne şahitlik eden yoldaşlarının yaşamıyor olmasıdır. Belki de bu yüzden insan kendine ve yaşama anlam vermek istediği her anda kendini şehitlikte, yoldaşlarının başucunda dertleşiyor olarak görür. Bu çok acıdır, kimselere diyemezsin içindeki fırtınayı. Devrimci insan mütevaziliği gereği ‘ben bunu yaptım, ben şurada şöyle savaştım, ben burada böyle demiş ve başarmıştım’ diyemez, dememeli… Bu yüzden gidip hayatının şahidi olan şehitlerin toprağına yüz sürmeli insan. Kendini ve tarihini unutmamalı insan. Herekol yoldaş da böyle yaptı. Şehitliğe vardıklarında inip devasa büyüklükte olan şehitliğin kapısında şehitler deryası şehitliğe baktı. ‘Burası bizim şehitlerimizin yeri olacak’ diyen Xebat Derik yoldaşın mezarı şehitliğin en başlarındaydı. Sırasıyla devrimin kahramanları ve destan yazıcıları uzanıyordu boylu boyunca…

‘MEZARIM YERİM NERDE OLACAK?’

Şehitlikte çalışan Hasan Hamza gelip ‘heval Herekol hoş gelmişsin’ diyince derinlere dalmış olan heval Herekol düşlerinden sıyrılır. Birbirinin durumunu sorarlar iyilik dilerler sonra, bir süre ayakta bütün şehitliği seyre dalan heval Herekol Hasan’a dönüp ‘Hasan bana nerde mezar yeri vereceksin benim mezarım nerde olacak’ diye sorar. Hasan, sakin ve yumuşak bir ses tonuyla ‘Heval Herekol sen nerde istersen orda olsun, sen yerini seç’ der. Heval Herekol bir süre duraksayıp, ‘yok ben seçmemeciğim, benim mezar yerim seçilmiş ve özel olmayacak, bende sıram geldiğinde yoldaşlarımın yanında kendi sırama göre yer alacağım bu şehitlikte’ der. 

Aradan birkaç saat geçtikten sonra heval Herekol yönünü YPG ve YPJ’nin askeri akademilerine çevirir. Akademideki yoldaşlara 19 Temmuz Rojava Devrimi vesilesi ile Devrimi anlatır. Rojava Devriminin bütün insanlığın devrimi olduğunu vurgulayıp verilen bedelleri ve değerleri yad eder. Konuşması bittikten sonra yanındaki Lorin arkadaşa dönüp ‘Nasıl konuştum’ diye sorar. Lorin, ‘Hayırdır heval Herekol sen normalde kendinden eminsindir böyle sorular sormazsın’ der. Heval Herekol ‘sanki bana öyle geliyor ki bir şeyler eksik kaldı ondan soruyorum’ der. 

Evet, gerçek bir devrimci ne yapsa eksik, ne yapsa az görür. Bir devrimci hep yarım kalmış hayaller ve düşlerin ardılıdır. Bir devrimci gökyüzüne merdiven dayasa da, en el değmemiş yıldız nakışlı sevdalara dokunsa da yarımlıklar bırakmaz peşini. Bir devrimcinin kaderidir eksik ve yarım olanı tamamlamak… Her şey tamam olsaydı bu dünyada devrimcilere gerek kalmazdı zaten.

BOTAN’DA BİR GERİLLA

Heval Herekol da bütün ömrünü devrime adamış, Masum Korkmaz Akademisi’nde eğitim görmüş, daha 1989 yıllarında bu davanın adanmış militanı olmaya söz vermişti. Dağları yol bilip gerillalığı Botan’ın en keskin savaş dönemlerinde nefes nefese yaşadı. 1992 yılında Botan’da yaralı ve kan kaybından kendinden geçmiş bir halde düşmanın eline esir düştü. 12 yıl, koskocaman 12 yılı Türkiye’nin vahşet zindanlarında geçirdi. Bir devrimciye en ağır bedellerin ödetildiği yer olan zindandan çıktığında. Ömrünü adadığı devrim artık dal budak vermiş bir yaşam ağacıydı. Bu ağacın olgun bir meyvesi olmak kolay değildi. Tevazu içinde yaşamayı gerektiriyordu. Yalnız kalınsa bile kendini davanın öznesi görmeyi gerektiriyordu. Yetkiye, konum ve makama tamah etmemeyi gerektiriyordu. Heval Herekol zindan pratiği sonrası bu bilinç ile yüzünü Rojava’ya çevirdi. Ve Devrimin ilk gününden son nefesini verdiği ana kadar Rojava Devriminin inşacısı olarak yaşayıp mücadele etti. 

Heval Herekol bunları bilerek yaşayan bir devrimciydi. Devrimciliğin zaten sıra dışı olmak olduğunu bilenler devrim içinde sade yaşamayı en büyük seçkinlik olarak bilip yaşar. Heval Herekol da sadeliğin emek vermek olduğunu, biliyordu. Bu yüzden verilen büyük yetkileri ret edip ‘ben savaşçı yoldaşlarımı eğitmeyi en büyük görev olarak görüyorum’ diyip tecrübelerini genç savaşçı yoldaşlarıyla paylaşmayı tercih etmişti. YPG’nin sadece savaş gücü olmadığını, aynı zamanda yeni bir yaşam gücü olduğunu dili döndükçe anlattı savaşçılara. İdeolojisi olmayanların özgürlük savaşçısı değil, ancak bir köy meydanında dövüşçü olabileceğini haykırarak anlatıp durdu. Masum Korkmaz’ı, Mıhyedin’i Zinar’ı Ahmet’i ve Ali’ye Direji anlatıp durdu. 

KAHRAMANLARIN MİRASIYDI

Heval Herekol Mihyedin, Zinar, Ahmet ve Ali’ye Direj’in çocukluk arkadaşıydı. Özgürlük hareketinde adını altın harflerle devrim tarihinde yazdıran bu kahramanların mirasıydı heval Herekol. Bu mirası kişiliğinde layıkıyla taşıyan devrimin canlı tarihi olan emektarlarındandı heval Herekol. Biz Herekol arkadaşı devrimin inşacısı, propagandacısı, eğitmeni, komutanı, tarih anlatıcısı ve her koşulda yoldaşlarıyla olabilen yüce yürekli bir devrimci olarak hatırlayacağız. Ve unutulmasına asla izin vermeyeceğiz. Bizi biz yapan değerlerimizin bizi terk etmesine izin ermeyeceğiz. Çünkü biz onlarsız yokuz aslında. İnsan tarihi ile vardır çünkü. İnsanı insan yapan yoldaşıdır. İnsanı insan yapan geçmişidir. İnsanı insan yapan canlı tarih olma yetisidir. Bizim içinde canlı tarih olabilmiş ve her zaman tarihi adımlarda en önümüzde yürümeyi bilmiş heval Herekol bizi biz yapan devrimci ustalarımızdandı, yazardı, şairdi, öncü bir komutandı ve zihin haritamızda hep öyle kalacak. 

Evet, senin 19 Temmuz Rojava Devriminin yıl dönümde bizi bırakıp gidişinle tekrar anladık ki; devrimler birbirine güvenen ve ölümüne beraber olabilen yoldaşların eseridir. Devrim, sadece zalim rejimleri devirmek ile yapılmıyormuş, senin gibi halkının yüreğini fetih etmek ile yapılıyormuş. Devrim, toplumsal bir çığlığın eseriymiş canlı tarih olan devrimci! Devrim, öleceğini bilsen bile yaşama sevinci ile dolu olmakmış emektar yoldaş! Devrim, herşeyin ötesinde inanmak ve doğru olana iman etmekmiş ey ak saçlı arkadaş! Devrim, kendinden vazgeçip çocuklar için yaşamakmış heval Herekol! Devrim, yalnız kaldığında bile senin gibi herkesleşebilmekmiş. Devrim, son nefesini verirken bile güzel gülmeyi unutmamakmış. Devrim senmişsin!

Son olarak isterim ki tarihe şöyle bir not düşülsün: Eğer heval Herekol zırhlı bir araca binmiş olsaydı o kazada şehit olmayacaktı ama o halkından ayrıksı durmama adına eski ve şiddetli bir çarpmaya dayanıklı olmayan bir arabada son nefesini verdi.

...